Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden paydaşı olduğu 9 parsel sayılı taşınmaza, davalı komşu parsel maliklerinin merdiven ve duvar inşa etmek suretiyle haksız müdahale ettiklerini ileri sürerek el atmanın önlenmesi ve tecavüzlü yapının yıkılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan M.M., B. E. ve G.Ş., taşınmazlarını yıllar önce mevcut haliyle satın aldıklarını,inşaatı davalı G.’ın babasının yaptığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Diğer davalılar ise, duruşmaya katılmamış,yazılı bir savunma da göndermemişlerdir.
Mahkemece, davalılar M.ve A.O.’ın mütecaviz taşınmazla bir ilgileri olmadığı gerekçesiyle aleyhlerindeki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalıların ise, kayden davacıya ait çaplı taşınmaza haklı ve geçerli bir neden olmaksızın yapılanmak suretiyle el attıkları gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı Ö.ve davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden çekişme konusu 9 parsel sayılı taşınmazın kayden davacıya ait olduğu, dahili davalılar M. ve A.O.le Ö.S.dışındaki davalılar yönünden mahkemece yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. O halde davacının tüm temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Dahili davalı Ö.."in, temyizine gelince; davada kendisine husumet yöneltilen E. S.nın dava tarihinde ölü olduğu kayden sabittir. Bilindiği üzere; dava ehliyeti davada taraf olma yeteneğidir. HUMK. taraf Ehliyetini tanımlamamış 38.maddesiyle Medeni Kanuna yollamada bulunmakla yetinmiştir. Medeni Kanunumuz ise, davada taraf olma ehliyetini, medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış, 8, 28, 47 ve 48.maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını, her gerçek kişinin sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan itibaren taraf ehliyetini kazanacağını ve yaşadığı sürece taraf ehliyetinin devam edeceğini belirtmiştir.Öte yandan gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarakta taraf ehliyetinin sona ereceği Medeni Kanunun 28.maddesinin buyurucu nitelikteki hükmüyle açıklanmıştır. Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişinin taraf ehliyetini yitireceği kuşkusuzdur.Bu itibarla, gerek Medeni Kanun gerekse HUMK.nu dava açıldığı zaman hayatta bulunan kişiler yönünden düzenleyici hükümler koymuş; ölen veya mevhum kişiler hakkında açılacak davalar yasalarımızda yer almamıştır. Nitekim 4.5.l978 tarih l978/4-5 Sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında da dava tarihinden önce ölen kişinin taraf ehliyetini yitireceği, aleyhine dava açılamıyacağı,dava tarihinde şahsiyeti sona ermiş olan kimsenin mirasçılarına ardıllık (halefiyet) kuralı uygulanamıyacağından tebligat yapılmak veya dava ıslah edilmek suretiyle davaya devam edilemiyeceği vurgulanmış, içtihatlar bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır. Anılan husus kamu düzeniyle ilgili olup, mahkemece davanın her aşamasında res"en gözetilmesi gerekli bir kuraldır. Yukarıda değinilen ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece dava tarihinde ölü olduğu anlaşılan E..hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken mirasçıları olduğu saptanan A. O.M. ve Ö.S."ya tebligat yapılarak davaya dahil edilmişler ve A. O. ile M.. yönünden elatma olgusu subut bulmadığından davanın reddine, dahili davalı Ö.yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, hüküm davanın taraflarına muzaf olmak üzere kurulur. Bir kimseye dahili dava yolu ile taraf sıfatı verilmesine yasal açıdan olanak yoktur. Dava tarihinde ölü olduğu belirlenen E.nin mirasçılarının davaya dahil edilmiş olması onlara taraf sıfatı vermeyeceği gibi leh ve aleyhlerinde hüküm kurulmasını da gerektirmez. Diğer taraftan iddianın içeriği ve davanın niteliğine göre ölü olduğu saptanan E.ile diğer davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığının bulunmadığı sabittir. O halde, davalı E. hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken E. mirasçılarına tebligat yapılmak suretiyle davaya dahil edilmeleri ve haklarında hüküm kurulmasının yasal olduğu söylenemez.
Öyleyse, dahili davalı Ö."in temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince belirtilen yöne hasren BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.05.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.