17. Ceza Dairesi 2015/1751 E. , 2015/3872 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık, konut dokunulmazlığını ihlal
HÜKÜM : Mahkumiyet, düşme
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle incelenerek, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1) Kasten işlemiş olduğu suç için hapis cezasıyla mahkûmiyetin yasal sonucu olarak sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 53/1.maddesinin (a), (b), (c), (d), (e) bentlerinde yazılı haklardan, aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezalarının infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkûm olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması,
2) 6183 sayılı Kanunun 106/1. maddesinde belirlenen 20 TL’den az gerçekleşen yargılama masrafının, 6352 sayılı Kanunun 100. maddesi ile eklenen 5271 sayılı CMK"nın 324/4 maddesi gereğince Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
3) Dosya içeriğinde göre keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmamasına rağmen keşif ve bilirkişi giderinin sanığa yükletilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ..."un temyiz nedenleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından “TCK"nın 53. maddesinin uygulanmasına” ilişkin bölümlerin çıkartılarak, yerine “Kasten işlemiş olduğu suç dolayısıyla hapis cezasıyla mahkûmiyetin yasal sonucu olarak sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 53/1.maddesinin (a), (b), (c), (d), (e) bentlerinde yazılı haklardan aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezalarının infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkûm olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına"" cümlesinin ayrı ayrı eklenmesi, yine yargılama gideri ile ilgili bölümde yer alan ""3 davetiye gideri 13,50.-TL, Keşif ve bilirkişi gideri 153,90-TL’ki toplam 167,40.-TL’en oluşan yargılama giderinin mahkum olan sanıklardan eşit olarak alınara hazineye gelir yazılmına," cümlelerin çıkarılarak, yerine "13.50 TL yargılama giderinin 6183 sayılı Kanunun 106/1. maddesinde belirlenen 20 TL"den az olması nedeniyle 6352 sayılı Kanunun 100. maddesi ile eklenen 5271 sayılı CMK"nın 324/4 maddesi gereğince Devlet Hazinesine yükletilmesine” cümlesinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 15.06.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Beraat eden sanık ...’un, kollukta; başka bir nedenle dahi olsa suç tarihi itibariyle suçun işlendiği sanayi sitesine gittiğini savunduğu; müşteki ... nün emniyette ki beyanında ise ...’ın olay günü işyerinin etrafında dolanmakta olduğunu gördüğünü belirtmesi ve bu açıklama üzerine olay yeri ve el koyma tutanağına göre ...’a ulaşıldığı ve bu şekilde çalınan suç eşyalarının ...’ın babası olan sanığın konutunun altındaki garajda ele geçirilip müştekilere teslim edildiği anlaşılmaktadır. Sanık ... aşamalarda suçlamaları inkar etmekle birlikte mahkumiyetine karar verildikten sonra temyiz dilekçesinde; oğlu ...’ın bu lastikleri Müşteki ...’ten satın aldıktan sonra garaja bıraktığını, bedelini ödememesi üzerine Muharrem’in şikayeti üzerine kolluk tarafından lastiklere el konulduğunu belirtmiştir.
Hırsızlık suçunun sanık Durali tarafından işlediğine dair -evinin altında ki garajda suç eşyasının ele geçirilmesi dışında- başkaca görgüye dayalı somut hiçbir delil bulunmamaktadır.
Yukarıda ki tüm açıklamalar ile birlikte olay yeri ve el koyma tutanağına göre ...’un hırsızlık ve başka suçlar nedeniyle ilçede tanınıyor olması ve adli sicil kaydına göre de sabıkalı geçmişi birlikte değerlendirildiğinde, olaya ilişkin somut ve görgüye dayalı delil bulunmadığına göre eylemin aynı suçtan beraat eden oğlu ... tarafından işlenmiş olması pekâlâ mümkündür. Hatta tüm dosya kapsamı ve hayatın olağan akışına göre de fiilin ... tarafından işlenmesi daha ağırlık kazanan bir olasılıktır. Sanığın hükmün verildiği aşamaya kadar suç eşyalarının ... tarafından getirilip garaja bırakıldığını söylememesi ise kanaatimize göre, öz oğlu olması nedeniyle oğlunu suçtan kurtarma sâikiyle yapılmış bir savunmadan ibarettir.
Özetle, hırsızlık suçunun baba-oğul olan sanıklardan hangisi tarafından gerçekleştirildiği hususunda yoğun kuşku bulunmaktadır.
Çağdaş ceza muhakemesinin amacı uyuşmazlığa konu olan maddî gerçeğin âdil yargılama kuralları çerçevesinde araştırılarak, sabit görülen ihlallerin hukuki kalıplar içerisinde cezalandırılmasıdır.
“Vicdani kanaat, maddi uyuşmazlığı çözmeye yetkili makamın mahkeme faaliyeti sonucunda aklını rehber yaparak ve hukukun çizdiği sınırlar içerisinde kalarak, maddi olayın oluş biçimine dair ulaştığı, kendi açısından şüpheye yer vermeyen bir kanaat olup, maddi olayın ispat edilmesinin yetkili makam açısından bir ölçüsüdür” (Prof. Dr. Metin FEYZİOĞLU, Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, sayfa 213).
Vicdani kanaate ulaşılması için şüphenin yenilmesi zorunludur. Bunda başarılı olunamaması halinde, şüpheden sanık yararlanacaktır. Vicdani ispat sisteminde mahkûmiyet kararı verilebilmesinin temel ölçütü, maddi gerçeğin belirlenmesi noktasında her türlü şüpheden arınmış vicdani kanattır.
Yüksek Yargıtay’ın da çeşitli kararlarında çarpıcı ve doyurucu bir şekilde ifade ettiği üzere, ceza yargılamasının amacı hiçbir duraksamaya yer vermeden maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Bu araştırmada, yani gerçeğe ulaşmada mantık yolunun izlenmesi gerekir. Gerçek; akla uygun ve realist, olayın bütününü veya bir parçasını temsil eden kanıtlardan veya kanıtların bütün olarak değerlendirilmesinden ortaya çıkarılmalıdır. Yoksa bir takım varsayımlara dayanılarak sonuca ulaşılması, Ceza Yargılamasının amacına kesinlikle aykırıdır. Ceza Yargılamasında kuşkunun bulunduğu yerde, mahkûmiyet kararından söz edilemez. Bu ilke evrenseldir.
Bu zorunluluğun hukuki temelleri ise, Anayasamızın 38/4, 138/1, 1412 Sayılı CMUK’nın 254, 5271 Sayılı CMK’nın 217, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5 ve 6/2’nci maddelerinde açıkça ifade edilmiştir.
Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Hal böyle olunca sanığın isnad konusu eylemi işlemediğine ilişkin aşamalardaki beyanlarının aksinin her türlü şüpheden arınmış deliller marifetiyle ispatlanamadığı, sanığın atılı suçtan mahkûmiyetine yeterli delil bulunmadığı, “cezaların şahsiliği” ve “şüpheden sanık yararlanır” evrensel hukuk kuralları nazara alınarak sanık hakkında hırsızlık suçundan beraat kararı verilmesi gerekmektedir. Suç eşyasının kendine ait ikametgâhının eklentisi olan garajda ele geçirilmiş olması ve temyiz dilekçesinde de bu lastiklerin oğlu tarafından konulduğu kabul etmesi karşısında sanığın eyleminin ancak TCK"nın 165/1 maddesi kapsamında kalan “suç eşyasının kabul edilmesi” suçunu oluşturduğu kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.