Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/4417
Karar No: 2017/11255
Karar Tarihi: 06.07.2017

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/4417 Esas 2017/11255 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2016/4417 E.  ,  2017/11255 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı,09/04/2010 tarihinde davalının 150.000,00 TL bedelle 3 daire ve bir işyeri satın aldığını, davalının belediyelerden olan kamulaştırmasız el atma bedelini alarak davalı adına vekaleten ödediğini, davalının satın aldığı yeri ve ödenen bedeli hiç dikkate almadan ve kötü niyetli olarak kamulaştırma bedelinin tekrar kendisine acilen ödenmesi için noterden ihtarname gönderdiğini ileri sürerek, kamulaştırmasız el atma nedeniyle Şahinbey Belediyesinden alınan 77.670,90 TL ve Büyükşehir Belediyesinden alınan 78.726,60 TL olmak üzere toplamda 156.397,50 TL yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitini ve davalı aleyhine İİK"nun 72/5 maddesi gereğince dava konusu miktarın %40"ı olan 62.558,00 TL kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
    Davalı, açılan davaya sebebiyet vermiş olduğu iddiasının doğru olmadığını, gerçekten tarafınca keşide edilen ihtarname incelendiğinde, asıl amacın bu paraların alınıp alınmadığının öğrenilmesi olduğunu, eğer alınmış ise kendisine iade edilmesinin zorunlu olduğunu, ihtarnamedeki ifadelerinde açıkça "Böyle bir kamulaştırma yapılmış ve bedeli tarafınıza ödenmişse ve bu bedel bir şekilde uhdenizde bulunuyorsa ivedilikle müvekkil uhdesine geçirilmesi gerekir" denilerek bu bedelin tahsil edilip edilmediğinin gerçekten bilinmediğinin açıkça zikredildiğini, üstelik bedelin tahsili konusunda şüphe yaşamış olduğunu, açıkça vekili olan davacıdan bilgi alma konusunda yaşadığı sıkıntıyı bu cevap metninde gidermek istediğini, açılan davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, ""... dosya kapsamından taraflar arasında yoğun ilişkilerin bulunduğu, davacının iddiasına göre davalıyı birçok alanda vekil sıfatıyla temsil ettiği ve ayrıca taraflar arasında adi ortaklık bulunduğunun ileri sürüldüğü, davacının var olduğunu bildirdiği bu ilişkiye dayanarak yukarıda bahsi geçen ihtarnameyle yüklü bir miktarda alacak talep ettiğinin anlaşılmasına göre, davalının bu yoğun ve birçok kaleme dayalı alacak talebine karşı davalının ihtarname cevabında ileri sürdüğü bir alacağını gerekçe göstererek menfi tespit davası açmasında davacının hukuki yarar yoktur. Zira davacı tarafça açılacak bir alacak davasında karşılıklı hesaplaşma sözkonusu olacağından davacının bu davayı açmakta hukuki yararı yoktur. Zira eda davası açılacak yerde tespit davası açılamaz. Nitekim davacı mahkememizin 2012/739 esas sayılı dosyasında ihtarnamede belirttiği hususlara dayanarak alacak davası açmış, davalı tarafça cevap dilekçesinde davacının davalının bir kısım parasını hala uhdesinde tuttuğu ileri sürülmüştur. Bu nedenle işbu davaya konu uyuşmazlık alacak davasında çözülmesi gereken bir hukuki ihtilaf durumundadır."" gerekçesiyle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
    Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir.
    Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.
    Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir.
    Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
    Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonrada ileri sürülebilir.
    Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır.
    Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir.
    Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.
    Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.

    Somut olayda, davacı davalıya noter kanalıyla göndermiş olduğu 09,03,2012 tarihli ihtarnamesi ile azilname nedeniyle hak edilen 1.428,700 TL alacak istemiş, davalı da söz konusu ihtarnameye noter kanalıyla göndermiş olduğu 22.03.2012 tarihli cevabında, Şahinbey-Bozoklar 14. parselde kayıtlı taşınmazın Büyükşehir ve Şahinbey Belediyelerince kamulaştırıldığı ve bedelinin davacıya ödendiğinin ihtarname ile belirtildiği, böyle bir kamulaştırma yapılmış ve bedeli davacıya ödenmiş ve davacı uhdesinde ise ivedilikle kendi uhdesine geçirilmesi, aksi halde bu durumun tazmin sorumluluğu yanında cezai sorumluluk doğuracağı da belirtilerek, davacı ihtarının kabul edilmediği ve hukuki yollara başvurma hakkı ile ilgili her türlü talep ve dava haklarını saklı tuttuğunu, yasal yollara başvurmaları halinde tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı (...) tarafa ait olduğu cevaben ihtar edilmiştir.
    Bir davanın korunmaya değer, güncel hukuksal yarar bulunmaması nedeniyle reddedilebilmesi için, borçluyu tehdit edebilecek tehlike ve savsaklamalara karşı onu koruma gereksinmesinin olmaması gerekir.
    Borçlu maddi hukuk bakımından ödemekle yükümlü olmadığı bir alacak talebiyle karşılaşmışsa menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilmelidir.
    Borçlunun, hakkında henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek olası bir takibi düşünerek, kendisini bir borçla tehdit eden kimseye karşı “böyle bir borcu bulunmadığının saptanması” için dahi menfi tespit davası açabileceği kabul edilmesi karşısında ,davacının davalının yukarıda anılan ve kendisini bir borçla tehdit eden cevabi ihtarı sonrasında, bu davayı açmasında hukuki yararının bulunduğunda hiçbir kuşku olmadığı gibi, böyle bir davayı açmasına da hiçbir hukuki engel bulunmamaktadır.
    Tüm bu açıklamalar ve özellikle İİK’nun 72. maddesinde icra takibinden önce de menfi tespit davası açılmasına cevaz verilmesi karşısında, mahkemece; işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme neticesinde yazılı gerekçe ile davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiş, hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.07.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.










    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi