3. Hukuk Dairesi 2016/15322 E. , 2017/10652 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirketin 5933 numaralı abonesi olduğunu, 16.07.2010 tarihinde elektrik tesisinde çıkan yangın neticesinde sayacın bozulduğunu, zaman geçirmeden davalı kuruma bildirildiğini, davalı kurum tarafından 17.10.2010 tarihinde bozuk olan sayacın değiştirildiğini, müdahale ve kaçak elektrik kullanılmasının söz konusu olmadığı halde 21.141,70 TL tutarında fatura tahakkuk ettirildiğini, tahakkuka karşı itiraz neticesinde verilen cevapta 25.06.2010- 16.07.2010 tarihleri arasında 21 günlük tüketim için söz konusu faturanın düzenlendiğinin belirtildiğini, tesisteki kurulu güç, tüketim miktar ve değerleri dikkate alındığında 21.141,70 TL tutarında tüketim yapmasının mümkün olmadığını belirterek davacının borcunun olmadığının veya belirtilen miktar kadar olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; dava konusu tahakkukun mevzuata uygun düzenlendiğini, devirli çıkan faturanın dönemine trafonun kurulu gücü üzerinden 21 günlük tahakkuk yapıldığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, davacının 18/05/2011 tarih ve 191330 fatura nolu 2011/05 dönem için davalıya 20.517,85 TL borçlu olmadığının (623,85 TL borçlu olduğunun) tespitine, dair verilen karar Dairemizin 27.05.2015 tarihli ve 2014/15301 E., 2015/9645 K. sayılı ilamı ile; "...Somut olayda, mahkemece iki ayrı bilirkişi raporu alınmıştır. Alınan ilk bilirkişi raporunda; davalı şirket tarafından yapılan hesaplama yönteminin yürürlükteki Enerji Piyasası Yönetmeliğinin 20. maddesine göre yapılmasının yerinde bir uygulama olduğu, 07.08.2009-17.10.2010 tarihleri arasındaki dönem için 86 günlük pamuk sulama dönemi için normal tahakkuk yapılması gerektiği, davacının sayacının yanık olduğu ve yapılan tüketimi kaydetmediği 07.08.2009-17.10.2010 tarihleri arasında kalan ve 86 günlük pamuk sulama dönemine tekabül eden dönem için yapılan cezasız tahakkuk bedelinin 21.141,70 TL olduğu, davacının menfi tespit talebinin yerinde olmadığı
. belirtilmiş, ikinci bilirkişi heyeti raporunda ise; mevcut sayacın abone veya kullanıcı kusuru dışında endeksinin alınamamış olması nedeniyle tüketim tespiti yapılamayan son okuma tarihi 25.06.2010 tarihinden sayacın değiştirildiği tarihe (17.07.2010) kadar geçen 22 günlük süre için EPMH Yönetmeliğinin 19. maddesine göre kıyas tüketim tahakkuku yapılması gerektiği, tahakkuka esas sürede sonraki dönemdeki gibi pamuk ve mısır sulaması yapılmış olmasına bağlı olarak tahakkuka esas süre sonrası tüketim değerinin esas alınması gerektiği, davalı şirketçe yapılan tahakkukun hatalı ve mevzuata aykırı olduğu, davaya konu dönem içim tahakkuku gereken bedelin 623,85 TL olduğu, davacının 20.517,85 TL borçlu olmadığı belirtilmiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna itiraz etmiş, yeniden rapor alınmasını talep etmiştir. Mahkemece; raporlar arasındaki çelişki giderilmeden ikinci rapor esas alınarak hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz, hakim raporu serbestçe takdir eder. Hakim raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçilecek bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hakim, çelişkiyi gidermeden karar veremez. Hal böyle olunca mahkemece, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulundan, kaçak elektrik tespit tutanağının düzenlendiği tarihte yürürlükte olan Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği ve anılan Yönetmeliğin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar nazara alınarak, ayrıntılı ve denetime elverişli rapor alınarak hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden, itiraza uğrayan rapora dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulüne, davacının 18/05/2011 tarih ve 191330 fatura nolu 2011/05 dönemi için davalıya 20.628,41 TL borçlu olmadığının (513,29 TL borçlu olduğunun) tespitine, karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dairemizin bozma ilamı öncesinde mahkemece davacının 20.517,85 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, bu karar davalı tarafça temyiz edilmiş, bozma ilamına mahkeme uyduktan sonra yeni kararında ise davacının 20.628,41 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. İlk kararı sadece davalı temyiz etmişken ikinci verilen kararda ilk karardaki 20.517,85 TL"yi de aşacak şekilde yeni hüküm kurulması yargılama ve temyizin temel ilkelerinden olan usuli kazanılmış hak kuralının çiğnenmesi mahiyetindedir.
04.02.1959 tarih 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında vurgulandığı üzere bozma kararına mahkemece uyulmuş olması taraflardan biri lehine usuli kazanılmış hak meydana getirir. Bu hakkı ne mahkeme ne de temyiz mahkemesi halele uğratabilir. Çünkü, müktesep hakkın tanınması kamu düzeni düşüncesiyle kabul edilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verildiğine göre bozma ilamında gösterildiği şekilde işlem yapılarak sonucu dairesinde hüküm kurulmalıdır.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli
kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Mahkemece, usuli kazanılmış hak kuralı bir yana bırakılarak temyiz eden davalı aleyhine olacak şekilde daha önce hükmedilen 20.517,85 TL"yi aşan şekilde davacının 20.628,41 TL borçlu olmadığının tespitine şeklinde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bendde açıklanan nedenle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.