3. Hukuk Dairesi 2020/5968 E. , 2021/10952 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, ihtiyaç nedeniyle davalıdan borç para almak durumunda kaldığını, geri ödemelerini bankamatik vasıtası ile yaptığını, banka dekontlarından da görüleceği üzere davalıya toplamda 430.773,00 TL ödediğini, yaptığı bu ödemelerin aldığı borç miktarından çok daha fazla olduğunu, davalının ev kadını olduğunu, aralarında bir ticari ilişki bulunmadığını, teminat olarak davalıya verdiği senetlerin bedellerini ödemesine rağmen senetlerin kendisine geri verilmediğini ve hakkında Karşıyaka 2.İcra Müdürlüğünün 2010/10285 Esas sayılı dosyası ile toplam değeri 108.330,00 TL olan işbu 6 adet senet için kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi yapıldığını, işbu icra dosyasına 130.730,65 TL ödemek zorunda kaldığını belirterek, ödemek zorunda kaldığı 130.730,65 TL’nin ödeme tarihinden işleyecek ticari faizi ile birlikte istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile 130.730,65 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karar verilmiş; taraflarca temyiz edilen hükmün Yargıtay(Kapatılan)13.hukuk Dairesinin 05/02/2015 günlü, 2014/44895E.-2015/2732K. sayılı ilamı ile, davacının yaptığı ödemelerin daha önce hakkında kesinleşen icra takibine konu senetlere ilişkin olduğunu yazılı belge ile ispatlayamadığı, ancak dava dilekçesinde "her türlü yasal delil" demek suretiyle yemin deliline de dayandığı anlaşıldığından bu husus hatırlatılarak neticesine göre karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulması üzerine, davacı tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuştur. Yargıtay(Kapatılan) 13.Hukuk Dairesinin 18/02/2016 günlü, 2015/38768E-2016/4861K sayılı karar düzeltme ilamı ile, davalı ..."in bu davaya konu hususlarla ilgili olarak Karşıyaka 5.Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/164E.-2014/217K. sayılı ilamı ile tefecilik suçundan mahkum olduğu, kararın henüz kesinleşmediği anlaşıldığından ceza dosyasının kapsamı ile bu dosya kapsamının bir bütün halinde değerlendirilerek sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyulmak suretiyle yargılamaya devam olunmuş, Karşıyaka 5.Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/164E-2014/217K. sayılı dosyasının sonucunun beklenildiği, ilgili dosyada sanık ..."in tefecilik suçunu işlediği sabit görülerek hapis ve adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın temyizde onama ile 16/10/2018 tarihinde kesinleşmiş olduğu, dosyanın tetkikinde; davacı ... ..."nın davalı ...’den aldığı ödünç para karşılığında fazladan ödeme yaptığına ilişkin bir belirleme, tespit ve bilirkişi raporu bulunmadığı,
sadece ..."in ..."ya faiz karşılığında ödünç para vererek tefecilik suçunu işlediği belirlemesinin yapıldığının anlaşıldığı, davacının fazla para ödeme iddiasının ispatlanamadığından davacı tarafa yemin teklif etme hakkı hatırlatılması üzerine, davalı ... mahkeme huzurunda fazladan para almadığına ilişkin yeminini eda ettiğinden, davacı tarafından ispatlanamayan davanın bu nedenle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, eldeki dava ile, davalı ile arasında aşırı faizli para alıp verme nedeniyle tefecilik ilişkisinin bulunduğunu, takibe konulan senetlerin bedellerini ödediğini, teminat niteliğindeki bedelsiz senetleri davalının icra takibine koyduğunu iddia ederek cebri icra tehdidi altında fazladan ödediği meblağın istirdatını talep etmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle tefecilik suçu hakkında bilgi verilmelidir. Tefecilik suçu, 03.06.1933 gün ve 2279 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanunun 17 nci maddesi ile 11.09.1981 gün ve 2520 sayılı 2279 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 3 üncü maddesinde düzenlenmişken, daha sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 241 inci maddesiyle de düzenleme altına alınmıştır.
Tefecilik suçunu oluşturacak şekilde bağıtlanan tüketim ödüncü sözleşmesinin Türk Borçlar Kanununun 26 ve 27/I inci maddeleri kapsamında yasaya ve bu arada ahlaka aykırı olduğu konusunda kuşku ve duraksama bulunmamaktadır.
Kambiyo senedi niteliğindeki bononun tefecilik sebebiyle düzenlenip, karşı tarafa verildiğini ispat edebilmek için, kural olarak, yasal deliller (ikrar, yazılı delil) bulunmalı veya 18.03.1959 gün ve 18/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararındaki şartlar dairesinde, diğer bir ifade ile açık muvafakatle dinlenebilen tanık beyanları veya eldeki davada olduğu gibi tefecilik yaptığı iddia olunan kişi hakkında açılmış ve mahkumiyetiyle sonuçlanmış bir ceza mahkemesi kararı bulunmalıdır.
Hukuk hâkimi, 818 sayılı BK.nun 53. (6098 sayılı BK.nun 74) maddesi uyarınca ceza mahkemesinde verilen beraat kararı kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak gerek öğretide ve gerekse Yargıtay"ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakimin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle "fiilin hukuka aykırılığı" konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı taraflar yönünden kesin delil niteliği taşır. (HGK 2017/11-92 Esas 2018/1362 Karar) Ceza davası sonunda tefeciliğe ilişkin maddi vakıanın varlığı veya yokluğu netleşeceğinden, taraflar arasındaki borç ilişkisinin de kesin hükümsüzlük yaptırımı ile karşılaşıp karşılaşmadığı belirginleşecektir. Bu durumda mahkemece, belirtilen ceza dosyasının bekletici sorun yapılması Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 165 inci maddesi gereğidir.
Karşıyaka 5.Asliye Ceza Mahkemesi"nin 22/05/2014 günlü, 2013/164E-2014/217K. sayılı dosyası incelenecek olursa; sanığın ..., suç türünün ise tefecilik olduğu, dava dosyası kapsamında ...’nın tanık olarak dinlenildiği anlaşılmıştır. İfadesinde; eşi ile ekonomik sıkıntı yaşadıkları dönemde bankalardan kredi çekemediklerinden ...’den borç aldıklarını, parayı banka kanalıyla aldığını ve kendi borcunu da banka aracılığıyla ATM’den ödeme yapmak suretiyle yaptığını, elden para almadığını, aldığı borçların teminatı olmak üzere Tülay’a verdiği 6 adet senedin icraya konulduğunu, Tülay’ın kendisine senetleri ödemediği için faize karşılık icraya koyduğunu söylediğini, faiz oranı değişken olmasına rağmen ortalama aylık %15-%20 gibi rakamlara ulaştığı beyanında bulunmuştur. Sanığın kaçamaklı savunmaları, aralarında tanık olarak dinlenen ...’nın da olduğu tanık beyanları, İzmir Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığının 18/02/2013 tarihli 2013-A1215/12 sayılı suç duyurusu raporu, ilgili kurum tarafından hazırlanan vergi tekniği ve vergi suçu raporu, ... tarafından ..."ya yönelik icra takipleri, icra takibine konu bonolar, ... ile ilgili banka işlemleri, hesap hareketleri, ..."in oğlu ..."e ait sanık tarafından kullanıldığı anlaşılan hesap, bu hesaba ... tarafından yatırılan çok sayıda para
miktarları, nazara alındığında; sanığın 2008, 2009 ve 2010 yıllarını kapsayacak şekilde peyderpey ödünç para verip, daha sonra bu kişilerden yine kendi ve oğlunun banka hesaplarını kullanarak vermiş olduğu ödünç paraları faizi ile birlikte geri aldığı, vergi denetmenlerince banka hesaplarının tespit edildiği, hesap hareketlerinin çok sayıda olması ve verilen paralara göre geri alınan paraların daha fazla miktarda olması hayatın olağan akışına göre bu kadar miktar ve sayıdaki paraların hatır için verilmesinin beklenemeyeceği göz önüne alınarak sanığın kazanç elde etmek amacıyla başkalarına ödünç para verdiği, dolayısıyla tefecilik suçunu işlediği görüş ve kanaatine varılarak cezalandırılmasına karar verilmiş, hüküm Yargıtay 5. Ceza dairesi’nin 16/10/2018 günlü, 2017/2324 E.- 2018/7472 K. sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.
Ceza dosyası kapsamında vergi müfettişi ...’dan alınan 18/02/2013 tarihli Vergi Tekniği Raporu incelendiğinde; konusunun, tefecilik faaliyetinde bulunan mükellef hakkında suç duyurusunda bulunulmasının olduğu belirtilmekle beraber, tarafların banka hesap hareketleri incelenmiş olup; ...’nın mükellef ...’e 431.064,00 TL tutarındaki parayı banka hesabına yatırarak ödediği, 130.730,65 TL tutarındaki parayı ise icra aracılığıyla ödediği, icra aracılığıyla yapılan ödemenin 22.400,65 TL’lik kısmının temerrüt faizi, vekalet ücreti gibi vergiye tabi olmayan unsurlardan oluştuğundan, icra aracılığıyla yapılan ödeme tutarının 130.730,65 -22.400,65 =108.330,00TL olarak vergi hesaplamalarında kullanılacağı, ...’in ...’ya verdiği borç miktarının ise 339.476,71 TL olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.
Yargılama sırasında hesap Bilirkişisi Av.M.Talat Ünlü’den alınan 28.01.2013 tarihli bilirkişi raporunda ise; davacı ...’ın keşide ettiği bonoların toplam değerinin 108.330,00 TL olduğu, davalı ...’ın banka kanalı ile gönderdiği havale toplam tutarının 101.000,00 TL olduğu, davacının bonoların vade tarihinden sonra banka kanalı ile davalıya yaptığı ödemeler tutarının 186.207,00 TL olduğu, taraflar arasındaki elen alınıp verilen paraların tutarının tespit edilemediği, davacının toplamda 430.773,00 TL ödediği iddiasında olması sebebiyle davacının elden para aldığını kabul ettiği kanısına ulaşıldığını, davalının iade borcunun olup olmadığının tespiti bakımından davacıya hangi tarihte ne miktar elden ödeme yaptığını belirtmesinin gerektiğini, bu yoldaki açıklama sonrası iade borcunun mevcut olup olmadığının tespitinin mümkün olduğu belirtilmiştir.
Davalı ...’in sanık olarak tefecilik suçundan yargılandığı Karşıyaka 5.Asliye Ceza Mahkemesinin 22/05/2014 günlü, 2013/164E-2014/217K. sayılı dosyası kapsamından; davacının tanık olarak dinlenildiği, ... tarafından ..."ya yönelik yapılan icra takipleri, icra takibine konu bonolar, ... ile ilgili banka işlemleri, hesap hareketleri, ..."in oğlu ..."e ait sanık tarafından kullanıldığı anlaşılan hesap, bu hesaba ... tarafından yatırılan çok sayıda para miktarları nazara alındığında, sanığın peyderpey ödünç para verip, daha sonra bu kişilerden yine kendi ve oğlunun banka hesaplarını kullanarak vermiş olduğu ödünç paraları faizi ile birlikte geri aldığı anlaşılmış olup,bu hususlar alınan vergi tekniği raporu ile de sabittir.
Davacı ...’ın, kesinleşen ceza mahkemesi kararı ile tefecilik yaptığı sabit olan davalıya tüm borçlarını ödediği, dolayısıyla davalıya verdiği senetler kapsamında da herhangi bir borcunun kalmadığı anlaşılmıştır. Hukuk hakimi, ceza mahkemesinde verilen işbu mahkumiyet kararı ve tespit edilen maddi olgularla bağlı olup aynı kanunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir.
Hal böyleyken tefecilik yaptığı iddia olunan davalı hakkında mahkumiyetle sonuçlanmış ve kesilenleşen bir ceza mahkemesi kararının bulunduğu, dava konusu bonoların tefecilik sebebiyle düzenlenip davacı tarafından davalıya verildiğinin ispat edildiği, davacının davalıdan aldığı borçlarını da ödediği anlaşıldığından, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.