4. Hukuk Dairesi 2010/13571 E. , 2011/1788 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vasisi ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 09/05/2003 gününde verilen dilekçe ile haksız haciz nedeniyle uğranılan maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın ksmen kabulüne ilişkin 25/05/2007 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Davacı vasi, vesayeti altında bulunan ...’ın bir borç ilişkisi nedeni ile davalıya verdiği imzalı senedi icra ile takibe başladığını, davalının aldatıcı sözleri nedeni ile takibe itiraz süresini geçirdiklerinden ev eşyası ve arabasına haciz uygulanarak icra yoluyla satıldığını, vesayeti altında bulunanın maaşına ve oturduğu evin tapu kaydına da haciz yazısı yazıldığını, borçlu olunmadığına ilişkin davayı kazandıklarını ve kararın onandığını, davalının davacının durumunu bilerek başlattığı icra takibinin haksız olduğunu ileri sürerek, uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesini istemiştir.
Davalı ise, kısıtlı ... ile aralarında araç alış verişi yapıldığını, davacının ruhsat kaydı üzerine olmayan aracı kendisine teslim edip parasını peşin aldığını, tescil işleminin yapılmaması olasılığına karşı ödediği tutar kadar senet aldığını, satın aldığı aracın asıl ruhsat sahibinin borçları nedeni ile haciz yoluyla elinden alındığını, davacıya ödediği araç bedelini geri istediği için aldığı senede dayanarak icra takibi başlattığını, davacı tarafından açılan ve hukuki ehliyeti olmadığına yönelik dava kabul edilmiş ise de hukuki işlem iptal edildiğinden davacının da aldığı parayı geri vermesi gerektiğini, kaldı ki THY gibi bir kurumda çalışan davacının hukuki ehliyeti bulunmadığının normal insanlar tarafından anlaşılır olmadığını belirterek istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Yerel mahkemece, davalının sözleşme yapma ehliyeti bulunmayan davacı ile sözleşme yaptığı ve alacağını icra yoluyla takibe geçerek haciz uyguladığı, takipten sonra davacı tarafından açılan menfi tespit davasının kabul edilerek kesinleştiği gerekçesiyle istemin bir bölümünün kabulüne karar verilmiştir.
Davalı tarafından davacı aleyhinde Bağcılar 1. İcra Müdürlüğü"nün 2001/2000 sayılı icra dosyası ile takip yapıldığı, Bağcılar Asliye Hukuk Hakimliği"nin 2001/862 Değişik İş sayılı dosyasından verilen ihtiyati haciz kararının icra müdürlüğünce 22.06.2001 günü yerine getirildiği anlaşılmıştır. Davacının menfi tespit istemi ile açtığı Bağcılar Asliye Hukuk Hakimliği"nin 2001/1604-2002/2068 sayılı dosyasında ise Adli Tıp Kurumu raporu ile senedin düzenleme ve ödeme tarihi olarak belirtilen tarihlerde davacının hukuki işlem ehliyetinin bulunmadığı anlaşıldığından borçlu olmadığının tespitine ilişkin olarak verilen karar, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 26.03.2004 gün ve 2003/7049-2004/3409 karar ile onanmıştır.
Haksız haciz nedeniyle zarara uğradıkları ileri sürülerek açılan eldeki davada öncelikle davalının gerçekten alacaklı olup olmadığı konusunun irdelenmesi gerekir. Davalı hakkında açılan borçlu olunmadığının tespitine ilişkin dava, davacının senedin düzenlendiği tarihte hukuki işlem ehliyetinin bulunmadığı gerekçesi ile kabul edilmiş; ancak, davalının gerçekten davacıdan alacağı olmadığı yönünde esasa ilişkin bir belirleme yapılmamıştır. Davalı, imzası davacı tarafından inkar edilmeyen senede dayanarak icra takibi başlatmış; davacı da dilekçesinde, davalı ile aralarında bir borç ilişkisi olduğunu kabul edip borcun ödeme nedeni ile sona erdiğini savunmuş, davalının ise haksız yere takip başlattığını belirterek zarara uğradığını ileri sürmüş ise de ödeme iddiasını Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası’nın 288 ve izleyen maddeleri uyarınca geçerli bir kanıt ile kanıtlayamamıştır. Bu durumda, davalı tarafından usulüne uygun olarak başlatılmış bulunan icra takibi sırasında takibe konu senedin düzenlendiği tarihte davacının hukuki işlem ehliyeti bulunmadığı anlaşılarak menfi tespit isteminin kabulüne karar verilmiş olması nedeni ile o ana kadar usul ve yasaya uygun biçimde yapılan işlemlerden dolayı uğranılan zarardan davalının sorumlu tutulması doğru değildir.
Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 23/02/2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.