3. Hukuk Dairesi 2016/762 E. , 2017/10824 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE)MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki ziynet eşyası alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ile 1996 yılında evlendiklerini, düğün gecesi takılan tüm altınların davalı ve ailesi tarafından elinden alınarak kayınvalidesine ait bir kasada saklandığını, evlilikleri süresince kayınvalidesiyle birlikte yaşadıklarını ve hem davalı eşinin hem de kayınvalidesinin şiddetine maruz kaldığını, bu nedenle zaman zaman babaevine gidip geri döndüğünü, son olarak 6 aylık hamile iken yine babasının evine gittiğini, evi terk düşüncesi olmadığı için yanına her hangi bir eşyasını almadığını, çok zayıf ve bitkin durum olduğunun ailesi tarafından fark edilmesi üzerine yaşadıklarını ailesine anlattığını ve ailesinin kendisini bir daha evine göndermediğini, doğumunu ailesinin yanında yaptığını, bundan sonra bir daha davalı ile bir araya gelmediğini ve Vize Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/05/2002 tarih 2002/133 Esas 2002/148 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, evliliğinde yaşamış olduğu olumsuzlukların psikolojik etkisinin üzerinden atamadığı için söz konusu boşanma davası sırasında davalı yedinde olan ziynet eşyalarını talep edemediğini, daha sonra da uzunca bir süre davalının adresine ulaşamadığını belirterek, düğünde takılan 25 bilezik, 40 çeyrek altın, 3 pırlanta yüzük, 3 normal yüzük ve 20 harfin aynen iadesini, bunun mümkün olmaması halinde ise, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının zaman aşımı süresi geçtikten sonra iş bu davayı açtığını, bu nedenle zamanaşımı itirazında bulunduğunu, davacı kadının kendi isteği ile ailesini görmek için evden ayrıldığını ve giderken tüm ziynet eşyalarını da yanında götürdüğünü ileri sürerek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamı ve tanık beyanlarına göre, evden ayrılış biçimi itibariyle davacının, dava konusu ettiği ziynet eşyalarını beraberinde götürebilecek koşullara sahip olduğu ve davalının yeminli beyanı göz önüne alındığınında, davacının davasını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Dava, ziynet bedelinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı ... ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, kadının ispatlaması gerekir.
Ne var ki somut olayda davacı kadının iddiası, dava konusu ziynet eşyalarının evden ayrılırken elinden alındığı ya da götürülmesine engel olunduğu değil, evliliğin ilk başında davalı tarafça elinden alınarak, davalı ve ailesinin yedinde kaldığı yönündedir. Davacı bu iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Davacı iddiasının ispatı için tanık deliline dayanmış ve gösterdiği tanıklar mahkemece dinlenmiştir. Davacı tanıkları beyanlarında davacının baba evine döndüğünde üzerinde hiçbir ziynet eşyası olmadığını belirtmişler, bunun haricinde davacı tanığı Kazım Öztürk (babası) ile Neslihan Özbirge (kızkardeş) ayrıca hem davacının ve hem de davalı ..."un, düğünde takılan altınların alındığını ve evde bir kasada saklandığını kendilerine söylediklerini beyan etmişlerdir.Yine davacı tanığı Halime Kaya (komşu) ise, davalı ..."un davacı ile barışmaya geldiği zaman davacının elindeki yüzüğü çıkardığını ve diğer altınlar gibi bunu da senden alıyorum dediğini bizzat duyduğunu ifade etmiştir. Buna göre, dinlenen tanıkların beyanları hep birlikte değerlendirildiğinde, davacı kadının altıların evliliğin başında elinden alındığı ve davalı ile ailesinin yedinde bulunduğu yönündeki iddiasını ispat ettiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan; gerçekleşen bu durum karşısında, ispat yükü kendisine geçen davalı ..., davacı kadının elinden alınan ziynetlerin tekrar ona iade edildiğini ispat yükü altındadır. Dinlenen davalı tanıkları, davacı kadının ailesini ziyaret etmek üzere evden ayrıldığını ve giderken tüm altınların üzerinde olduğu yönünde beyanda bulunmuş olup, tanık beyanlarının, davacı kadının elinden alınarak davalı ve ailesi tarafından saklanan altınların tekrar davacıya iade ediliğinin ispatı için yeterli olmadığı, böylece ispat yükü kendisine geçen davalının altınları davacı kadına iade edildiğini kanıtlayamadığı açıktır.
O halde mahkemece,yukarıdaki ilkeler gözetilerek, öncelikle düğünde takılan ziynetlerin tamamının miktarının tespiti ile taraf delilleride değerlendirmek suretiyle, davacı tarafça varlığı kanıtlanan ziynet eşyaları yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.