4. Hukuk Dairesi 2018/5441 E. , 2020/2161 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve ... aleyhine 27/10/2008 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 10/07/2018 günlü karara karşı davalılar vekilinin istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen 24/10/2018 günlü ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve HMK 355. maddesindeki kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş ve verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olmasına göre davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, kasten yaralama nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karara karşı davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuş, Bölge Adliye Mahkemesinin başvuruyu esastan reddetmesi üzerine de karar, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, 27/07/2008 tarihinde müvekkili ile davalılar arasında ihaleye girip girmeme konusunda anlaşmazlık olduğunu, taraflar arasında bu ihale nedeniyle yaşanan kavgada davalıların müvekkilinin maluliyetine sebebiyet verecek şekilde yaraladıkları, olaya ilişkin ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/372 esas sayılı dosyasında davalıların yaralama suçundan cezalandırılmalarına karar verildiği, davacının uzun süre tedavi gördüğünü, müvekkilinin ayrıca meydana gelen olay nedeniyle manevi olarak da zarara uğradığını belirterek uğranılan maddi ve manevi zararının davalılardan tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekili; davacıya karşı müessir fiili gerçekleştirenlerin müvekkilleri olduğuna dair davacının soyut beyanından başka hiç bir delilinin olmadığını, bu beyanın da tek başına delil olamadığını, davacının ayağındaki kırığın da düşme sonucu oluşmuş olabileceğini belirterek, davanın reddini talep etmişlerdir.
İlk derece mahkemesince; Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 09/01/2015 tarih ve 287 sayılı rapora göre, davacının %24.0 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı gerekçesiyle ıslah edilmiş haliyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükme karşı davalılar vekili istinaf isteminde bulunmuştur.
... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince; ilk derece mahkemesince hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunun tebliği ile zamanaşımı süresinin başlayacağı buna göre davanın süresinde açıldığı, zararın miktarının tespit edildiği bu bilirkişi raporuna göre süresinde yapılan ıslah neticesinde davalılar vekilinin ıslaha karşı zamanaşımı def"inin yerinde görülmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60/1. maddesi gereğince haksız eylem nedeniyle açılacak tazminat davaları bir yıllık zamanaşımına tabidir. Ne var ki, aynı Kanunun 60/2. maddesine göre, davalının eyleminin suç teşkil etmesi durumunda (uzamış) ceza zamanaşımının uygulanması gerekir.
Somut olayda; ceza yargılaması sırasında davalılar hakkında hazırlanan iddianamede 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 87/3. maddesinde düzenlenen suçtan cezalandırılması talep edilmiştir. Belirtilen yasa maddesinde, kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, 86. maddeye göre belirlenen cezanın, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılacağı, 66. maddesinde ise kamu davasının beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl geçmesiyle düşeceği düzenlenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davaya konu yaralanma olayı 27/07/2008 tarihinde meydana gelmiş, dava 27/10/2008 tarihinde açılmış, 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu"nca hazırlanan 09/01/2015 tarihli maluliyet raporu davacı vekiline 03/03/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, ıslah dilekçesi ise 26/10/2017 tarihinde verilerek aynı tarihte ıslah harcı yatırılmıştır. Bu durumda; ıslah dilekçesinin verildiği tarih itibariyle 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 60. maddesinde düzenlenen 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süresi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 87/3 ve 66. maddeleri uyarınca olayın bağlı olduğu 8 yıllık ceza zamanaşımı süresi geçmiştir.
Şu halde; mahkemece bu durum nazara alınarak karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile ıslah edilen maddi tazminat miktarı yönünden de esastan inceleme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmemiş, bu durum kararın bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 373/1. maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalının diğer temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen nedenlerle reddiyle dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine 22/06/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.