Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden davalıların miras bırakanları adına kayıtlı 41 parsel sayılı taşınmazın tapu miktar fazlalığının Hazineye ait olduğuna dair şerh bulunduğunu ileri sürerek, tapu iptal, tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlar, bir kısım davalılar tarafından şerhin terkini istemiyle açılan dava eldeki dava ile birleştirilerek görülmüştür.
Mahkemece, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, bir kısım davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, kayıttaki "miktar fazlalığı Hazineye aittir" şerhine dayalı tapu iptali ve tescil, karşı dava ise sicildeki şerhin kaldırılması isteğine ilişkindir.
Mahkemece, Hazine davasının kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 16 ada 41 parsel sayılı 11697 m2 yüzölçümündeki taşınmazın 5229.75 m2 yüzölçümlü 90 nolu iskan kaydına dayanılarak 26.10.1945 tarihinde genel kadastro sırasında davalıların miras bırakanları olduğu veraset ilamları ile belirlenen Ş.oğlu A. K. ile eşi S.kızı H.adına herbirine 1 pay olmak üzere 2 pay üzerinden tespit edilmek 12.12.1950 tarihinde kesinleşmek suretiyle çap kaydının oluştuğu ve 15.2.1951 tarihinde 163 sayı ile önceki kaydında yeralan kayıt miktar fazlasının Hazineye ait olduğunun kütüğün beyanlar hanesine şerh verildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 20/D maddesi hükmünde aynen; "Hazine özel kanunlar hükümlerine göre değişmez ve genişletilmeye müsait olmayan sınırlarla miktar üzerinden satılan, tefviz veya tahsis veya parasız dağıtılan taşınmaz mallarda çıkan fazlalık taşınmaz malla birlikte satış, tefviz, tahsis ve dağıtım tarihinden itibaren on yıl geçmiş ise, miktarına bakılmaksızın kayıt sahibi adına tespit edilir.
Bu maddede yazılı taşınmaz mallarda meydana gelen fazlalıklar hakkında şartları uygun bulunduğu takdirde 14 ve 17.madde hükümleri uygulanır. " düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu yasal düzenlemeye göre, kütüğün beyanlar hanesinde yer alan kayıt miktar fazlası şerhinden kaynaklanan miktar fazlası üzerinde Hazinenin hak sahibi olabilmesi bakımından öncelikle çekişmeli taşınmaza kadastro tespitinde uygulanan iskan kaydının gayri sabit sınırlı olması asıldır. Ayrıca, kayıt miktar fazlasının Hazineye ait olacağı yönündeki şerhin kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 3402 Sayılı Yasanın 12/3, keza ek 4/3 maddesi hükümlerince öngörülen yasal süre içerisinde şerhin terkini talebinde bulunulmaması ve şerhin varlığını koruması gerekir.
Somut olayda, sicilde yer alan şerhin hukuki varlığını koruduğu tartışmasızdır. Ancak, şerhin terkini isteğini içeren karşı davanın kabul edilmesinin kaydın sabit sınırları ile çekişme konusu taşınmazı kapsamına alması halinde, bir başka ifade ile 3402 Sayılı Yasanın 20/D maddesinde öngörülen koşulların davalılar yararına gerçekleşmesi ve miktar fazlası üzerinde davalıların mülkiyet haklarının varlığının tespiti ve kabulü halinde dayanaksız kalacağı ve ancak o takdirde şerhin terkin edilebileceği kuşkusuzdur. O halde, taraflar arasındaki çekişmenin yasal bir çözüme kavuşturulabilmesinin kaydın kapsamının belirlenmesi ile mümkün olabileceği açıktır.
Ne varki, mahkemece öngörüldüğü anlamda bir araştırma, inceleme ve uygulama yapıldığı söylenemez.
Hal böyle olunca, davalıların dayanağını teşkil eden çekişme konusu taşınmaza kadastro tespiti sırasında uygulanan tapu kaydının iskanen oluştuğu gözetilerek haritasının olup olmadığının araştırılması, varlığının tespiti ve uygulama yeterliliğinin bulunması halinde kapsamının haritaya göre saptanması, komşu parsellerin iskanen veya Hazinenin temliki suretiyle oluşması ve bunlara ilişkin kayıtların çekişme konusu taşınmaza ait kayıt maliklerini sınır okuması halinde kaydı değişmez sınırlı kayıt haline getireceğinin gözetilmesi, haritasının bulunmaması veya bulunupta uygulama yeterliliğinin olmaması halinde yaşlı ve yansız mahalli bilirkişiler marifetiyle kaydın sınırlarının keşfen saptanması, bilinmeyen sınırlar yönünden tarafların gösterecekleri tanıkların HUMK"nun 259. maddesi kapsamında dinlenmesi, keşfi izlemeye elverişli olacak şekilde teknik bilirkişilere kroki ve rapor düzenlettirilmesi, komşu parsel dayanak kayıtlarından da istifade edilmek suretiyle kaydın sabit veya değişir nitelikli sınırlarla mı taşınmazı kapsadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanması, kaydın sabit sınırlı olduğunun belirlenmesi halinde Hazine davasının reddine, karşı davanın kabulüne, yok eğer kayıt gayri sabit sınırlı ise, miktar fazlasının ifrazının yasal açıdan mümkün olup olmadığının merciinden sorulması, ifrazı mümkün ise miktar fazlasının belirlenerek bu kısmın tapusunun iptaliyle müstakil olarak Hazine adına tesciline, ifrazının mümkün olmaması durumunda ise miktar fazlasının taşınmazın yüzölçümüne göre oranlanarak Hazineyi taşınmazda paydaş kılmak suretiyle Hazine davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, eksik tahkikatla yetinilmek suretiyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Öte yandan, miktar fazlasına yönelik davanın kabulü halinde sonuçta verilecek kararın mahiyeti itibariyle kişilerin 4706, 4916 Sayılı Yasa hükümlerinden kaynaklanan kişisel haklarına etki etmeyeceği kuşkusuzdur.
O halde, bir kısım davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.2.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.