Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kök miras bırakan dedesi H. D."ın 7 parça taşınmazını mirastan mal kaçırmak amacıyla davalı torunu N.e devrettiğini, N.in de bu taşınmazlardan 2 parçasını kaynı olan diğer davalı Y."e aktardığını, temliklerin muvazaalı yapıldığını ileri sürerek, payı oranında tapu iptali-tescil istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, içlerinde davacının babası H.D."ın da bulunduğu kök miras bırakan H. D. mirasçılarının çekişmeli taşınmazlarla ilgili davalar sonunda sulh oldukları, davacının davasının Türk Medeni Kanununun 2/2. maddesi uyarınca dinlenemeyeceği gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Davacı M.ile davalılardan N., H. D. torunları olup muris H.tarafından niza konusu taşınmazlar tapuda satış gösterilmek sureti ile davalı N."e temlik edilmiş ve bu taşınmazlardan bir kısmı da daha sonra davalı N.tarafından diğer davalı Y.e yine tapuda satış gösterilmek sureti ile devredilmiştir. H. D."ın öldüğü tarih itibarı ile davacı mirasçı olmayıp daha sonra babası H."in ölümü ile H. mirasçısı durumuna gelmiştir. Davacı, yapılan temliklerin terekeden mal kaçırma amaçlı olduğunu belirterek eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, davacının babası H.ile H.in diğer mirasçıları arasında görülen davalar ile yine H.’in bir kısım mirasçıları ile davalı N. arasında görülen davalar sırasında düzenlenen sulhname ile davacının babası H.in bu davada niza konusu yapılan taşınmazlar üzerinde hak iddia etmeyeceği konusunda sulhname düzenlendiği ve bu sulhname gereğince diğer mirasçıların N.e karşı açtıkları muris muvazaası davasından vazgeçtikleri, davacı M."in sulhnameyi düzenleyenlerden Hüsamettin’in mirasçısı olması nedeni ile bu sulhun davacıyı da bağlayacağı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Gerçekten de, bu davada niza konusu edilen taşınmazlarla ilgili olarak diğer mirasçılar tarafından açılan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davanın devamı sırasında davacının babası ve H.in mirasçısı olan H.ile bir kısım mirasçılar ve davalı N.in taraf olduğu Kocaeli .... Noterliğinde düzenlenen 15.10.1998 gün ve 36603 nolu sulh sözleşmesi ile N. hakkında muris muvazaasından dolayı açılan davadan diğer mirasçılar tarafından vazgeçilmiş ve sözleşmeyi yapan kişiler arasında bir kısım taşınmazların paylaşımı yapılmış ve bu arada bu davada da niza konusu edilen taşınmazların davalı N.e kalacağı, davacının murisi H. tarafından da kabul edilmiştir. Eldeki davada mahkeme bu kabul nedeni ile artık davacının muris muvazaasına dayalı hak talebinde bulunamayacağını esas alarak davayı ret etmiştir.
Bilindiği gibi, murisin ölümü ile birlikte açılan terekeye ait tüm hak ve borçlar mirasçılarına intikal eder, bu nedenle mirasçılar murisin yapmış olduğu sözleşmelerle de bağlıdırlar. Bu bağlılık halefiyet ilkesinden kaynaklanmaktadır, bunun sonucu olarak da davacı babası ve murisi Hüsamettin’in yapmış olduğu sulh sözleşmesi ile bağlıdır, ancak bu bağlılık sulh sözleşmesinden kaynaklanan davalarda söz konusudur. Oysa eldeki davada davacı sulh sözleşmesine dayanmamakta aksine bu sözleşmenin kendisinin miras hakkını ortadan kaldırmak amacı ile yapıldığı iddiasına yani halefiyetten ayrı mirasçılık hakkına dayanmaktadır. Halefiyetten doğan haklar ile mirasçılıktan doğan haklar birbirlerinden tamamen farklı olup hukuki neticeleri de farklı sonuçlar doğurmaktadır. Bu nedenle mahkemenin davacının mirastan doğan hakkına dayanarak açmış olduğu davada murisinin yapmış olduğu sözleşme ile bağlı olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Terekeden mal kaçırmak amacı ile yapılan muvazaalı işlemler çeşitli biçimlerde kendini göstermektedir. Asıl amaç bağış sureti ile terekeden mal kaçırmak olduğu halde bu işlem tapuda satış gibi gösterilmekte, veya muvazaalı olarak kendisine temlik yapılacak kişinin muris aleyhine tapulu taşınmazlarda geçersiz harici satışa dayalı olarak açılan tapu iptal ve tescil davası muris tarafından kabul edilmekte ve buna göre tapuda devir yapılmaktadır. Veya ölünceye kadar bakma akdi, takas, satış vaadi gibi görünürdeki işlemlerle muris muvazaası gerçekleştirilmektedir. İşte bu yollardan birisi de murisin başka kişilerle yaptığı sulh sözleşmesi ile terekeden mal kaçırmasıdır. O halde, murisin muvazaalı sulh sözleşmesi yaparak terekeden mal kaçırması halinde de bu iddianın incelenmesi gerekir. (Aynı doğrultuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.11.2006 gün 2006/1-734 E. 2006/761 K. Sayılı ilamı)
Hal böyle olunca, tarafların delilleri toplanıp değerlendirilmek ve sonucuna göre bir karar vermek gerekirken davacıyı babasının yaptığı sulh anlaşması ile bağlı sayarak davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.04.2008 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY YAZISI-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden, miras bırakan H."in, çekişme konusu 298-95-193-249-147-211-197 parsel sayılı taşınmazlarını zorunlu olan davalı N.e 22.08.1991 tarihinde satış suretiyle temlik ettiği, N. taşınmazlardan bir kısmını diğer davalı Y."e devrettiği, murisin 25.05.1997 tarihinde vefatı üzerine, mirasçıları olarak oğlu H.ile kızları F. ve H."nin kaldıkları F. ve H. tarafından davalı N. aleyhine 18.09.1997 tarihinde 1997/593 esas sayılı muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil, olmadığı taktirde tenkis istekli dava açıldığı, miras bırakan adına kayıtlı taşınmazlar bakımından da 1997/1024 esas sayılı izaleyi şuyuu davası açıldığı, bu davalar devam ederken mirasçılar H., F.-H. ile davalı N."in katılım ile noterde 15.10.1998 tarihli sulhname düzenlendiği ve muris H."den kalan tüm taşınmazların ve traktörünün taksime tabi tutulduğu, davalı N.e muris tarafından temlik edilen 298 ve 211 nolu parsellerin mirasçılardan H.ve F.e"ye verilmesinin ve davacıların davalarından feragat edeceklerinin kararlaştırıldığı, bunun üzerine 1997/593 sayılı davada sulhün tastikine karar verildiği anlaşılmaktadır.Düzenlenen sulhname ile miras bırakan H.in terekesi tasfiye edilmiş ve o tarih itibariyle mevcut mirasçılar aralarındaki uyuşmazlıkları sona erdirmişlerdir. Miras bırakanın oğlu H.tüm bu işlemlerden sonra 14.02.2006 tarihinde vefat etmiş, mirasçı olarak eşi ve 6 çocuk bırakmıştır. Davacı kök muris H."in mirasında babası H."den dolayı mirasçıdır. Babasının sona erdirdiği bir uyuşmazlık nedeniyle hak istemiyeceği, aksine düşüncenin bir uyuşmazlığın, irs ilişkisi nedeniyle nesiller boyu sürmesi ve kişilerin dava tehdidi altında yaşaması sonucunu doğuracağı kuşkusuzdur.Tüm bu nedenlerle sayın çoğunluğun bozma görüşüne iştirak edilmemiştir.Kararın onanması görüşündeyim.