3. Hukuk Dairesi 2016/2060 E. , 2017/11862 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; işyeri için telefon aboneliği yaptırdığını, davalı şirket tarafından fatura gönderilmediği halde hakkında icra takibi yapıldığını, işyeri telefonundan geceleri canlı sohbet hatlarının arandığını öğrendiğini, işyerinin geceleri kapalı olduğundan konuşma yapılmasının mümkün olmadığını, telefon hatlarına harici yollarla girilerek yüksek ücretli hatlarla görüşmeler yapıldığını, davacının da telefon hattına yapılan müdahaleyi engelleyemediğini belirterek, ... 3. İcra Müdürlüğünün 2012/7637 Esas sayılı icra takip dosyası ile davalı şirkete 20.055,34 TL borçlunun olmadığının tespitine, icra takibinin haksız ve kötü niyetli olması nedeni ile takip konusu alacağın %20 sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline, menfi tespit davası devam ederken haciz baskısı ile alacağın tahsil edilmesi halinde davanın istirdat davası olarak devamına ve takip dosyasından tahsil edilecek paranın davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davada Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğunu, davacının 19.09.2011 tarihinden 30.04.2012 tarihine kadar hiç fatura ödemediğini, takibin kesinleştiğini, davada davalıya atfedilecek kusur bulunmadığını ileri sürerek, davanın ve tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; taraflar arasında ihtilafsız sözleşme ile davacının davalı şirketin abonesi olduğu, şirket tarafından sözleşme kapsamında kullanım bedellerinin tahakkuk ettirilip faturalar gönderildiği, faturaların ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için icra takibi başlatıldığı, davalı şirket tarafından yapılan işlemin taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olduğu, hatta başkasının girip konuşma yaptığı iddiasını davacının ispatlayamadığı gibi bunun da davacının sorumluluğunda olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; telefon aboneliğinden kaynaklanan alacağın tahsilini teminen başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK 266.maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
Somut olayda; mahkemece, dava konusu alacak yönünden hesap bilirkişinden rapor alınmıştır. Söz konusu bilirkişi, dava konusu telefon aboneliği, telefon hattının ve santralinin işleyişi, bilişim ve telekomünikasyon alanında rapor hazırlamaya ehil ve yeterli değildir. Bu yönüyle bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığı açıktır.
O halde, mahkemece; dava konusu telefon aboneliği, telefon hattının ve santralinin işleyişi, bilişim ve telekomünikasyon alanında konusunda uzman bilirkişiden, tarafların iddia ve savunmaları doğrultunda, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna göre eksik incelemeye dayalı hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/09/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.