21. Hukuk Dairesi 2019/3293 E. , 2020/2557 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde asgari ücretin 2.301 katı ücretle çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme bozma üzerine ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün, davalılardan Kurum vekilince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
KARAR
Davacı,01/09/1994 ile 08/08/2005 tarihleri arasında davalı işyerinde kesintisiz olarak asgari ücretin 2.301 kat fazlası ücretle çalıştığının tespitini talep etmiştir. Mahkemece verilen 12/11/2014 tarihli 2009/337 Esas sayılı ilk kararın, Dairemizin 01/02/2016 tarihli 2015/4982 Esas sayılı ilamı ile bozulması üzerine yapılan yargılama sonrası ,davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davalı işyerinde garson olarak çalışan davacı adına 01/08/1996 ile 10/08/2005 tarihleri arasında davalı adına tescilli değişik işyerlerinden kesintili olarak Kuruma hizmet bildiriminde bulunulduğu,prime esas kazancının asgari ücret miktarında bildirildiği, dosyada bulunan bir kısım ücret bordrolarının imzalı olduğu, davacının işveren aleyhine işçilik alacaklarının tahsili istemi ile açtığı davada davalı işyerindeki son net ücretinin 800 TL olduğu kabul edilerek karar verildiği, tanıkların dinlenildiği anlaşılmaktadır. Davanın niteliği gereği çalışma olgusunun her türlü delille ispatlanabilmesine karşılık, ücretin ispatında bu denli serbestlik söz konusu değildir. Ücretin ispatında Hukuk Genel Kurulunun 20/10/2010 tarihli, 2005/21-409 E., 2005/413 K.; 19/10/2011 tarihli, 2010/10-480 E. 2010/523 K.; 19/06/2013 tarihli, 2011/10-608 E., 2011/649 K.; 19/06/2013 tarihli, 2012/10-1617 E. 2013/850 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun (HUMK) 288"inci maddesinde (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 200) yazılı sınırları aşan, ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
Ücret miktarı HUMK’nın 288"inci (HMK m.200) maddesinde belirtilen sınırları aşıyorsa, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe haiz olarak düzenlenmiş bulunmak kaydıyla, işçinin imzasının bulunduğu aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerle ispatı mümkündür.
Yazılı delille ispat sınırının altında kalan miktar için veya bu miktar üzerinde olsa bile varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgelerin bulunması hâlinde tanık dinletilmesi mümkündür (1086 sayılı HUMK m. 292 (HMK m. 202). Ücret miktarı HMK’nın Geçici 1"inci maddesinin ikinci fıkrası delaletiyle HUMK 288"inci maddesinde (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 200"üncü maddesi) belirtilen sınırları aşıyorsa, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe haiz olarak düzenlenmiş bulunmak kaydıyla işçinin imzasının bulunduğu aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerle ispatı mümkün olduğundan, buna göre araştırma yapılması gerekmektedir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 07/05/2019 tarihli 2015/21-1572 Esas sayılı ve 09/05/2019 tarihli 2015/10-3339 Esas sayılı kararları da bu yöndedir. Somut olayda, sigorta primine esas kazanç tespiti istemi konusunda, yukarıda belirtilen yönteme uygun değerlendirme yapılmaksızın, tanık beyanları ile işçilik alacağı dava dosyasında yer alan kayıt ve belgelerin ücret tespiti davasında tek başına esas teşkil edemeyeceği gözetilmeden karar verilmesi ve hizmet tespiti istemi bakımından ise, davacı tanıkları ile davalı tanıklarının beyanları arasında davacının işe giriş tarihi ve çalışma süresi konusundaki çelişki giderilmeden hüküm kurulması hatalı olmuştur. Öte yandan, 6100 sayılı HMK"nın 297 ve 298.maddelerine göre yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Hüküm bölümünün ilk iki bendinde davacının asgari ücretle çalıştığı tespiti yapıldıktan sonra, 04/07/2001 ile 08/08/2005 tarihleri arasında asgari ücretin 2,301 katı esas alınarak pirime esas kazancının tespitine dair hüküm kurulması nedeniyle mahkeme kararı çelişkisiz ve anlaşılır olmadığı gibi ,bu durum infazda tereddüt yaratacak niteliktedir.
Yapılacak iş, prime esas kazanç istemi konusundaki talebin 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 288. ve 292. (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 200. ve 202.) maddelerindeki hükümler çerçevesinde ispat edilmesi gerekliliği ve sadece tanık beyanları veya emsal ücret araştırması yapılarak sonuca gidilmesinin hukuka uygun olmaması nedeniyle davacı tarafından iddiasının ancak yazılı belgelerle kanıtlanmasının mümkün olduğu,imzalı ücret bordrolarının aksine asgari ücretin üzerinde ücretle çalıştığını gösteren yazılı delil bulunmadığı da gözetilerek bu talebin reddine karar vermek, 01/09/1994 ile 08/08/2005 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığı iddiasına ilişkin olarak ise ihtilaflı dönemin tamamında kayıtlı bordro tanıklarını resen tespit edip dinleyerek davacı ve davalı tanıklarının beyanları arasındaki çelişkiyi gidermek, çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde ortaya koyduktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde,davalı kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 22/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.