Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/749
Karar No: 2017/11033
Karar Tarihi: 05.07.2017

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/749 Esas 2017/11033 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2016/749 E.  ,  2017/11033 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı; davalı ile Dikili İlçesi, 1669 parselde kayıtlı taşınmazın devri konusunda anlaştıklarını ve kısmi ödeme olarak 100.000,00 TL"yi davalıya verdiğini, davalıdan buna dair 18/12/2012 tarihli belge aldığını, ancak davalının söz konusu taşınmazın devrinden vazgeçtiğini ve davacının kendisine ödediği parayı da iade etmediğini, ....14. İcra Müdürlüğünün 2013/1326 Sayılı takip dosyası davalıya verilen paranın iadesi için icra takibi başlattığını, davalının haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve % 20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı; 18/12/2012 tarihli belgede bulunan tüm yazıların ve imzanın kendisine ait olduğunu ancak belge üzerinde belirtilen rakamla oynandığını ve miktarının değiştirildiğini, bu nedenle takibe ve borca itiraz ettiğini, bu konu ile ilgili olarak Cumhuriyet Savcılığının 2013/15183 Soruşturma dosyasıyla davacı hakkında belgede sahtecilikten şikayette bulunulduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece; alınan Adli Tıp Kurumu raporunda farklı görüş bildirilmiş ise de, son olarak 7 uzmanın katılımı ile düzenlenen raporda oy çokluğu ile dava konusu adi belgede inceleme cihazları ve optik aletler ile donanımlı laboratuvarda yapılan inceleme sonucunda iddia doğrultusunda ilave yada değişiklik yaptığını gösterir yeterli ve nitelikte bulgu saptanamadığı belirtildiğinden, davalının takibe yaptığı itirazda haksız olduğu gerekçesi ile; davalının ....14. İcra Müdürlüğünün 2013/1326 sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin aynı miktar üzerinden ve aynı koşullarla devamına, takdiren % 20 itibari ile 20.000,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
    1-) Bilindiği üzere, ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda (Mülga) 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde düzenlenmiştir.
    Borçlar Kanunu"nun 53. maddesine göre,
    “Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için Ceza Hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, Ceza Mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka Ceza Mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi Hukuk Hakimini takyit etmez.”
    Öte yandan, 818 sayılı Borçlar Kanunu"nu yürürlükten kaldıran ve 01 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ceza hukuku ile ilişkisinde” başlıklı 74. maddesi de aynı hususu düzenlemektedir.
    6098 sayılı Kanunun 74. maddesine göre,
    “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
    Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.”
    Görüldüğü üzere gerek 818 sayılı Kanunun 53, gerekse 6098 sayılı Kanunun 74. maddeleri uyarınca hukuk hakimi ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas hukuku bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
    B.K.nun 53. maddesiyle Ceza Hukuku ile Medeni Hukuk arasındaki ilişkiye yer verilmiştir. Madde irdelenirken Ceza Mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa bu kararın hukuk hakimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hüküm altına alınmıştır (Turgut Uygur-Borçlar Kanunu 1 cilt Sh.844).
    Bu durumda, ceza mahkemesi kararının kusurun varlığı ve zarar miktarının belirlenmesi konusunda hukuk hakimini bağlamayacağı kuşkusuzdur (H.G.K. 10.12.1975 T. E.11-406 K, 25.11.1983 T. E.4-261, K.1220).
    Ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
    Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir.
    Borçlar Kanununun 53. maddesinin uygulanmasında ceza hakiminin, suçun sanık tarafından işlenmediğinin tespit olunması ya da suçun sübut bulmamış olması nedeniyle beraat kararı vermesi ile, sanığın kendisine yüklenen suçu işlediği yolunda kesin delil bulunmaması sebebiyle beraat kararı vermesi farklı sonuçlar doğurur.
    Ayrıca, kusurun ve zarar miktarının takdiri hususundaki kararın, diğer söyleyişle fiilin işlendiği sabit olduğu halde kusurluluğa ya da kusursuzluğa ilişkin saptamanın tek başına hukuk hakimini bağlayacağını kabule olanak bulunmamaktadır.
    Açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Bu nedenle ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin, hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasıdır.
    Diğer yönüyle ispat hukuku açısından da bakıldığında da; mülga 1086 sayılı HUMK. 237, 295 maddeleri ışığında beraat kararı konusu olduğu vakıanın mevcut olup olmadığını delillerle kesin biçimde tespit etmediği takdirde hukuk mahkemesindeki tazminat davasında bu ceza kararının kesin hüküm ya da kesin delil olarak kabul edilemeyeceği de bir gerçektir.
    Özellikle tarafların iddia ve savunmalarını ispat için, ceza mahkemesinde görülmekte olan bir ceza davasına dayanmış olmaları ve ceza kararının hukuk mahkemesini bağlaması ihtimali mevcut ise; hukuk mahkemesinin, ceza davasının sonuçlanmasını bekletici sorun yapması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
    Yukarıda açıklanan ilkelerin ışığında somut olayda; davacı aleyhine ....9.Asliye Ceza Mahkemesinin 205/345E sayılı dosyasında davaya konu olay nedeniyle ceza davası açıldığı ve dosyanın derdest olup henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır.
    Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, Ceza Mahkemesinde saptanan maddi olguların Hukuk Hâkimini bağlayacağı düşünülerek, ceza davasının sonuçlanmasının bekletici sorun yapılması; o davada belirlenen maddi olgularla dava konusu uyuşmazlıkta yer alan unsurlar karşılaştırılmak suretiyle sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yukarıda açıklanan şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
    2-) Bozma nedenine göre, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi