Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları D.’ın mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak dava konusu 75 parsel sayılı taşınmazını davalılara satış yoluyla temlik ettiğini ileri sürerek miras payları oranında tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalılar, miras bırakanlarının tüm mallarını mirasçılarına taksim ettiğini, kanser hastası olduğu için paraya ihtiyacının olduğunu belirtmişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davacı M. E.’nin davasının feragat nedeniyle reddine, davacılar R..., M...., A... S...’ın davalılar A... ve M.. E.... hakkındaki davasının reddine, davacılar R...., M..., A.... S....’ın davalı İ....’e karşı açtıkları davanın kabulü ile tapunun iptal ve tesciline karar verilmiştir.
Karar, taraf vekilleri tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, Borçlar Yasanının 18.maddesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali., pay oranında tescil isteğiyle açılmış davacılardan M.... 13.10.200 günlü dilekçesi ile davasından feragat etmiştir.
Davalılar, miras bırakanın sağlığında malvarlığını taksim ettiğini davacılar ile dava dışı mirasçıların paylarını aldıklarını, murisin kanser olması nedeniyle tedavi giderlerini karşılamak amacıyla davalı İ... bedeli karşılığı pay satışı yaptığını bildirip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacı M..."in davasının feragat nedeniyle reddine, davalılar A... ve Musa hakkındaki davanın anılan davalılara temlikinin paylaştırma amacı ile yapıldığı gerekçesiyle reddine, davalı İ.... hakkındaki davanın ise temlikin muvazaalı olduğu benimsenmek suretiyle kabulüne karar verilmiştir.
Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden miras bırakan D.... E...."nin 9.4.2005 tarihinde vefat ettiği, mirasçıları olarak davacılar davalı A... ve M... ile dava dışı eşi ve çocuklarını bıraktığı davalı İ..."in murisin dünürü (oğlu A...."in kayınpederi) olduğu, çekişmeli 775 parsel sayılı 62450 m2 miktarlı tarlı ve zeytinlik vasıflı taşınmaz murise aitken 26/62 payını uhdesinde bırakıp 18/62 şer payını toplam 500 milyon lira bedelle 23.5.2003 tarihinde davalı çocuklarına, kalan 26/62 payını da 25 milyar lira bedelle 25.10.2004 tarihinde diğer davalı İ...."e satış suretiyle temlik ettiği, murisin kanser hastası olup 4.11.2004 -12.11.2004 tarihleri arasında hastanede yatarak tedavi gördüğü anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamıyacağıda kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirascılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve begeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirascıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kasdının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Somut olaya yukarıdaki ilkeler ışığında bakıldığında miras bırakanın mallarını mirasçıları arasında paylaştırdığından ve bir denkleştirme yaptığından sözetme olanağı yoktur.Şöyleki savunmada davacıları ve diğer mirasçılara muris tarafından verildiği bildirilen 685,784,778,926 ve 932 nolu parsellerin halen muris adına kayıtlı olduğu sabittir.Bu durumda, murisin mallarını taksim ettiği; yolundaki tanık beyanlarına itibar edilemiyeceği de kuşkusuzdur.
Öte yandan dinlenen tüm tanıklar hatta tapunun iptali halinde mirasçı sıfatı ile hak sahibi olarak dava dışı kardeşler dahi davalı İsmet"e yapılan temlikin satış olduğunu, murisin elde ettiği para ile tedavisini yaptırdığını bildirmişlerdir.Gerçekten de murisin hastaneye yatmadan hemen önce (25.10.2004 tarihinde) davalı İsmet"e pay satışı yapması bu ifadeleri doğrulamaktadır.
Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde davalı İsmet"e yapılan temlikin gerçek satış diğer davalılar A... ve M...."ya yapılan temlikin bedelsiz ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davalı İsmet hakkındaki davanın reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir.
Bu durumda davalı A.. ve M...."nın temyiz itirazlarının reddine, davacılar ile davalı İsmet"in temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.1.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.