21. Hukuk Dairesi 2015/18680 E. , 2015/20871 K.
"İçtihat Metni" Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Hatay İş Mahkemesi
TARİHİ : 21/05/2015
NUMARASI : 2013/217-2015/184
Davacı karşı davalı, ölüm aylığının iptaline ilişkin Kurum işleminin iptaline, borçlu olmadığının tespitine;
Davalı karşı davacı Kurum ise, yersiz olarak ödenen aylıkların yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava; davacı/karşı davalının aldığı ölüm aylığını iptal ederek borç çıkaran Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Karşı dava, davalı/karşı davacı Kurum tarafından davacıya yersiz ödenen ölüm aylıklarının iadesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacı/karşı davalının yaşlılık aylığı alan babasının 03.07.1991 tarihinde öldüğü, davacı/karşı davalının da 13.06.2000 tarihinde boşandığı, boşandığı eşi ile tekrar 20.06.2012 tarihinde evlendiği, kontrol memuru tarafından düzenlenen 14.08.2012 tarihli raporda; "davacı/karşı davalı ile eski eşinin birlikte yaşadığının” belirtildiği, bu idari soruşturma esnasında, Emek Mah. Cumhuriyet Cad. Reva Apt. Sitesi A Blok No: 148 adresinde yapılan çevresel araştırma sonucunda tutulan 13.08.2012 tarihli tutanakta, “davacı/karşı davalının ve boşandığı eşinin halen adresi olarak görülen adresinde yapılan araştırmada, davacı/karşı davalı ile eşinin 10 yıldır bu adreste birlikte yaşadığının” belirtildiği, bu tutanağın sadece kontrol memurları tarafından imzaladığı, 11.07.2013 tarihli kolluk tutanağında, “davacı/karşı davalının boşandığı eşinin boşanma tarihinden sonra belirli aralıklarla gelip gittiğinin” belirtildiği, yargılama sırasında dinlenen davacı/karşı davalı tanıklarının “davacı/karşı davalı ile eşinin boşandığı dönemde ayrı yaşadıklarını” beyan ettikleri, yine yargılama aşamasında ifadesi alınan muhtar ve azaların davacı/karşı davalıyı tanımadıkları, davacı/karşı davalı ile eski eşinin mernis adreslerinin sorulmadığı, bu kişilerin 2010 ve 2011 seçim adreslerinin ve oy kullandıkları yerlerin birbirinden farklı olduğu görülmüştür.
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96"ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
./..
5510 sayılı Kanunun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir/aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir/aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan/olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk/çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir/aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan/yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
Anılan 56"ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Gelirin/aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme/başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir/aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun/yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96"ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56"ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu nedenle Anayasa’nın 20"nci maddesi ile 5510 sayılı Kanun, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 sayılı İş Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgâh senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle/köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Somut olayda; kontrol memurlarının tutanağının dayanağının çevresel araştırma olduğu, ancak kimlerle görüşüldüğü belirtilmediğinden içeriğinin soyut olduğu, davacı/karşı davalının ve eşinin mernis adreslerinin getirtilmediği, ve bu adreslerde araştırma yapılmadığı, resen tanık araştırılarak ifadelerinin alınmadığı, davacı/karşı davalı ile eşinin ihtilaflı dönemin tamamında mı yoksa bir kısmında mı birlikte yaşadıklarının anlaşılmadığı görülmüştür.
Yapılacak iş; davacı/karşı davalı ile eşinin mernis adreslerini getirtmek, bu kişilerin ihtilaflı dönemdeki mernis ve seçim adresleri ile tespit edilen diğer adreslerinde resen araştırma yapmak, apartman görevlileri ve komşuları arasında tespit edilenleri dinlemek, idari soruşturma aşamasında tutulan 13.08.2012 tarihli tutanağı düzenleyen kontrol memurlarını hazır ederek tanık olarak ifadelerini almak, tutanak düzenlenirken kimlerle görüştüklerini açıklattırmak, buna göre davacı/karşı davalı ile eşinin ihtilaflı dönemin tamamında mı yoksa belirli dönemlerinde mi birlikte yaşadıklarını tespit etmek ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı/karşı davalı Hatice Oktay Suna vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı karşı davalıya iadesine, 24.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.