Esas No: 2021/168
Karar No: 2022/4803
Karar Tarihi: 13.06.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/168 Esas 2022/4803 Karar Sayılı İlamı
Özet: (Bu özet Yapay Zeka tarafından yazılmıştır. Hukuki olarak geçerliliği yoktur.)
Davalı, \"Aydın TÖMER Türkçe Öğretimi ve Uygulama Merkezi\" adını kullanarak kurs hizmeti verdiği için davalı ile davacı arasında bir dava açılmıştır. Davacı, davalının \"TÖMER\" adını kullanmaya devam ederek haksız kazanç sağladığını iddia etmiştir. Davalı, müvekkilinin adına tescil edilmiş ve tescil işlemleri devam eden çok sayıda markası olduğunu, davalının markasını tescil edildiği şekliyle kullanmaya devam ettiğini belirtmiştir. İlk derece mahkemesi, davacı adına tescilli marka hakkına davalının eylemleri ile yaptığı tecavüzün sonlandırılmasına karar vermiştir. Bölge adliye mahkemesi, davalının adına tescil ettirdiği markasını tescil edilen mal ve hizmetlerde kullanmadığı ve davalının markasının tescilli olduğu emtialar arasında, 41. sınıftaki \"Dergi, kitap, gazete v.b. yayımlama hizmetlerinin\" bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir. Karar davalı tarafından temyiz edilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi işlem yapılması için dava dosyasını birinci derece mahkemesine göndermiş ve davalıdan harç alınmasına yer olmadığına karar vermiştir
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 20.09.2018 tarih ve 2017/486 E- 2018/341 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi'nce verilen 22.10.2020 tarih ve 2019/504 E- 2020/900 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının “Aydın TÖMER Türkçe Öğretimi ve Uygulama Merkezi” adını kullanarak kurs hizmeti verdiğini, davalının 2014/60138 sayılı “Aydın Tömer Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi” markasının 9, 16, 28, 35, 40, 42. sınıflarda tescilli olmasına rağmen, “TÖMER” adını 41. sınıfta bulunan “Eğitim ve öğretim hizmetleri” için kullanmaya devam ettiğini ve haksız kazanç sağladığını, davalının “Aydın TÖMER Dil Dergisi” yayınında da “TÖMER” adını kullandığını, oysa Ankara Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Araştırma ve Uygulama Merkezi (TÖMER) adının, davacı rektörlüğe bağlı YÖK Başkanlığı’nın 04/09/1984 gün ve 3075-11295 sayılı izni ile kurulan bir dil öğretim merkezinin adı olduğunu, “TÖMER” isminin 1984 yılında Ankara Üniversitesi tarafından yaratıldığını, meşhur ve maruf kılındığını, müvekkilinin “TÖMER” markasını da 2010/34448 sayıyla tescil ettirdiğini ileri sürerek, davalının tecavüzün sonlandırılmasına, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin adına tescil edilmiş ve tescil işlemleri devam eden çok sayıda markasının bulunduğunu, 2014/60138 sayılı “Aydın Tömer Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi” markasının 9, 16, 28, 35, 40, 42. sınıflardaki mal ve hizmetler için müvekkili adına tescil edildiğini, davalının markasını tescil edildiği şekliyle kullanmakta olduğunu, müvekkilinin markasında yer alan “Tömer Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi” ibaresinin ayırt ediciliği bulunmayan tali bir unsur, “AYDIN” ibaresinin ise asli unsur olduğunu, tarafların markaları arasında belirgin görsel farklılıklar bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının 2010/34448 sayılı “Ankara Üniversitesi Tömer 1984” ibareli markası ile davalının “Aydın Tömer Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi” ibaresini kullanımı arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, davalının kullanım biçiminin 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 7. maddesinin 2-b bendinde sayılan eylemlerden olduğu ve 29/1-(a) maddesi kapsamında, davacının markasından kaynaklanan haklarına tecavüz teşkil ettiği, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun “Önceki tarihli hakların etkisi” başlıklı 155. maddesi hükmü dikkate alındığında, 2014/60138 sayılı “Aydın Tömer Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi” ibareli davalı markasının işbu davada savunma gerekçesi olarak değerlendirilemeyeceği ve marka hakkına tecavüz fiilini ortadan kaldıramayacağı gerekçesiyle davanın kabulü ile davacı adına tescilli 2010/34448 sayılı marka hakkına davalının eylemleri ile yaptığı tecavüzün sonlandırılmasına, hükmün ulusal alanda yayın yapan bir gazetede ilanına karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve tarafların kullanmak istedikleri markaların asıl unsurlarının "Tömer" ibaresinden oluştuğu, her ne kadar davalının 2014/60138 sayılı “aydın tömer türkçe öğretimi uygulama ve araştırma merkezi” ibareli tescilli markası bulunmakta ise de davalı markasının tescilli olduğu emtialar arasında, 41. sınıftaki "Dergi, kitap, gazete v.b. yayımlama hizmetlerinin" bulunmadığı, dolayısıyla davalının adına tescil ettirdiği markasını tescil edilen mal ve hizmetlerde kullanmadığı, kaldı ki 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun “Önceki tarihli hakların etkisi” başlıklı 155. maddesi hükmü dikkate alındığında, 2014/60138 sayılı “aydın tömer türkçe öğretimi uygulama ve araştırma merkezi” ibareli davalı markasının, işbu davada savunma gerekçesi olarak ileri sürülemeyeceği ve marka hakkına tecavüz fiilini ortadan kaldıramayacağı, sonuçta mahkemece davacının 2010/34448 sayılı “ankara üniversitesi tömer 1984” ibareli markası ile davalının “aydın tömer türkçe öğretimi uygulama ve araştırma merkezi” ibaresini kullanımı arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu ve davalının bu kullanım biçiminin davacının markasından kaynaklanan haklarına tecavüz teşkil ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizliğin olmadığı, ancak, 2547 sayılı Kanun'un 3708 sayılı Kanun'la değişik 56/b maddesinde, "Üniversiteler ve yüksek teknoloji enstitüleri, genel bütçeye dahil kamu kurum ve kuruluşlarına tanınan mali muafiyetler, istisnalar ve diğer mali kolaylıklardan aynen yararlanırlar." düzenlemesi ile aynı kanunun ek 7. maddesinde "Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumları, bu Kanunun 56. maddesinde yer alan mali kolaylıklardan, muafiyetlerden ve istisnalardan aynen istifade ederler ve bunlar emlak vergisinden muaf tutulurlar" hükmü karşısında 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 13/j maddesi gereğince davalı üniversitenin yargı harçlarından muaf bulunduğu, mahkemece Bu hususun gözden kaçırılarak davalı üniversite aleyhine harca hükmedilmesi doğru görülmediği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi ile, ilk derece mahkemesi kararının harç yönünden kaldırılarak, davanın kabulüne, davacı adına tescilli 2010/34448 sayılı marka hakkına davalının eylemleri ile yaptığı tecavüzün sonlandırılmasına, hükmün giderleri aleyhine hüküm verilenden alınmak kaydıyla ulusal alanda yayın yapan bir gazetede ilanına, davalı kurum harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davalıdan harç alınmasına yer olmadığına, 13/06/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.