17. Ceza Dairesi 2015/2417 E. , 2015/3788 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık, konut dokunulmazlığını ihlal, mala zarar verme
HÜKÜM : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle incelenerek, gereği görüşülüp düşünüldü:
I-Sanık hakkında konut dokunulmazlığını ihlal ve mala zarar verme suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde:
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçların sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir.
Dosya kapsamına göre, müştekinin 09.03.2010 günü kendisine ait yazlık olarak kullandığı tek katlı evine kontrol amaçlı olarak gittiğinde, ahşap kapısının kilit kısmını kırarak evine girip kanepede yatarken sanığı yakaladığı, müştekinin 07.03.2008 günü de aynı bahçe içerisinde olan iki katlı evinden hırsızlık yapıldığını, iki katlı evindeki hırsızlık eylemini de sanığın yapmış olduğunu tahmin ettiğini, ancak o olayı kendisinin veya başkasının görmediğini beyan ettiği, sanığın ise tüm aşamalarda müştekinin sadece tek katlı olan evine yatacak yeri olmadığından girdiğini ve kasada bulunan elmadan yediğini beyan ettiği, mahkeme ise sanığın müştekinin tek katlı ve iki katlı evine iki ayrı günde girerek mala zarar verme ve konut dokunulmazlığını bozma suçlarını işlediğini kabul ettiği, sanığın müştekiye ait iki katlı evine girerek mala zarar verme ve konut dokunulmazlığını bozma suçlarını işlediğini gösterir, hukuka uygun, kuşkudan uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı kanıtların bulunmadığı gözetilmeden “şüpheden sanık yararlanır” evrensel ceza hukuku ilkesi uyarınca müştekiye ait iki katlı evinde işlenen mala zarar verme ve konut dokunulmazlığını bozma suçlarının sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle koşulları bulunmadığı halde, 5237 sayılı yasanın 43. maddesi ile uygulama yapılması,
Bozmayı gerektirmiş, ..."nın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hüküm fıkralarından, 5237 sayılı TCK"nın 43. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısımlar çıkarılarak, aynı Yasanın 116/1. maddesi uyarınca sonuç cezanın 1 yıl 6 ay hapis cezasına indirilmesi ve aynı Yasanın 151/1. maddesi uyarınca sonuç cezanın 1 yıl 6 ay hapis cezasına indirilmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
II-Sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükmün incelenmesinde:
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir.
Dosya kapsamına göre, müştekinin 09.03.2010 günü kendisine ait yazlık olarak kullandığı tek katlı evine kontrol amaçlı olarak gittiğinde, ahşap kapısının kilit kısmını kırarak evine girip kanepede yatarken sanığı yakaladığı, müştekinin 07.03.2008 günü de aynı bahçe içerisinde olan iki katlı evinden hırsızlık yapıldığını, iki katlı evindeki hırsızlık eylemini de sanığın yapmış olduğunu tahmin ettiğini, ancak o olayı kendisinin veya başkasının görmediğini beyan ettiği, sanığın ise tüm aşamalarda müştekinin sadece tek katlı olan evine yatacak yeri olmadığından girdiğini ve kasada bulunan elmadan yediğini beyan ettiği, mahkeme ise, sanığın müştekinin tek katlı ve iki katlı evine iki ayrı günde girerek hırsızlık yaptığını kabul ettiği, sanığın müştekiye ait iki katlı evine girerek hırsızlık suçunu işlediğini gösterir, hukuka uygun, kuşkudan uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı kanıtlar bulunmadığı gözetilmeden “şüpheden sanık yararlanır” evrensel ceza hukuku ilkesi uyarınca müştekiye ait iki katlı evinde işlenen hırsızlık suçunun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması sebebiyle,
1-Koşulları bulunmadığı halde 5237 sayılı TCK"nın 43. maddesi ile uygulama yapılması,
2- 5237 sayılı TCK"nın 61/1. maddesine göre malın değerinin az ya da çok olması, cezanın temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşmak için bir kriter olup, hırsızlık suçuna konu malın değerinin az olmasının TCK"nın 145. maddesinde ayrı olarak düzenlenmesi, kanun koyucunun hırsızlık suçunda malın değerinin az olmasına verdiği önemi göstermektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 15.12.2009 gün ve 6/242-291 sayılı içtihadında belirtildiği üzere, "...daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak az olan şeyi alma" görüşünün, TCK"nın 145. madde uygulamasında bütünüyle reddedilmesi mümkün değil ise de, maddenin yalnızca bu tanımlamayla sınırlandırılması da olanaklı değildir. 145. maddenin gerek ilk şekli, gerekse değiştirilmiş biçimi; ortak tanımlama ile, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan değerin az olmasını temel almaktadır. TCK"nın 145. maddesine göre, faile verilen cezada indirim yapılabilmesi için malın değerinin az olması yeterli olup, hâkim indirim oranını TCK"nın 3. maddesinde öngörüldüğü üzere “işlenilen fiilin ağırlığıyla orantılı” olacak şekilde saptamalıdır. Değer azlığı nedeniyle ceza vermekten vazgeçme kararı verilecek ise; malın değerinin azlığı yanında “suçun işleniş şekli ve özellikleri” de dikkate alınmalıdır. TCK"nın 145. maddesinin uygulanmasında hâkime takdir hakkı tanınmış olup, hâkim takdir hakkını kullanırken keyfiliğe kaçmadan, her somut olaya uygun, yasal ve yeterli gerekçe göstermek suretiyle uygulama yapmalıdır.
Somut olayda ise; sanığın suç tarihinde müştekinin tek katlı olan evine yatacak yeri olmadığından girerek kasada bulunan elmadan yediği anlaşıldığından, hırsızlık konusunu oluşturan malın değerinin az olması nedeniyle TCK"nın 145. maddesinin uygulanmaması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ..."nın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 10.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.