21. Hukuk Dairesi 2015/5978 E. , 2015/20735 K.
"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Denizli 4. İş Mahkemesi
TARİHİ : 21/11/2014
NUMARASI : 2012/2-2014/751
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, kanuni gerektirici nedenlere göre, davacı ve davalının aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
1-Dava, iş kazası sonucu sigortalının sürekli iş görmezliği nedeniyle maddi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, kurumca kazanın iş kazası kabul edilmesi nedeniyle maddi tazminat talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, manevi tazminat talebinin ise kısmen kabulü ile 15.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; SGK Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından olayın iş kazası olduğunun tespit edildiği, davacı sigortalının sürekli iş göremezlik oranının % 9,3 olduğu, hükme esas bilirkişi kusur raporunda olayın meydana gelmesinde, davalı işverenin % 75 davacının % 25 oranında kusurlu olduklarının, belirtildiği anlaşılmaktadır.
İş kazası veya meslek hastalığı sonucu sürekli işgöremezlikte maddi zarar sigortalının zararlandırıcı sigorta olayından önce ve sonraki durumu arasında oluşan farktan ibarettir. Başka bir anlatımla zararlandırıcı sigorta olayı meydana gelmeden önce malvarlığı hangi durumda ise o durumla zararlandırıcı sigorta olayı olduktan sonraki durum arasında ortaya çıkan fark iş kazası veya meslek hastalığı sonucu maddi tazminat isteminin temelini oluşturur.
Tazminatın saptanmasında ise; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş görmezlik ve karşılık kusur oranları, Sosyal Sigortalar tarafından bağlanan peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Tazminat miktarının ise işçinin rapor tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez.
Somut olayda, sigortalının iş kazası nedeniyle %9,3 oranında meslekte kazanma gücünde azalma nedeniyle maddi zarara uğradığı sabit olmasına rağmen, Mahkemece hatalı değerlendirme ile Kurumca kazanın iş kazası olarak kabul edilmiş olması nedeniyle, davacının tazminat talebinin karşılandığından bahisle maddi tazminat talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yapılacak iş; davacının talebini aşmamak koşuluyla, sigortalının % 9,3 sürekli iş göremezlik oranı üzerinden maddi zararını hesaplattırmak ve Kurumca müteveffa sigortalıya yapılan fiili ödemelerin davalı işverenin kusuruna isabet eden rücuya tabi kısımını maddi zarar miktarından indirerek bir karar vermekten ibarettir. O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
Ayrıca davacının maddi ve manevi tazminat istemine 06.11.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle olay tarihinden itibaren faiz uygulanmasını talep etmiş olması karşısında bu talep değerledirilerek faize hükmedilmesi gerekmektedir.
2- Gerek mülga B.K"nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesi hükmüne göre Hakimin, özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin, bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hükmedilen 15.000,00 TL manevi tazminatın fazla olduğu ortadadır. O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
Ayrıca davacının maddi ve manevi tazminat istemine 06.11.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle olay tarihinden itibaren faiz uygulanmasını talep etmiş olması karşısında bu talep değerledirilerek faize hükmedilmemesi bozmayı gerektirmiştir.
3- Dava dilekçesinde davalı olarakgösterilmesi nedeniyle Gerekçeli Karar başlığında davalı olarak işbu davalının gösterilmesi gerekirken; tüzel kişiliği olmayan isimli firmanın gösterilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
O halde, davacının ve davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle, BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden taraflara iadesine
23.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.