8. Hukuk Dairesi 2011/7479 E. , 2012/3789 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve Sarıkaya Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ...Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 29.01.2010 gün ve 165/65 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili; mevkii ve sınırları dava dilekçesinde belirtilen yaklaşık 6000 m2 yüzölçümüne sahip tarla vasfındaki taşınmazın 25–30 yılı aşkın bir süreden beri vekil edeninin nizasız, fasılasız malik sıfatıyla zilyetlik ve tasarrufunda bulunduğunu açıklayarak, davacı adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, yargılama oturumunda; gerekli araştırma ve inceleme yapıldıktan sonra davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ..., yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, krokide C harfiyle gösterilen 5870 m2"lik taşınmazın davacı lehine zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğu benimsenerek davanın kısmen kabulü ile “11.6.2009 tarihli fen bilirkişisi raporunda A harfi ve sarı renkle gösterilen 3055 m2"lik taşınmazın tespit gibi tesciline, krokide B harfi ve kırmızı renkle gösterilen taşınmaz ile C harfi ve mavi renkle gösterilen taşınmaz arasında kalan ark olarak bırakılan taşınmazın tespit gibi tesciline, krokide C harfi ve mavi renkle gösterilen 5870 m2"lik taşınmazın ... İli, Çekerek İlçesi, ... Köyü nüfusuna kayıtlı Abdurrahman oğlu 1944 doğumlu ... adına tarla vasfında tapuya kayıt ve tesciline” karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapulama harici bırakılan taşınmazın kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal nedenine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesine göre açılan tescil davasıdır.
Mahkemece, krokide C harfiyle gösterilen 5870 m2"lik taşınmazın davacının malik sıfatıyla zilyetliği altında bulunduğu benimsenerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Keşif sırasında dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarından, kabulüne karar verilen taşınmaz bölümünün davacı ...’e babasından ve dedesinden kalma olduğu, davacı tarafından en az 35 – 40 yılı aşkın zamandan beri ekilip biçildiği anlaşılmıştır. Ne var ki, yerel bilirkişiler ile tanık taşınmazın davacıya intikal biçimi konusunda herhangi bir açıklamada bulunmamışlardır. Davaya konu taşınmaz davacının babasından kaldığına ve babası da öldüğüne göre, TMK.nun 701 ve 702. maddeleri gereğince taşınmaz elbirliği mülkiyet hükümlerine tabidir.
Elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazlar üzerinde mirasçıların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin payı taşınmazın tamamı üzerinde söz konusudur. TMK.nun 702. maddesi gereğince tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Davada bir tasarrufi işlem olup, kural olarak üçüncü kişilere karşı tüm mirasçıların birlikte dava açmaları gerekir. Davacı dava dilekçesinde, sadece kendi adına iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Bu nedenle terekeye dahil bir taşınmaz için bir veya birkaç mirasçının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve hukuki ehliyeti bulunmamaktadır. Şayet dava konusu taşınmaz bölümleri satış, bağış veya terekenin paylaşımı sonucu davacıya düşmüş ise, davanın bulunduğu bu haliyle yürütülmesi ve aşağıda belirtilecek eksikliklerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Aksi halde, davacı dava dilekçesinde; sadece kendi adına iptal ve tescil isteğinde bulunduğundan ve üçüncü kişilere karşı tek başına dava açma sıfatı ve hukuki ehliyeti bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi düşünülmelidir.
Uyuşmazlık konusu taşınmaz yapılan tapulama çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılan bir yerdir. Mahkemece, davaya konu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılma nedeni, tarihi ve niteliği sorulmadığı gibi çifte tapunun önlenmesi açısından dava konusu yapılan taşınmazın tapuda kayıtlı olan yerlerden olup olmadığı da sorulmamıştır. Bundan ayrı yapılan keşifte iki yerel bilirkişinin birlikte dinlenilmesi de usul ve kanuna aykırıdır. Tanıklar hakkındaki hükümler aynı zamanda yerel bilirkişiler hakkında da uygulanır. Bu nedenle HMK.nun 261 ( HUMK m. 265 ) maddesi gereğince tanıklar gibi yerel bilirkişilerin de ayrı ayrı huzura alınıp dinlenmeleri gerekmektedir. Çifte tapunun önlenmesi açısından hükme esas alınan teknik bilirkişinin rapor ve krokisi eklenerek dava konusu yapılan yerin tapuda kayıtlı yerlerden olup olmadığının Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulması, aynı şekilde dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında tapulama harici bırakılma nedeni ve kadastro tespitinin yapıldığı tarih ile taşınmazın niteliğinin Kadastro Müdürlüğünden sorularak tesciline karar verilen ve krokide C harfiyle gösterilen taşınmaz bölümüne komşu parselleri kapsar biçimde birleşik paftanın Kadastro Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulması, getirtilecek birleşik pafta üzerinde yapılacak inceleme sonucu komşu kadastro parsellerine ait kadastro tutanak ve ekleri ile kadastro sırasında bu parsellere revizyon gören tapu ve vergi kayıtları ilgili yerlerden getirilmek suretiyle eldeki dosya arasına konulması, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK. nun 258, 259 (HMK. m.243, 244, 259 ve 290/2) maddeleri uyarınca davetiyeyle keşif yerine çağırılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle adı geçenlerin keşif yerinde dinlenmeleri, yerel bilirkişilerin HUMK.nun 265 (HMK.m.261) maddesi gereğince hakim tarafından biri dinlenirken henüz dinlenmemiş olanların huzurda bulunmamaları suretiyle ayrı ayrı dinlenilmeleri, komşu parsellere ait tapu ve vergi kayıtlarının taşınmaz yönünü ne gösterdikleri üzerinde durulması, teknik bilirkişiye krokisi üzerinde işaret ettirilmesinin sağlanması, davacının hangi tarihte taşınmazın imar ve ihyasına başladığı, imar ve ihyayı ne şekilde sürdürdüğü, emek ve para sarfını ne biçimde yaptığı hususlarının yerel bilirkişiler ile tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır. Kabule göre de, eldeki dava, tapulama harici bırakılan taşınmazın kazanmayı sağlayan zilyetlik sebebiyle gerçek kişi adına tapuya tescil istemine ilişkin olmasına ve davaya genel mahkeme sıfatıyla bakılmasına rağmen mahkemece, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesiyle yetinilmesi gerekirken, hüküm fıkrasının bir nolu bendinde “Yozgat İli, Çekerek İlçesi, Sarıkaya Köyü Örenler mevkiinde bulunan 11.6.2009 tarihli fen bilirkişisi raporunda A harfi ve sarı renkle gösterilen 3055 m2"lik taşınmazın tespit gibi tesciline, Yozgat İli, Çekerek İlçesi, Sarıkaya Köyü Örenler mevkiinde bulunan 11.6.2009 tarihli fen bilirkişi raporunda B harfi ve kırmızı renkle gösterilen taşınmaz ile C harfi ve mavi renkle gösterilen taşınmaz arasında kalan ark olarak bırakılan taşınmazın tespit gibi tesciline” karar verilmesi de doğru olmamıştır.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.