20. Hukuk Dairesi 2014/9897 E. , 2015/4854 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... köyü, ... mevki, 300 ada 31 ve 63 parsel sayılı sırasıyla 1033,94 m² ve 1155,86 m² yüzölçümündeki taşınmazlar tarla niteliğiyle,... ve ...’nın atalarından intikal ile zilyetliğinde olduğundan adlarına tespit edilmiş ise de, ...nin komisyona itirazı üzerine adına; 300 ada 66 parsel sayılı 403,83 m² yüzölçümündeki taşınmaz ise çalılık niteliğiyle, ...’in hak iddia ettiğinden ve 1. derece doğal sit alanı içinde kaldığından söz edilerek, 2863 sayılı Kanunun 11. ve 3402 sayılı Kanunun 18. maddesi gereğince adına tesbit edilmiştir.
Davacı ..., parsellerin kendisine ait olduğu, yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu iddiasıyla, tesbitinin iptali ve adına tapuya tescilini istemiş, mahkemenin 14.07.2008 tarih ve 2007/259 - 527 sayılı davanın kısmen kabulüne, çekişmeli 300 ada 31 ve 63 sayılı parsellerin tesbitinin iptaline ve davacı ... adına tapuya tesciline, 300 ada 66 sayılı parselin ise tesbit gibi tapuya tesciline ilişkin kararı, davalı ve gerçek kişi tarafından temyiz edilmiş; Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 07.07.2010 gün ve 2010/6463 - 9797 sayılı kararı ile davacı gerçek kişinin çekişmeli 300 ada 66 sayılı parsele ilişkin temyiz itirazı reddedilerek bu parsele ilişkin hüküm onanmış, ...nin temyiz itirazı kabul edilerek, çekişmeli 300 ada 31 ve 63 sayılı parsellere ilişkin hükmü “Çekişmeli parsellerin orman sayılan yerlerden ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla edinilecek yerlerden olup olmadığı ve davacılar yararına bu koşulların oluşup oluşmadığı yönünde yapılan araştırmanın yetersiz olduğu, bu nedenle dava konusu taşınmazlar ve etrafını gösterir 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmazlara bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tesbit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile, yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile tesbit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 - 20 yıl önce çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, dava konusu taşınmazlar ile çevresine uygulanıp, orman sayılan yerlerden olup olmadığı, 4999 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 7 ve devamı maddeleri gereğince orman olarak sınırlandırılıp sınırlandırılamayacağı, imar ve ihya ile zilyetliğin hangi tarihte başlayıp tamamlandığı belirlenmelidir” denilerek bozulmuştur. Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, bu kez davanın reddine, çekişmeli ... köyü, 300 ada 31 ve 63 sayılı parsellerin orman niteliğiyle adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi ve davalı tarafından temyiz edilmekle bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 18/12/2012 gün ve 288 - 14583 sayılı bozma kararı özetle "Kural olarak; orman kadastrosunun kesinleştiği yerlerde, bir yerin orman olup olmadığı kesinleşmiş orman kadastro harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla çözümlenir ise de, o yerde 4785 sayılı Kanun hükümleri de uygulanarak, köy ya da belde sınırlarının tümünü kapsayan (seri bazda olmayan) orman kadastrosunun yapılması halinde sağlıklı çözüme ulaşılır. Çünkü, 3116 sayılı Kanunda sadece devlet ormanlarının kadastrosunun yapılması öngörülmüştür.
4785 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu kesinleşen orman kadastrosu, harita ve tutanaklarının uygulanması ile orman sınırı dışında kalan taşınmazların orman niteliği ve hukukî durumu saptanamayacağından, çekişmeli taşınmazın orman olup olmadığı, 6831 sayılı Kanunun 4999 ve 6292 sayılı kanunlar ile değişik 7. maddesi hükmü gözetilerek, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar ile 6831 sayılı Kanunun 1. maddesine göre çözümlenmelidir.
6831 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince orman tahdidi, idari sınırlar dikkate alınmadan orman serisine göre yapılırken, 1744 sayılı Kanun ile değişik 8. maddesinin üçüncü fıkrasıyla, orman kadastrosunun belde ve köy sınırları esas alınmak suretiyle bu sınırlar dahilinde kalan bütün ormanları kapsayacak biçimde yapılması esası kabul edilmiş, aynı maddede 2896, 3302 ve 3373 sayılı kanunlarla değişiklik yapılmışsa da bu fıkra değiştirilmemiş, Orman Kadastro Yönetmeliklerinde de benzer düzenlemelere yer verilmiştir.
Getirtilen tutanak ve haritalardan yörede 24 numaralı ...nca, 1744 sayılı Kanunun yürürlüğünden önce, 1966 yılında her hangi bir köy sınırı takip edilmeden, orman serilerinin kadastrosunun yapıldığı, yörede daha sonra 1981 ve 1991 yıllarında aplikasyon ve 2/B işlemleri yapıldığı, sınırlama dışı kalmış ormanların kadastrosunun yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Kesinleşmiş orman kadastrosuna ilişkin tutanak ve haritalar ile eski ve yeni tarihli memleket haritası ve amenajman planının uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporuyla çekişmeli parselin, yörede 1966 yılında yapılıp 1969 yılında kesinleşen orman tahdidinde 2137 ilâ 2138 numaralı orman sınır noktalarından oluşan orman sınır hattı ile çekişmeli 300 ada 31 ve 63 sayılı parsellerin orman bilirkişi krokisinde (A) ile gösterilen bölümlerinin orman sınırları dışında, (B) bölümünün ise orman sınırları içinde bırakıldığı, sonraki çalışmalarda durumunun değişmediği belirlenmiştir.
Yapılan araştırma, inceleme ve bilirkişi raporlarıyla, kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları dışında bırakıldığı anlaşılan çekişmeli 300 ada 31 ve 63 sayılı parsellerin miktarı belirlenmeyen (A) bölümlerinin orman sayılan yerlerden olduğu söylenemeyeceği gibi, orman sınır hattı taşınmazları ikiye böldüğünden, çekişmeli 300 ada 31 ve 63 sayılı parsellerin (A) bölümlerinin orman sayılan yerlerden olduğu halde, orman sınırları dışında bırakılan, 6831 sayılı Kanunun 4999 ve 6292 sayılı kanunlar ile değişik 7. maddesi gereğince yeniden orman olarak sınırlandırılacak yerlerden olduğu da söylenemez. Kesinleşmiş orman kadastro sınırları içinde kalan yerler zilyetlik ya da tapu yoluyla edinilemez.
Diğer taraftan, ziraat uzmanı kurulu ve jeolog bilirkişi raporlarında çekişmeli 300 ada 31 ve 63 sayılı parsellerin % 32 eğimli iken, teraslar ile eğimin giderildiği, üzerinde badem, incir ve zeytin ağaçları bulunduğu, altında buğday ekili olduğu, kuru tarım yapıldığı, parsellerin tesbit tarihinden 45-50 yıl önce imar ve ihya edilerek tarım alanı niteliğiyle kullanıldığı belirlenip, davacı için 3402 sayılı Kanunun 14. maddesindeki kısıtlamalar ile diğer koşullar araştırılarak, çekişmeli parsellerin (A) bölümleri için kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu, her ne kadar (B) ile gösterilen bölümlerin kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içinde olduğu belirlenmişse de, çekişmeli parsellerin adına tesbit edildiği, davacı gerçek kişinin kazandırıcı zamanaşımı nedeniyle dava açtığı, ...nin davası ya da aktif katılımının olmadığı, ...nin, parsellerin orman niteliğiyle adına tescilini istemediği, bu yönde bir davası ya da katılımının bulunmadığı, bu bölüm için ... ya da tarafından kesinleşmiş orman sınırları içinde kaldığı savıyla her zaman dava açılabileceği, 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun 74. maddesi ve 1086 sayılı Kanunun yerine yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26. maddesi gereğince, Hâkimin dava ile bağlı olduğu, ondan başkasına ve başka bir şeye karar veremeyeceği hususları gözetilerek, daha önce görev yapan bilirkişilere çekişmeli Sögüt köyü, 300 ada 31 ve 63 sayılı parsellerin öncelikle, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığı belirlenen (B) bölümleri ile orman sınırları dışında kaldığı belirlenen (A) bölümlerinin infaza elverişli krokileri düzenlettirilerek, davacı gerçek kişinin (A) ile gösterilen bölümlerine ilişkin davasının kabulüne, (B) ile gösterilen bölümüne yönelik davasının ise reddiyle, hali hazırdaki niteliğiyle (A) bölümlerinin tesbitlerinin iptaline ve davacı gerçek kişiler adına, (B) bölümlerinin ise tesbitteki nitelikleriyle adına tesciline karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yerinde olmayan gerekçelerle yazılı olduğu biçimde karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır." şeklindedir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kısmen kabulüne; 300 ada 63 parsel sayılı taşınmazın, 29/01/2014 havale tarihli raporda (A) ile gösterilen 1057,46 m² kısmının kadastro komisyon tutanağındaki tespitinin iptali ile tarla vasfıyla davacı ... adına tapuya tesciline, (B) ile gösterilen 98,40 m² kısmının kadastro komisyon tutanağındaki tespit gibi davalı adına tapuya tesciline; 300 ada 31 parsel sayılı taşınmazın, (A) ile gösterilen 288,96 m² kısmının kadastro komisyon tutanağındaki tespitinin iptali ile tarla vasfıyla davacı ... adına tapuya tesciline, (B) ile gösterilen 196,65 m² kısmının kadastro komisyon tutanağındaki tespit gibi davalı adına tapuya tesciline, taşınmazların 1. derece doğal sit sınırları içinde bulunduğunun tapunun beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından taşınmazların orman olarak tesciline karar verilmesi gerektiği iddiasıyla temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1966 yılında seri bazında yapılıp 11.10.1968 tarihinde ilân edilen ve 11.01.1969 tarihinde kesinleşen orman tahdidi, 1981 yılında yapılıp 13.05.1982 tarihinde ilân edilerek itirazsız yerlerde 13.05.1983, itirazlı yerlerde orman kadastro komisyonunca yapılan inceleme ve verilen kararın 30.07.1982 tarihinde ilânından sonra 30.07.1983 tarihinde kesinleşen, sınırlandırması yapılan ormanların aplikasyonu ve 6831 sayılı Kanunun, 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulaması, 1991 yılında yapılan aplikasyon ve 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 28/05/2015 gününde oy birliği ile karar verildi.