3. Hukuk Dairesi 2017/10299 E. , 2017/11993 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TİCARET)MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki Kayıp Kaçak Bedelinin İadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; tarımsal sulama abonesi olduğunu, davalı şirketin, düzenlediği faturalar ile kendisinden hukuka aykırı olarak kayıp-kaçak, bedeli adı altında fazladan ücret tahsil ettiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere, şimdilik 8.000 TL bedelin işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı; yetki, husumet, zamanaşımı, yargı yolu itirazları bulunduğunu, kayıp-kaçak bedelinin ilgili mevzuat çerçevesinde abonelere yansıtıldığını ve uygulanmasının yasal bir zorunluluk olduğunu ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak, bedelinin istirdadı istemine ilişkindir.
Eldeki dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra, 25.04.2015 tarihinde açılmıştır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın maddede altı bent halinde sayılan davalar, ticari dava sayılır. Taraflardan biri, tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı, ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir.
6335 Sayılı Kanun"un 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1.maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re"sen incelenir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının, davalı şirket nezdinde tarımsal sulama aboneliğinin bulunduğu sabittir. Ne var ki, mahkemece; mevcut aboneliklerin bir ticari işletme için tesis edilip edilmediği, buna bağlı olarak davacının tacir sıfatının bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece; öncelikle davaya konu aboneliğin bir ticari işletme için tesis edilip edilmediği, davacının tacir sıfatına haiz olup olmadığının belirlenmesi, sonrasında ise görev hususu değerlendirildikten sonra uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, bu yön gözardı edilerek Ticaret Mahkemesi sıfatı ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
2-) Bozma nedenine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan nedenle davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.09.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.