21. Hukuk Dairesi 2013/3960 E. , 2014/4857 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Mersin 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 05/09/2012
NUMARASI : 2008/468-2012/1108
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Davacı, davalıya ait tır garajında tamirci olarak 01/03/1999 - 30/07/2008 tarihleri arasında kesintisiz olarak geçen ve Sosyal Güvenlik Kurumu"na bildirilmeyen çalışmalarının tesbitini istemiştir.
Mahkemece, işverene bağımlılık unsurunun gerçekleşmediği, davacının kendi namına çalıştığı, ayrıca tamirde kullanılan aletlerin de davacıya ait olduğu, bu sebeplerle hizmet akdine dayalı çalışmanın ispatlanamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4-a bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin olduğu ancak, geçiş hükümlerini içeren aynı Yasa’nın Geçici 7. maddesi hükmünde “bu Kanun’un yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” hükmü ve genel olarak yasaların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa’nın 79/10. maddesidir. Anılan maddede, yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalıların çalıştıklarını hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilecekleri öngörülmüştür. Aynı yasa hükmü, bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Kimi ayrık durumlar dışında, resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olur. Ne var ki bu tür kanıtlar salt bu nedene dayanarak istemin reddine neden olmaz; aksi durumun ispatı olanaklıdır. Somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla, Kuruma bildirilen dönem bordro tanıkları ve komşu işyerinin kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür.
Mahkemenin bu tür davaların kişilerin sosyal güvenliğine ilişkin olması ve kamu düzenini ilgilendirdiğini göz önünde tutarak gerektiğinde; doğrudan soruşturmayı genişletmek suretiyle ve olabildiğince delilleri toplaması gerekmektedir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda; davacının davalı işyerinden bildirilmiş bir çalışması yoktur. İhtilaflı dönemde davalı iş yerinde çalışan kayıtlı çalışanlar bulunduğu halde dinlenmedikleri, dosyaya getirtilen dönem bordrolarının tüm ihtilaflı dönemi kapsamadığı anlaşılmıştır. Taraflarca bildirilen tanıkların beyanları da çelişkili olup davacı ile davalı arasındaki hukuki ilişkiyi aydınlatmaktan uzaktır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının çalışmasının kendi adına çalışma mı yoksa hizmet ilişkisi mi olduğu noktasında çıkmaktadır.
Yapılacak iş; davanın kamu düzenini ilgilendirmesi nedeni ile yukarıdaki açıklamalar ışığında, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin bağımlılık unusurunu taşıyıp taşımadığını araştırmak amacıyla, tüm ihtilaflı dönemi kapsayan dönem bordroları dosyaya getirtildikten sonra, tarafların bildirdiği tanıkların dışında, dava konusu dönemde davacı ile aynı iş yerinde çalışan diğer çalışanların tespiti ile resen belirlenen tanıklar dinlenip, davacı vekili tarafından sunulan kasa tediye fişlerinin ücrete mi yoksa davacının kendi adına yürüttüğü faaliyette yapılan iş karşılığına mı ilişkin olduğu bordro tanıklarından sorulup, davalı işverenin defterleri de getirtilerek ilişkinin hizmet ilişkisi mi, yoksa kendi adına çalışma mı olduğunu tereddüde yer vermeyecek şekilde belirleyip çıkacak sonuca göre karar vermektir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 13/03/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.