3. Hukuk Dairesi 2021/298 E. , 2021/10939 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA 18. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı asıl davada; avukatlığını yapan davalının Ankara 10. İcra Müdürlüğünün 2005/463 Esas sayılı dosyasında tahsilat yapmasına rağmen kendisine ödeme yapmadığını ileri sürerek şimdilik 7.500 TL" nın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı asıl davada; öncelikle zamanaşımı, olmadığı takdirde esastan davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesince verilen 26/09/2012 tarihli ve 2012/2767 Esas 2012/21248 Karar sayılı kararla; somut olayda 5 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Bu aşamada ek dava niteliğinde açılan birleşen davada davacı; kalan alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Bozma kararına uyan mahkemece; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2009-3/15580 sayılı soruşturma dosyasının içeriği, davanın dayanağını oluşturan Ankara 10. İcra Müdürlüğünün 2005/463 sayılı dosyasının borçlusu ..."nın bu soruşturma dosyasında alınan ifadesi ve mahkemece dinlenilen tanıkların ifadeleri birlikte değerlendirilerek, davaya konu edilen icra dosyasındaki alacağın en son 2006 yılında tahsil edildiği, davalının da hesap verme ve ihbar yükümlülüğünü 2006 yılı sonlarında yerine getirdiği, tahsil ettiği davacı alacağını banka havalesi ya da elden davacıya teslim ettiği, icra dosyasındaki paraların tahsil edildiği tarihte taraflar arasındaki akrabalık ilişkisi nedeniyle davacıya yapılan ödemeler için belge alınmamasının hayatın olağan akışına ve akrabalar arasındaki güvene uygun bir davranış olarak kabul edildiği gerekçesiyle asıl davanın reddine, hesap verme yükümlülüğünün yerine getirildiği tarihten ek davanın açıldığı 24/12/2012 tarihine kadar 5 yıllık zamanaşımı süresi dolduğu gerekçesiyle birleşen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karar,
davacı tarafın temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesince verilen 25/04/2018 tarihli ve 2015/37133 Esas 2018/5014 Karar sayılı kararla; asıl dava yönünden, dava konusu tahsil edilen tutarın davacıya ödendiğini ispat yükünün davalı tarafta olduğunu, mahkemece tanık beyanlarına göre paranın davacıya ödenmiş olduğu kanaatine varılmış olsa da, somut olayda miktar itibariyle ve tarafların akrabalık ilişkisine göre tanık dinlenemeyeceğini, mahkemece dinlenen tanık beyanları dikkate alınmaksızın, savcılık dosyasındaki deliller değerlendirilmek suretiyle ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği, birleşen dava yönünden ise, vekilin yaptığı işin hesabını vermeye ve müvekkili nam ve hesabına edindiği her şeyi iade etmeye, iade edinceye kadar da almış olduğu şeyleri saklamaya mecbur olduğunu, vekilin hesap verme borcunun, vekâlet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup, işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam ettiğini, vekilin aldıklarını geri verme borcunda zamanaşımının vekâlet sözleşmesi sürdükçe işlemeyeceğini, iade borcunda muacceliyet, vekilin hesap vermesi veya sözleşme ilişkisinin bitmesi ile başlayacağını, mahkemece birleşen dava yönünden bu doğrultuda değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2009-3/15580 sayılı soruşturma dosyasında; davacının alacaklı olduğu dosyanın borçlusu ..."nın, borç kapatıldıktan sonra davacı (alacaklı) ve eşinin oteline tatile geldiklerini, herhangi bir alacağının kalmadığını beyan ettiği, buna göre borçlunun ödemelerini avukata yaptığı, davacının da bunu bildiği, o dönemde davacı ile avukatı olan davalının kardeşinin evli oldukları, davacının eşi ile aralarında geçimsizlik çıkmadan önce avukatın tahsil ettiği paraları ödemediği yönünde herhangi bir iddia ileri sürmediği, tahsilatın yapıldığı tarihte borçlu ile aralarındaki akrabalık ilişkisi nedeniyle tahsil edilen alacağı için davalı avukatın belge almamasının hayatın olağan akışına uygun olduğu, tüm bu hususların birlikte değerlendirilmesinden; davacının ..."dan olan alacağını tahsil eden davalı avukatın, tahsil ettiği paraları davacıya ödediği ve vekalet sözleşmesi kapsamında yükümlülüğünü yerine getirdiği, davacının başka alacağının bulunmadığı gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1) Kural olarak bozma kararına uyulmakla bozma kararında belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar.
Somut olayda, mahkemece; bozma kararına uyulduğu halde gerekleri yerine getirilmemiş, bozmaya uygun karar verilmemiştir. Şöyle ki; mahkemece uyma kararı verilen bozma kararında; ispat yükünün davalı tarafta olduğu, mahkemece tanık beyanlarına göre paranın davacıya ödenmiş olduğu kanaatine varılmış olsa da, somut olayda miktar itibariyle ve tarafların akrabalık ilişkisine göre tanık dinlenemeyeceği, mahkemece dinlenen tanık beyanları dikkate alınmaksızın, savcılık dosyasındaki deliller değerlendirilmek suretiyle ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği açıkça belirtilmesine rağmen, mahkemece savcılık dosyasında ifadesi alınan ..."nın beyanları nazara alınarak karar verilmiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece; savcılık dosyasındaki tanık beyanları haricindeki delillerin tek tek incelenip değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi
gerekirken, uyulan bozma kararı gereği yerine getirilmeden yanılgılı değerlendirme ile asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesi, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nın 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.