4. Hukuk Dairesi 2010/3340 E. , 2011/2166 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ...tarafından, davalı ... Tan ve diğerleri aleyhine 08/04/2009 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 24/12/2009 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Davacı, davalıların evinde temizlik işleri yaptığını, davalıların kendisi hakkında evlerinden hırsızlık yaptığı gerekçesi ile şikayette bulunduklarını, bu şikayet kapsamında evinde arama yapıldığını, ceza mahkemesinde yargılanıp beraet ettiğini belirterek, kişilik haklarına saldırıdan dolayı davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmalarını istemiştir.
Davalılar ise, evlerinden para ve bazı değerli eşyalarının kaybolduğunu anlayınca evlerinde temizlik yapan davacı hakkında şikayetçi olduklarını, davacının hırsızlık suçundan yargılanıp kanıt yetersizliği nedeniyle beraet ettiğini, yasal şikayet haklarını ileri sürerek, istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Yerel mahkemece, davalıların evlerinden kaybolan eşyaları nedeni ile şüphelendikleri davacı hakkında anayasal şikayet haklarını kullandıkları gerekçesiyle istem reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.
-Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Dava konusu olayda; kardeş olan davalıların 27.11.2008 günlü şikayet dilekçelerinde, evlerinden altın, para ve dolar alındığını, cumhuriyet altını, çeyrek altın, büyük altın, yüzük, küpe, kolye, hatırlayamadıkları altın takılar, erkek saati, kristal tabak ve küllük, resimli tabak ve süs eşyası, dantel örtülerinin kaybolduğunu, davacıdan şüphelendiklerini, bunlar dışında da maddi değeri olan eşya alındığını düşündüklerini, temizlik işleri yaparak ev alan davacının, daha iyi bir ev alacağını söylediğini, eşine çay ocağı aldığını, emekli olabilmek için her ay para yatırdığını, üniversitede okuyan bir oğlunun yurttan eve çıktığını, diğerini dershaneye gönderdiğini, geldiği ilk günlerde daha önce evinde çalıştığı kişinin kendisine altınlarını çaldığı yönünde iftira attığını söylediğini, altınlarını abisinin bekçilik yaptığı bir kuyumcuda sakladığını, kendileri ile de altın gününe girmek istediğini söylediğini, saçının güzel boyanmadığını bahane ederek saçını boyayıp kendisi banyo yaparken evden bir şeyler alabilmeyi planladığını, çok iyi temizlik yaptığı için akşam evine kadar götürdüklerini, çantasındaki abisine ait maaş vekalet belgesini dahi çalmış olduğunu belirttikleri; bu şikayet üzerine açılan soruşturma sırasında davacının evinde yapılan aramada hiçbir suç eşyasına rastlanmadığı ve davacının hakkında açılan ceza davasında da kanıt yetersizliği nedeniyle beraet ettiği anlaşılmaktadır.
Kaybolması nedeni ile davacı tarafından çalındığı iddia edilen eşyanın, bir defada götürülemeyecek nitelik ve nicelikte olduğu, ortadan kaybolmaları halinde dikkat çekecek eşya oldukları görülmektedir. Oysaki davalılardan ..., davacının yanında 10 aydır çalıştığını, memnuniyeti nedeni ile iyi iş yaptığını kardeşlerine de söylediğini ve onların evinde de çalışmaya başladığını bildirmiştir. Tarafların açıklamalarından da davalıların evlerinde onların gözetimi altında temizlik işi yapan davacının, evde yalnız kalmadığı sonucuna varılmaktadır.
Yerel mahkemece açıklanan olgular ve şikayet dilekçesinde kaybolan eşyanın sayısı ve ne zaman kaybolduklarına ilişkin net bir bilgi veremeyen davalıların, başkaca hiçbir kanıt göstermeksizin sadece özel yaşantısına yönelik yorumlar yoluyla hırsızlık suçundan şikayette bulunmalarının davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacağı gözetilerek, davacı yararına uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle istemin tümden reddedilmiş olması, usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 02/03/2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.