Taraflar arasında görülen davada;Davacı Hazine, davalı belediyenin mülkiyetinde bulunan 3669 parsel sayılı taşınmazın 1414 m2 lik bölümünün kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek, tapu iptali isteğinde bulunmuştur.
Davalı belediye, taşınmazın tamamen kıyı kenar çizgisi dışında kaldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın idarece belirlenen kıyı kenar çizgisi dışında kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
- KARAR-
Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan atşınmazın sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilşikindir.
Mahkemece, davanın redidne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 3669 parsel sayılı taşınmazın kayden davalı belediyeye ait olduğu, davacı Hazinenin taşınmazın kıyıda kaldığını belirterek, davalı adına olan kaydının yolsuz tescil edildiğini ileri sürerek, eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
O halde, tarflar arasındaki çekişmenin 3621 Sayılı Yasa hükümleri ve 28.11.1997 tarih, 5/3 Sayılı İçtihadı Birliştirme Kararı gözetilmek suretiyle belirlenecek kıyı kenar çizgisine göre çözüme kavuşturulacağı kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere, son kez yürürlüğe giren 362l sayılı kıyı kanunu"nun "kıyı kenar çizgisini"belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9.maddeleri,Anayasa Mahkemesinin iptal kararı kapsamı dışında bırakılmış;anılan kanun maddesinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekle olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.ll.l997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın da "kural olarak,mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğuna;ancak 362l sayılı Kıyı Kanunu"nun 9.maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında,bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine"işaret edilmiştir.
Hal böyle olunca,öncelikle idare tarafından 362l sayılı Kanunun 9.maddesi hükmüne göre "kıyı kenar çizgisi" haritasının düzenlenip, düzenlenmediği araştırılmalı,ondan sonra,üç jeologtan oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve Tapu Fen Memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılmalı;harita düzenlendiğinin ve yukarıda değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı"nda belirtildiği şekilde işlem gördüğünün,böylece davanın taraflarını bağlayan bir içerik kazandığının anlaşılması durumunda"kıyı kenar çizgisi" idarenin düzenlendiği harita ya değer verilerek saptanmalıdır. Harita düzenlenmediğinin yada düzenlenipte 5/3 sayılı kararda yazılı olduğu gibi bizzat bildirim yapılmadığını veya ilanen bildirime karşın,idari yargıya başvurulmadığının ortaya çıkması halinde ise,kıyı kenar çizgisi,bilimsel verilerden ve düzenlenmiş olmakla birlikte bağlayıcılık niteliğini kazanamamış haritadan yararlanılarak belli edilmeli belirlenen çizgi tapu fen memuru sıfatını taşıyan uzman bilirkişinin krokisine infazda kuşkuya yer bırakmıyacak biçimde yansıtılmalı ve sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.
Yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, mahkemece jeoloji ve jeoloji yüksek mühendislerinden oluşturulacak 3 kişilik bilirkişi kurulu aracığılığıyla keşif yapılarak, taşınmazın çeşitli yerlerinde çukurlar kazılmak, alınacak toprak numunelerinin niteliğinin incelenmek suretiyle taşınmazın, 3621 Sayılı Yasanın 4.maddesinde öngörülen kıyı özelliği taşıyıp taşımadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde araştırılması, Anayasanın 43. maddesinde öngörüldüğü üzere hakkında özel mülkiyete konu olacak ve sicil oluşturulacak nitelikte bulunup bulunmadığının saptanması, teknik bilirkişi heyetine keşfi izlemeye ve değerlendirmeye elverişli olacak şekilde harita düzenlettirilmesi, böylece, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra hasıl olacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik tahkikatla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davacı Hazinenin, temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,12.3.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.