Esas No: 2016/4608
Karar No: 2016/7783
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/4608 Esas 2016/7783 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, yersiz olarak ödenen ölüm aylıkları ve sağlık gideri ödemeleri nedeniyle oluşan kurum zararının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5510 sayılı Kanunun genel sağlık sigortalısı sayılanların düzenlendiği 60. maddesinde, “İkametgahı Türkiye"de olan kişilerden;
a) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının; 1) (a) ve (c) bentleri gereğince sigortalı sayılan kişiler, 2) (b) bendi gereğince sigortalı sayılan kişiler, b) İsteğe bağlı sigortalı olan kişiler, c) Yukarıdaki (a) ve (b) bentlerine göre sigortalı sayılmayanlardan;
1) Harcamaları, taşınır ve taşınmazları ile bunlardan doğan hakları da dikkate alınarak, Kurumca belirlenecek test yöntemleri ve veriler kullanılarak tespit edilecek aile içindeki geliri kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretin üçte birinden az olan vatandaşlar,
g) Yukarıdaki bentlerin dışında kalan ve başka bir ülkede sağlık sigortasından yararlanma hakkı bulunmayan vatandaşlar, genel sağlık sigortalısı sayılır.
6 ncı maddenin birinci fıkrasının (a), (b), (c), (f), (g), (h), (ı) ve (k) bentlerinde sayılanların öncelikle, genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi olup olmadığına bakılır. Genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi ise tescili yapılmaz. Aksi takdirde birinci fıkra hükümlerinden durumuna uyan bende göre genel sağlık sigortalısı sayılır. Birinci fıkranın (f) bendi kapsamında gelir alması nedeniyle genel sağlık sigortalısı sayılanlar, aynı zamanda diğer bentler gereği de genel sağlık sigortalısı sayılması halinde (f) bendi dışındaki bentler kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır.
01.10.2008 tarihinden itibaren yürürlükte bulunan 5510 sayılı Kanunun “Genel sağlık sigortalısı sayılanlar “ başlıklı 60. maddesinin -g- bendi gereğince “ Yukarıdaki bentlerin dışında kalan ve başka bir ülkede sağlık sigortasından yararlanma hakkı bulunmayan vatandaşlar, genel sağlık sigortalısı sayılır.” hükümlerine yer verilmiştir. Anılan hüküm sağlık sigortasının uygulanma alanını olabildiğince genişletmiş bulunmaktadır. Şayet bir vatandaşın konumu, 60. maddede belirtilen bentlerin hiçbirine girmiyor ve o kimse başka bir ülkede sağlık sigortası yardımlarından yararlanamıyorsa genel sağlık sigortalısı sayılır. Amaç, hiç kimseyi genel sağlık sigortası kapsamı dışında tutmamaktır. O nedenle ülkemizde “herkes genel sağlık sigortası kapsamına alınmıştır” diye bir sonuca varılabilir. Zira 60. maddede kimlerin genel sağlık sigortası sayılacağı ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiş, durumları bu ayrıntılı hükümlere uymayanlar genel sağlık sigortalısı sayılmıştır.
19.01.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6385 sayılı Yasanın 12. maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen Geçici 45. maddede, “Bu Kanuna göre genel sağlık sigortalısı ya da bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına girmekle birlikte, asli olarak hak etmediği bir kapsamda sağlık hizmeti alanlara 31/1/2012 tarihine kadar verilen sağlık hizmetlerine ilişkin Kurumca tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek borçlar, varsa ilgililerin bu nedenle açtıkları davadan vazgeçmeleri halinde tahsil edilmez. Bu borçlara ilişkin açılmış olan dava ve icra takiplerinden Kurumca vazgeçilir.” hükmüne yer verilmiştir. Anılan hükmün gerekçesinde ise, 5510 sayılı Kanuna göre, vatandaşların genel sağlık sigortası kapsamına alınmasına ilişkin işlemlerin 2012 yılı Ocak ayı itibarıyla tamamlanması nedeni ile, bu tarihe kadar yaşanan geçiş sürecinde, tabi olduğu genel sağlık sigortası statüsünün aradığı şartlarla sağlık yardımı alması gerekirken, Kanunun diğer statülerine göre ya da bakmakla yükümlü olunan kişi statüsünde hak etmediği halde sağlık yardımı yapılanlara ilişkin sağlık giderlerinin ilgililerden tahsil edilmemesi ve bu suretle oluşacak mağduriyetlerin önlenmesinin amaçlandığı belirtilmiştir.
5510 sayılı kanunun sağlık hizmetlerinden yararlanma şartlarını düzenleyen 67. maddesine göre; 18 yaşını doldurmamış olan kişiler, tıbben başkasının bakımına muhtaç olan kişiler, trafik kazası halleri, acil haller, iş kazası ile meslek hastalığı halleri, bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar, 63 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri gereğince sağlanan sağlık hizmetleri, 75 inci maddede sayılan afet ve savaş ile grev ve lokavt hali hariç olmak üzere sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanabilmek için;
a) 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) ve (f) bentleri hariç diğer bentleri gereği genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihten önceki son bir yıl içinde toplam 30 gün genel sağlık sigortası prim ödeme gün sayısının olması,
b) 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (2) numaralı alt bendi ile (g) bendine tabi olan genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin yukarıdaki bentte sayılan şartla birlikte, sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihte 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre tecil ve taksitlendirilerek tecil ve taksitlendirmeleri devam edenler hariç 60 günden fazla prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması,
c) 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (b) ve (d) bentlerine tabi olan genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin yukarıdaki bentlerde sayılan şartla birlikte, sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihte prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması,
d) 60 ıncı maddenin yedinci fıkrasına göre genel sağlık sigortalısı sayılanlar, (c) bendinde sayılan şartlarla birlikte, bir öğretim dönemine ilişkin genel sağlık sigortası primlerinin tamamını öğrenim gördükleri üniversitenin öğrenim dönemi başından itibaren bir ay içinde ödemeleri, şarttır.
Ancak, genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi kapsamından çıkanların genel sağlık sigortalısı olduğu tarihten itibaren otuz gün içinde sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi için bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendindeki prim ödeme gün sayısı aranmaz. Ayrıca 60 ıncı madde kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılanların;
a) Herhangi bir sebeple silâh altına alınan sigortalının askerlikte geçen hizmet süresi,
b) Hükümlülükle sonuçlanmayan tutuklulukta geçen süre,
c) İş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık sigortalarından geçici iş göremezlik ödeneği alan sigortalının iş göremediği süre,
d) Sigortalının greve iştirak etmesi veya işverenin lokavt yapması hallerinde geçen süre,
sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihten önceki son bir yıl içinde toplam 30 gün genel sağlık sigortası primi ödeme gün sayısı hesabında dikkate alınmaz.
Ayrıca genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanabilmeleri için sağlık hizmet sunucularına başvurduklarında acil haller hariç olmak üzere (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra); biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulamasının yapılması ve/veya nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, evlenme cüzdanı, pasaport veya Kurum tarafından verilen resimli sağlık kartı belgelerinden birinin gösterilmesi zorunludur.
60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılanlar, zorunlu sigortalıklarının sona erdiği tarihten itibaren on gün süreyle genel sağlık sigortasından yararlanırlar. Bu kişilerin sigortalılık niteliğini yitirdikleri tarihten geriye doğru bir yıl içinde 90 günlük zorunlu sigortalılıkları varsa, sigortalılık niteliğini yitirdikleri tarihten itibaren 90 gün süreyle bakmakla yükümlü olduğu kişiler dahil sağlık hizmetlerinden yararlandırılırlar. Ayrıca, lise ve dengi öğrenim görülmesi sebebiyle bakmakla yükümlü olunan kişi veya hak sahibi sıfatıyla sağlık hizmetinden yararlandırılan çocuklar, 20 yaşını dolduracakları tarihi aşmamak kaydıyla bu öğrenimlerini bitirmelerini izleyen tarihten itibaren 120 gün süreyle aynı kapsamda sağlık hizmetlerinden yararlanmaya devam ederler. 4"üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıların 4857 sayılı İş Kanununun 56 ncı ve 74 üncü maddeleri ile diğer iş kanunlarında ücretsiz izin sayılan süreler haricinde ayrıca bir takvim yılı içerisinde toplam bir ayı aşmayan ve işverenlerince belgelendirilen ücretsiz izin sürelerinde genel sağlık sigortalılıkları devam eder.
Her ne kadar 5510 sayılı yasanın 67. maddesinde genel sağlık sigortasından yararlanma şartları bu şekilde belirtilmiş ise de, eldeki davada davalının bu çerçevede prim ödemesi bulunmasa dahi anılan yasanın 60. maddesinin -g- bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayıldığı belirgin olup, davalının 67. madde kapsamında gelir testine tabi tutulmasıyla oluşacak ihtilafa konu dönemdeki prim borcunu bilemeyeceğinden, prim borcunun varlığı nedeniyle yersiz sağlık giderlerinden de sorumlu tutulamayacağı açıktır.
Somut olayda 01.11.2008-08.03.2013 dönemi bakımından yersiz ödendiği ileri sürülen sağlık giderleri yönünden, 31.01.2012 tarihine kadar yapılan sağlık giderleri anılan Kanunun geçici 45. maddesi gereği talep edilemeyecektir. 31.01.2012 tarihinden sonra yapılan sağlık giderleri ise davalının 5510 sayılı Kanunun 60. maddesinin ilgili bentleri gereğince genel sağlık sigortalısı sayıldığından ve 67. madde kapsamında gelir testine tabi tutulmasıyla oluşacak ihtilafa konu dönemdeki prim borçlarını bilemeyeceği gözönüne alındığında, belirtilen giderler genel sağlık sigortalısı sayılan hak sahibinden talep edilemeyecektir.
2-) Eldeki davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin 2. fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır. Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. İnceleme konusu davaya ilişkin olarak; davalı ile boşandığı eşinin fiili beraberliğinin ortaya konulmasında kurum denetmen raporu ve tarafların 08.03.2013 tarihinde tekrar evlendikleri de göz önünde bulundularak, anılan tarihlerde görev yapan mahalle muhtar ve azalarının kanaate yetecek sayıda tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, dinlenen tanık ifadeleri arasındaki varolan çelişkiler giderilmeli, davalı ve eşine ait nüfus kayıtları adres değişiklik hareketlerini de kapsayacak şekilde irdelenmeli, tarafların belirtilen tarihlerde nerede oturdukları tereddüte mahal vermeyecek şekilde saptanarak davalı ve eşinin oturduğu adres ve tespit edilecek bu yerler yönünden yeniden geniş kapsamlı ve dava konusu döneme ilişkin olarak kolluk araştırması yapılmalı, davacı ve eşinin boşanma sonrası müşterek çocuklarının velayeti ile baba ve çocuklar arasında şahsi ilişkinin nasıl tesis ettirildiği belirlenmeli, davacı ve boşandığı eşinin talep konusu dönemde verdikleri medula sisteminde kayıtlarda görülen adresleri ilgili sağlık kuruluşlarından araştırılmalı, davalıyla ilgili yersiz aylık ödemelerine konu herhangi bir dava dosyasının olup olmadığı araştırılmalı ve bu suretle kurum kontrol memuru raporunun aksinin ispat edilip edilmediği hususu belirlenerek boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Üye ... ve ..."ın muhalefetlerine karşı, Başkan Vekili ..., Üyeler ... ve ..."ın oylarıyla ve oyçokluğuyla, 09.05.2016 gününde karar verildi.
-KARŞI OY-
Davacı Kurum, 01.11.2008-08.03.2013 arası dönemde yersiz olarak ödenen aylıklar ile yapılan tedavi giderlerinin 5510 sayılı yasanın 56. maddesi kapsamında davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkeme, fiili olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Daire çoğunluğu, sağlık giderlerinden dolayı davalının sorumlu bulunmadığını kabul ederek, ancak aylıklar yönünden verilen ret kararının eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak tesis edildiğini gerekçe göstererek hükmün bozulmasına karar vermiştir.
10.01.2013 tarih 6385 sayılı yasanın 12. maddesi ile 5510 sayılı yasaya eklenen Geçici 45. maddede; bu kanuna göre genel sağlık sigortalısı ya da bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına girmekle birlikte, asli olarak hak etmediği bir kapsamda sağlık hizmeti alanlara 31.01.2012 tarihine kadar verilen sağlık hizmeti giderlerinin tahsil edilmeyeceğinin öngörülmesi, birlikte yaşama olgusunun kanıtlanması halinde istirdada konu dönemde davalının 5510 sayılı yasanın 60. maddesinin (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı bulunması, geçici 45. maddede yer alan “... bu kanuna göre...” ibaresinden kastedilen kanunun 01.10.2008 yürürlük tarihli 5510 sayılı yasa olması karşısında, aylıkların istirdadına yönelik talep bakımından verilen ret kararının eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olduğuna ve 01.11.2008-31.01.2012 arası dönemdeki tedavi giderlerinden davalının sorumlu olmayacağına dair çoğunluk görüşü isabetli olup bu yönde uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık; 31.01.2012 tarihinden sonra yapılan sağlık giderlerinden davalının sorumlu olup olmayacağı noktasında toplanmaktadır. Daire çoğunluğu, davalının 5510 sayılı yasanın 60. maddesinin (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı olduğunu kabul etmekle birlikte, anılan yasanın 67. maddesi kapsamında gelir testine tabi tutulmasıyla oluşacak ihtilafa konu dönemdeki prim borçlarını bilemeyeceğini gerekçe göstererek, 31.01.2012 tarihinden sonraki sağlık giderlerinden dahi davalının sorumlu tutulamayacağını ileri sürmektedir.
Oysa; 5510 sayılı yasanın 60. maddesinde genel sağlık sigortası kapsamında sayılanlar sıralandıktan sonra (g) bendinde; açıklanan bentler dışında kalan ve başka bir ülkede sağlık sigortasından yararlanma hakkı bulunmayan vatandaşların genel sağlık sigortalısı sayılacağının belirtilmesi, davalının da bu bent kapsamında genel sağlık sigortalısı olduğu hususunun Daire çoğunluğunun da kabulünde bulunması, sigortalılığın zorunlu oluşu kenar başlığını taşıyan 5510 sayılı yasanın 92. maddesinin “... genel sağlık sigortası kapsamındaki kişilerin genel sağlık sigortalısı olması zorunludur...” hükmünü içermesi, genel sağlık sigortalılığının başlangıcı, bildirimi ve tescili kenar başlığını ihtiva eden 61. maddenin (f) bendinde; (g) bendinde sayılanların, diğer bentlere göre genel sağlık sigortalısı olmadıkları veya diğer bentlere göre genel sağlık sigortasından yararlanma haklarının sona erdiği tarihten itibaren bu bent kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılacakları ve Kurumca resen tescil edileceklerinin öngörülmesi, Sağlık hizmetlerinden yararlanma şartları kenar başlığını taşıyan 67. maddede; sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek için, sağlık hizmeti sunucusuna başvurulduğu tarihten önceki son bir yıl içinde toplam 30 gün genel sağlık sigortası primi ödenmiş olması şartının düzenlenmesi karşısında, istirdada konu dönemde fiilen birlikte yaşama olgusunun gerçekleştiğinin kanıtlanması halinde, mahkemece, 01.11.2008 tarihi itibariyle davalının 5510 sayılı Yasanın 60/(g) ve (f) bentleri uyarınca genel sağlık sigortalısı olduğu kabul edilmeli, geçici 45. madde kapsamı dışında kalan 31.01.2012 ile 08.03.2013 arası dönemde davalının 67. maddenin (a) bendi kapsamında prim ödemesi bulunup bulunmadığı araştırılarak prim ödemesi varsa veya prim ödemeden muaf ise anılan dönem sağlık gideri borcundan sorumlu olmadığına, aksi halde yersiz sağlık giderlerinin tahsiline karar verilmelidir. Gelir testi yapılmaması, zorunlu olan ve yukarıdaki tarihte gerçekleşmiş bulunan genel sağlık sigortalılığının başlangıcına etkili olmayıp, sadece ödenecek prim tutarını ve prim borçlusunu belirleyen bir süreç olacaktır.
Açıklanan gerekçelerle, istirdada konu sağlık giderlerinin bu kapsamda belirlenip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği kanaatini taşıdığımdan sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.
KARŞI OY
Genel olarak 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun, daha önce farklı yasalarda düzenlenen sağlık yardımı hususunu, Genel Sağlık Sigortası kavramı altında 60-78. maddeler arasında yeniden düzenlemiştir.
5510 sayılı Kanunun 60. maddesinde, genel sağlık sigortasından yararlanacak olanlar ana gruplar halinde sıralanmış, daha sonra özel durumda olanlar sayılmıştır. Belirtildiği gibi 60. maddede sağlık sigortası kapsamında olanlar tek tek sayıldıktan sonra (g) bendinde ise, “Yukarıdaki bentlerin dışında kalan ve başka bir ülkede sağlık sigortasından yararlanma hakkı bulunmayan vatandaşlar” genel sağlık sigortası sayılmıştır. (g) bendinin lafzından tüm vatandaşların re’sen sağlık sigortası kapsamına alındığı izlenimi anlaşılmakta ise de genel sağlık sigortası yasal düzenlemelerinin seyri izlendiğinde durum netleşecektir.
5510 sayılı Kanuna göre genel sağlık sigortalısı sayılabilmek ve sigortalılığın başlangıcı için bildirim ve tescil gereklidir. Kanunun 61. maddesinde, genel sağlık sigortasından yararlanmak için bir kısım grupların bildirimine gerek kalmadan kendiliğinden tescil edileceği, bir kısmının tescili için ise bir ay içinde başvuru şartı getirilmiştir.
61 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi 13/2/2011 t. 6111 SK 35. md ile değişiklikten önce, 17.4.2008 t. ve 5754 SK md. 39 ile değişik hali şöyleydi: “(g) bendinde sayılanlar; diğer bentlere göre genel sağlık sigortalısı olmadıkları tarihten itibaren genel sağlık sigortalısı sayılır ve bu tarihten itibaren bir ay içinde verecekleri genel sağlık sigortası giriş bildirgesi ile tescil edilirler. Ancak 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılanların zorunlu sigortalılıklarının sona erdiği tarihten itibaren 10 gün sonra bu bent kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır.” Yine Geçi 12/5. fıkrada, “60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (d) ve (g) bentleri gereğince sigortalı sayılanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ( 13/2/2011 t. ve 6111 SK m. 49 ile değişik ibare) 1/1/2012 tarihine kadar bildirimlerini yapmak zorundadır. Bu süre içinde, 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (d) ve (g) bentleri gereğince genel sağlık sigortalısı sayılanlardan; tescil talebi olmayanların 18 yaşından küçük çocuklarının sağlık hizmetlerinden yararlandırılması halinde ( 16/6/2010 t. ve 5997 SK m. 8 ile değişik ibare) bu kişiler Kurumca tescil edildikleri tarih itibarıyla genel sağlık sigortalısı olurlar. Ancak, aile hekimliği uygulamasına başlanan illerde, bu kişiler ( 13/2/2011 t. ve 6111 SK m. 49 ile değişik ibare)bu süreye bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı ve ( 16/6/2010 t. ve 5997 SK m. 8 ile değişik ibare) bakmakla yükümlü olduğu kişi olarak Kurumca tescil edildikleri tarih itibarıyla kapsama alınır. (1), (2)
6111 sayılı Kanunla değişmeden önce (g) bendine göre sigortalı sayılanlar ancak bir ay içinde giriş bildirgesi vermek ve Kurumca kabul edilmek suretiyle sigortalı olabilirlerdi. Ancak (g) bendi kapsamında kalanların Kuruma müracaatla genel sağlık sigortası tescili uygulaması fiilen gerçekleşmemiştir. Madde metninden de anlaşıldığı üzere 5510 sayılı Yasa ile tüm vatandaşlar re’sen genel sağlık sigortası kapsamına alınmamışlardır.
(1)16/6/2010 tarihli ve 5997 sayılı Kanunun 8"inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “bu kişilerin tescili çocuklarının sağlık hizmet sunucusuna müracaat tarihi itibarıyla yapılır” ibaresi “bu kişiler Kurumca tescil edildikleri tarih itibarıyla genel sağlık sigortalısı olurlar” şeklinde, “bakmakla yükümlü olduğu kişi olarak kapsama alınır” ibaresi ise “bakmakla yükümlü olduğu kişi olarak Kurumca tescil edildikleri tarih itibarıyla kapsama alınır” olarak değiştirilmiştir.
(2) 13/2/2011 tarihli ve 6111 sayılı Kanunun 49 uncu maddesiyle, bu fıkrada yer alan “en geç iki yıl içinde” ibaresi “1/1/2012 tarihine kadar”, “iki yıllık süreye” ibaresi “bu süreye” şeklinde değiştirilmiştir.
Belirtilen nedenlerle, 5510 sayılı Kanunun 60/1-g bendi ile artık herkesin genel sağlık sigortası kapsamına alındığı çoğunluk görüşüne katılmıyoruz. Yoksa 60. Maddede, kapsamda olanlar tek tek sayıldıktan sonra (g) bendi ile de herkesin kapsama alındığının belirtilmesi yasa koyucunun abesle uğraştığı anlamına gelir. Aksi takdirde sadece kapsamda olmayanların sayılması yeterli olurdu.
Ülkedeki tüm kişilerin genel sağlık sigortası kapsamına alınması, 16.6.2010 tarihli 5997 sayılı Kanunla Geçici 12. maddede yapılan değişiklikle 1.1.2012 tarihinden itibaren olmuştur. 1.1.2012 tarihi itibariyle genel sağlık sigortasının tüm ülkede zorunlu hale geldiği ve herkesin kapsama alındığı hem Kurumun hem de doktrinin ortak görüşüdür. (Güzel/Okur/Caniklioğlu, Sosyal Güvenlik Hukuku, 15. Bası, Sh. 930 ve Tuncay/Ekmekçi, Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, 15. Bası, Sh. 461)
Genel Sağlık Sigortası açısından geçiş hükümleri öngören Geçici 12. madde, 60/1-c bendinin uygulanmasını 1.1.2012 tarihine kadar ertelemiş ve bu tarihe kadar 3816 sayılı Kanun gereğince yeşil kart uygulamasını devam ettirmiştir. 1.1.2012 tarihi itibariyle yeşil kart uygulaması sona erdirilmiş ve herkes madde 60/1-c bendi 1 numaralı alt bendine göre gelir testi yaptırmak suretiyle genel sağılık sigortası kapsamına alınmıştır. Geçici 12. madde ve 2.12.2011 tarihli “Genel Sağlık Sigortası kapsamında Gelir Tespiti, Yönetmelik” gereğince artık, 1.1.2012 tarihi itibariyle hiçbir sosyal güvenliği bulunmayanlar, yeşil kartlılar ve zorunlu sigortalılığı sona erenler gelir testi yaptırmak zorundadır. Gelir testi sonucu ile sağlık sigortasının primli olup olmayacağı belirlenmektedir.
Yukarıda anlatılanlar ışığında sağlık sigortası kapsamı yönünden şu ayrımları yapabiliriz.
1-5510 sayılı Kanun öncesi (1.10.2008 öncesi) dönem: 5510 SK Geçici 12. madde uyarınca yürürlükten kaldırılan kanun hükümlerine göre sağlık yardımları uygulanır.
2-5510 sayılı Kanun dönemi:
a) 1.10.2008-1.1.2012 Tarihleri arasındaki dönem: 5510 SK 60. maddede tek tek sayılanlar zaten kapsamdadır. (g) bendi kapsamında olanlar, ya 61. madde kapsamında süresinde giriş bildirgesi vererek Kurumca tescil edilmek ya da 3816 SK kapsamında yeşil kart uygulaması ile sağlık yardımlarından yararlanırlar.
b)1.1.2012 Tarihi sonrası dönem: Tüm vatandaşlar genel sağlık sigortası kapsamına alınmıştır. Ancak 67. maddeye göre sağlık hizmeti sunucusuna başvurulduğu tarihten önceki son bir yıl içinde toplam 30 gün genel sağlık sigortası prim ödeme gün sayısı olması ve 60 günden fazla prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması gerekir. (g) bendi kapsamında olanlar ise 5510 SK 60/1-c, 1 nolu alt bendi gereği gelir testi uygulaması ile primli veya primsiz olarak sağlık yardımlarından yararlanma imkânı getirilmiştir.
Üzerinde durulması gereken bir başka husus 5510 sayılı Kanununun Geçici 45. maddesidir. Yersiz yapılan sağlık giderlerinin terkini başlığı altında 10.1.2013 tarihli 6385 sayılı Kanunun 12. maddesi ile getirilen Geçici 45. madde, “Bu Kanuna göre genel sağlık sigortalısı ya da bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına girmekle birlikte, asli olarak hak etmediği bir kapsamda sağlık hizmeti alanlara 31/1/2012 tarihine kadar verilen sağlık hizmetlerine ilişkin Kurumca tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek borçlar, varsa ilgililerin bu nedenle açtıkları davadan vazgeçmeleri halinde tahsil edilmez. Bu borçlara ilişkin açılmış olan dava ve icra takiplerinden Kurumca vazgeçilir.”
.
Kanunun gerekçesi, “ Geçici 45 inci madde ile; 5510 sayılı Kanuna göre ülkemizde yaşayan vatandaşların genel sağlık sigortası kapsamına alınmasına ilişkin işlemler 2012 yılı Ocak ayı itibariyle tamamlandığından, bu tarihe kadar yaşanan geçiş sürecinde, tabi olduğu genel sağlık sigortası statüsünün aradığı şartlarla sağlık yardımı alması gerekirken, Kanunun diğer statülerine göre ya da bakmakla yükümlü olunan kişi statüsünde hak etmediği halde sağlık yardımı yapılanlara ilişkin sağlık giderlerinden tahsil edilmemesi ve bu suretle oluşacak mağduriyetlerin önlenmesi amaçlanmıştır.”
Geçici 45. maddenin yorumu şu şekildedir; 1.1.2012 tarihi itibariyle tüm vatandaşlar genel sağlık sigortası kapsamına alınmıştır. 31.1.2012 tarihi öncesinde ise sağlık yardımı yapılmasını sağlayan sigortalılık statüsünün geçersiz sayılması halinde bakılır; başka bir geçerli sigortalılık statüsü varsa veya bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına giriyorsa yine yersiz sağlık gideri tahsil edilmez. Bu iki hal de yoksa geçersiz sigortalılık statüsüne dayalı yapılan sağlık gideri yersizdir ve Kurumca tahsili gerekir. Örnek olarak, 4/1-a kapsamında sigortalılığı geçersiz sayılan kişi, aynı dönemde 4/1-b kapsamında sigortalı olabilir veya bir başka sigortalının bakmakla yükümlü olunan kişisi olabilir. Bu hallerde sağlık yardımı alabileceği geçerli bir statü bulunduğundan alınan sağlık yardımı yersiz sayılmaz. Bu madde, sosyal güvenlik kurumlarının birleşmesi ve çifte sigortalılığın geçersiz sayılması nedeniyle karşılaşılan durumlar için çıkarılmış bir maddedir.
Geçici 45. madde, çoğunluğun yorumladığı gibi, 31.1.2012 tarihi öncesindeki tüm yersiz sağlık giderlerini affeden, tahsilini durduran, geçmişi sıfırlayan bir madde değildir. Aksi halde sahtecilik yoluyla sahte sigortalılık ve buna dayalı olarak haksız sağlık yardımı alan kişileri de Geçici 45. madde ile affetmiş oluruz. Geçici madde 45 ile geçmişe yönelik olarak herkesin affedildiği şeklindeki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz. En başta madde gerekçesi buna engeldir.
Kurum tarafından talep edilen yersiz sağlık giderlerinin yukarıda belirtildiği şekilde irdelenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.