Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakanın babası İ... A...1735 parsel sayılı taşınmazını tapuda satış göstermek suretiyle mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalı oğluna temlik ettiğini ileri sürerek tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tenkis isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temliki işlemin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. .. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; tarafların miras bırakanı İ... A...maliki olduğu 1735 parsel sayılı taşınmazını 5.5.1994 tarihinde satış suretiyle davalı M...R... temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Davacı, miras bırakanın yapmış olduğu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır.Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, taplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; davacının miras bırakanın kızı davalının ise oğlu olduğu sabittir.Hemen belirtilmelidirki taşınmazın gerçek değeri ile akitte gösterilen değeri arasındaki farkın başlı başına muvazaa olgusunun kanıtı olarak kabulüne olanak yoktur.
Oysa mahkemece, miras bırakanın mal satmaya ihtiyacının olup olmadığı, sosyal bir güvencesinin bulunup bulunmadığı, davalının taşınmazı satın alma bakımından mali durumu ve bu konuda yeterli ekonomik güce sahip olup olmadığı yönünde herhangi bir araştırma yapılmış değildir.O halde, mahkemece yapılan soruşturmanın hükme yeterli ve elverişli olduğu söylenemez.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkelerde gözetilmek suretiyle tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerinin toplanması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, miras bırakanın gerçek iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkartılması ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir değerlendirme yapılması ve buna göre bir karar verilmesi gerekirken yetersiz inceleme ve araştırma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazı yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.3.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.