Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, kayden maliki oldukları 1882 ada 2 parsel sayılı taşınmaza komşu parsel maliki davalıların taşkın bina yapmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı F. 2395 nolu kadastral parselde fiili kullanıma göre payına düşen bölüme eşi Haydar tarafından bina yapıldığını imar uygulaması sonucu davacılara ait taşınmaza taşkın hale geldiğinin bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, imar uygulamasına esas krokilerde dava konusu yapının bulunmadığı binanın imardan sonra yapıldığı gerekçesiyle davalılar F... ve H... yönünden davanın kabulüne birleşen dava davalıları yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı F..B.. vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden, tarafların imar öncesi 2395 parsel sayılı taşınmazda paydaş oldukları oluşan fiili kullanıma göre paydaşların taşınmazda yapılaştıkları imar uygulaması ile davalıların binasının davacının çapına taşkın hale geldiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere;yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Nevarki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olaya gelince yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde imar uygulaması sonucu dava konusu binanın davacılara ait parsele taşkın hale geldiği gözetilerek muhtesatın kaim bedelinin davalı yararına mahkeme veznesine depo ettirilmek suretiyle elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.
O halde, 3194 sayılı yasanın 18.maddesi gözönünde bulundurularak binanın taşkın kısmının bedelinin eğer o kısım yıkıldığında tüm binanın yıkılması gerekiyorsa tüm binanın dava tarihindeki rayiç kaim bedelinin depo ettirilmesi ondan sonra elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi gerekirken maddi olguya ve kanıtlara uygun düşmeyecek şekilde yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalı Fatma Budak vekilinin temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, .2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.