20. Hukuk Dairesi 2014/9868 E. , 2015/5484 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
2011 yılında 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen Ek 4. madde uyarınca yapılan kullanım kadastrosu sırasında Fethiye İlçesi, Göcek Beldesi 3392 parsel sayılı 680,40 m2 yüzölçümündeki taşınmaz 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereği orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu belirtilerek beyanlar hanesine 2/B alanında kaldığı ve ..."in kullanımında olduğu yazılarak tarla niteliği ile adına tespit edilmiştir.
3394 parsel sayılı 88,90 m2 yüzölçümündeki taşınmaz 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereği orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu belirtilerek beyanlar hanesine 2/B alanında kaldığı ve ..."in kullanımında olduğu yazılarak tarla niteliği ile adına tespit edilmiştir.
Davacılar vekili askı süresi içinde; kullanım kadastrosu sırasında orman sınır noktalarının hatalı uygulanması sebebiyle müvekkillerinin kullanımlarında bulunan 3392 ve 3394 parsellerin yüzölçümlerinin eksik tespit edildiği iddiasıyla kadastro mahkemesinde dava açmışlardır.
Mahkemece; 3392 sayılı parselin (A) harfi ile işaretlenen kesiminin orman niteliği ile adına, (B) harfi ile işaretlenen bölümü ile 3394 sayılı parselin tamamının tespit gibi tapuya tesciline karar verilmiş, hükmün davalılar ve .... Yönetimi tarafından temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 11.03.2013 tarih ve 2012/10800 E. - 2013/2529 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: "Davacıların 2211 ve 2212 OTS"lerin batısında kalan kullanım kadastro tutanağı düzenlenmeyen kesimi dava ettikleri halde istek dışına çıkılarak ve davaya konu olmayan 3392 ve 3394 sayılı parseller hakkında hüküm kurulmasının doğru olmadığı, bu sebeple davanın görev yönünden reddine, 3392 ve 3394 sayılı parsellerin tutanak asıllarının olağan usûllere göre kesinleştirilmek üzere kadastro müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmesi" gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın görev yönünden reddine karar verilmiş, süresinde yapılan başvuru üzerine dava dosyası asliye hukuk mahkemesine gönderilmiştir.
Mahkemece; kullanım kadastrosu sırasında yapılan düzeltme işlemi sırasında orman sınır noktalarının doğru uygulandığı, hatanın bulunmadığı, davacıların dava ettikleri yerlerin 3392 ve 3394 sayılı parsellerin batısında bulunan Devlet ....ı sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen Ek 4. madde uyarınca yapılan kullanım kadastro sınırlarına ve düzeltme işlemine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre 1945 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanun ile değişik hükümleri uyarınca yapılıp 03.03.1978 tarihinde ilân edilerek kesinleşen aplikasyon ve 2. madde uygulaması, 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanun ile değişik hükümleri uyarınca 1989 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ve 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen Ek 4/4. maddesine göre yapılıp 12.08.2011 - 12.09.2011 tarihleri arasında ilân edilen düzeltme işlemi vardır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman bilirkişiler tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada, çekişmeli taşınmazın 1945 yılında kesinleşen orman sınırları içinde kaldığı, daha sonra yapılan çalışmalarda 6831 sayılı Kanunun 2/B uygulamasına konu edilmediği anlaşıldığına, halen tahdit içinde olan yerin, hangi nedenle olursa olsun orman sınırları dışına çıkartılması isteğiyle .... Yönetimini zorlayıcı nitelikte davanın dinlenme olanağının bulunmadığı, kesinleşen orman sınırları içinde kalan taşınmazlarda zilyetliğe değer verilemeyeceği gözetilerek yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine 09/06/2015 günü oy birliği ile karar verildi.