Taraflar arasında görülen davada;
Davacı,yaşlılığı ve bakıma muhtaç olması nedeniyle , ölünceye kadar bakım akdi karşılığında davalıya 2095 parsel sayılı taşınmazını temlik ettiğini,ancak davalının bakım borcunu yerine getirmediğini,kendisine hor davrandığını ölünceye kadar bakım akdini tek taraflı olarak feshettiğini ve davalıya 23.3.2007 de tebliğ ettirdiğini buna rağmen taşınmazının iade edilmediğini ileri sürerek ile tapu kaydının iptalini ve adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, son oturumdaki savunmasında, bir şey demediğini beyanla yetinmiştir.
Mahkemece, davalının bakım borcunu yerine getirmediği-fena muamelede bulunduğu iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Davacı, çekişmeli taşınmazını davalı oğluna ölünceye kadar bakma akti ile temlik ettiğini, ancak davalının bakım borcunu yerine getirmediğini ileri sürüp iptal tescil isteğinde bulunmuştur.
Çekişmeli 2095 parsel sayılı taşınmaz davacıya aitken 13.4.2005 tarihinde ölünceye kadar bakma akti ile davalıya temlik edildiği kayden sabittir.
Bir davacı tanığı davalının davacı babasına bakmadığını ancak onur kırıcı sözler söylediğini duymadığını, bir diğer davacı tanığı taraflar arasındaki ilişkiyi bilmediğini, davalının babasının küçük düşürücü davranışlarını görmediğini, yerel bilirkişi de davacının bir yıl öncesine kadar davalı ile oturduğunu, davalı ve eşinin davacıya çok iyi baktıklarını ancak daha sonra davacının diğer oğlu M."in yanına gittiğini bildirmişlerdir.
Bilindiği üzere;ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi basitçe taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme B.K.nun 511. maddesinde, “kaydı hayat ile bakma mukavelesi, akitlerden birinin diğerine ölünceye kadar bakmak ve onu görüp gözetmek şartıyla bir mamelek yahut bazı malların temlikini iltizam etmesinden ibaret olan bir akit” olarak tarif edilmiştir.
Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerin de belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekirki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları BK.nun 5l7. maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan herbirinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.
Öte yandan, BK.nun 517/son maddesi hükmüne göre; Hakim mukaveleyi feshedecek yerde, iki taraftan birinin talebi ile yahut re’sen artık birlikte yaşamalarına nihayet verip buna mukabil alacaklıya kaydı hayat ile bir irat tahsis edebilir.”
Uyuşmazlığın değinilen hüküm (BK.nun 517/son maddesi) uyarınca çözüme bağlanması; bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı yada büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanısıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.
Somut olayda, davalının yükümlülüklerini yerine getirmediği kanıtlanmış değildir.
O halde davalının akitten doğan borcunu yerine getirmediği söylenemez, başka bir ifade ile edimin ifasında davalının kusurlu olduğu kabul edilemez.Ancak, taraflar baba oğul olup, sorunlarını mahkeme önüne getirecek kadar birbirlerine kırıldıklarına göre artık davacının bakım borçlusu ile oturamıyacağı açıktır.
Hal böyle olunca, Borçlar Kanununun 517/son maddesi hükmüne, yanların özel ve ekonomik durumları gözetilerek uygun bir irat tahsisi suretiyle uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekirken, aksine düşüncelerle davanın tümden reddedilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 4.6.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.