3. Hukuk Dairesi 2016/18843 E. , 2017/10791 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; müvekkilinin 22.04.2009 tarihinde kiraladığı işyerine taşınma aşamasında 24.04.2009 tarihinde gelen davalı kurum elamanlarınca, kaçak elektrik tespit tutanağı tutularak 15.369,27 TL kaçak elektrik bedeli tahakkuk ettirildiğini, daha sonra diğer faturaların tahakkuk ettirildiğini, müvekkilinin kaçak elektrik kullanmadığını ileri sürerek, üç adet faturadan dolayı davalı kuruma borçlu olmadığının tespiti karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacının sözleşme yapmadan kaçak elektrik kullandığını, davacı hakkında tutulan tutanaklar ve yapılan tahakkukların mevzuata uygun olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile davacının 24/04/2009 tarihli tutanak nedeniyle 1.213,30 TL, 20.06.2009 tarihli tutanak nedeniyle 4.347,65 TL, 09.07.2009 tarihli tutanak nedeniyle 1.415,48 TL borçlu olduğunun tespitine karar verilmiş, hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemiz 03.06.2015 tarih ve 2014/15510 Esas 2015/10219 Karar sayılı ilamıyla “...Somut olayda, mahkemece, elektrik mühendisi bilirkişiden alınan 13.03.2012 tarihli bilirkişi raporunda kaçak elektrik bedelinin, dava konusu 24.04.2009 tarihli tutanak nedeniyle 15.369,27 TL, 20.06.2009 tarihli tutanak nedeniyle 7.330,25 TL, 09.07.2009 tarihli tutanak nedeniyle 1.415,48 TL olmak üzere 24.115,00 TL olduğu belirtilmiş, bilirkişiden alınan 18.09.2012 tarihli ek raporda ise davacının 22.04.2009 tarihinde kira sözleşmesi yapması dikkate alındığında 24.04.2009 tarihli tutanak nedeniyle kaçak elektrik bedelinin 512,31 TL olduğu ve diğer tutanaklarla birlikte toplam kaçak elektrik bedelinin 9.258,01 TL olduğu belirtilmiştir.
Hükme esas 27.03.2013 tarihli bilirkişi heyeti raporunda ise kaçak elektrik bedelinin dava konusu 24.04.2009 tarihli tutanak nedeniyle 1.213,30 TL, 20.06.2009 tarihli tutanak nedeniyle 4.347,65 TL, 09.07.2009 tarihli tutanak nedeniyle 1.415,48 TL olmak üzere toplam kaçak elektrik bedelinin 6.976,43 TL olduğu belirtilmiştir....Hükme esas alınan 27.03.2013
./..
-2-
tarihli bilirkişi heyeti raporu ile öncesinde alınan bilirkişi raporları arasında çelişki olup, mahkemece, raporlar arasındaki çelişki giderilmemiştir.
Bu durumda mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilerek, dava dosyasının önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak ve elektrik tüketim hesabı konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kuruluna verilerek, dosyadaki raporlar arasındaki çelişkileri giderecek ve davalının itirazlarını da karşılayacak şekilde, davaya konu kaçak tespit ve tahakkuk tarihlerinde yürürlükte bulunan ilgili mevzuat hükümleri dikkate alınarak, davalı kurum tarafından istenebilecek bedelin hesaplattırılması suretiyle,hüküm kurmaya ve denetime elverişli bir rapor alınarak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, birbiriyle çelişen raporlardan ikincisine dayanılarak ve raporlar arasındaki çelişki giderilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” gerekçeleri ile bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulü ile davacının 17.981,87 TL yönünden davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine, 6.133,13 TL yönünden ise menfi tespit talebinin reddine, bu miktarı borçlu olduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
"Taraflardan yalnız birinin temyizi halinde,Yargıtay, hükmü temyiz edenin aleyhine bozamaz. (Aleyhe bozma yasağı). Bundan başka,taraflardan yalnız birinin hükmü temyiz etmesi halinde, Yargıtay"ın (temyiz eden tarafın lehine olarak) verdiği bozma kararına uyan yerel mahkeme de artık,temyiz eden tarafın,önceki (bozulan) karara oranla daha aleyhine olan bir hüküm veremez. Buna da "aleyhe hüküm verme yasağı" denir. Taraflardan yalnız birinin temyizi üzerine verilen bozma kararına uyan mahkemenin temyiz eden tarafın, önceki (bozulan ) karara oranla daha aleyhine olan bir hüküm vermemesi ilkesi, usule ilişkin kazanılmış hak müessesesi ile de yakından ilgilidir." (Prof.Dr.Baki Kuru,Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt ;5, 2001, s; 4732 -4737 )
Somut olayda; mahkemenin ilk kararında davacının 6.976,43 TL borçlu olduğunun tespitine hükmedilmiş, anılan bu karar sadece davalı vekili tarafından temyiz edilmiş ve yukarıda anılan nedenler ile bozulmuştur. Bozmaya uyulduktan ve bozma gerekleri yerine getirildikten sonra bu defa davacının 6.133,13 TL borçlu olduğunun tespitine karar verilmiştir. Oysa, önceki karar davacı tarafından temyiz edilmemiş olduğundan o kararda hükmedilen miktar davalı yararına kazanılmış bir hak oluşturmuştur. O halde, mahkemenin davalı yararına kazanılmış hakkı ihlal ederek yazılı şekilde karar vermiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.