3. Hukuk Dairesi 2017/9919 E. , 2017/12215 K.
"İçtihat Metni"
Davacı ... ile davalı ... aralarındaki alacak davasına dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 09/10/2013 günlü ve 2012/353 E. -2013/425 K. sayılı hükmün Bozulması hakkında dairece verilen 17/10/2016 günlü ve 2016/11877 E. - 2016/11687 K. sayılı ilama karşı davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, ... Kasabası, Kazapınarı mevkinde bulunan 4.702.50 m2lik taşınmazı, davalı Belediyeden 1976 yılında ihale yoluyla 55.565.92 TL bedel ile satın aldığını, bahse konu taşınmaz üzerindeki zilyetliğini 2012 yılına kadar devam ettirdiğini, 2012 yılında dava konusu taşınmazın baraj gölü altında kalması sebebiyle zilyetliğinin ortadan kalktığını, dava konusu taşınmaz ile aynı yerde bulunan tapulu arazi maliklerinin taşınmazlarının baraj gölü altında kalması sebebiyle kamulaştırma bedelini aldıklarını, davacının ise bu yerin tapusunu alamadığı için kamulaştırma bedelini de alamadığını, bunun üzerine harici satış sözleşmesine dayanarak, davalı aleyhine açılan tapu iptal ve tescil davasında, taşınmazın ... -Yenidere barajı göl sahası içinde kaldığı, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup kazandırıcı zamanaşımıyla kazanılmayacağından bahisle davanın reddine karar verildiğini, söz konusu kararın 22.06.2012 tarihinde kesinleştiğini, bahse konu taşınmazın tapu kaydının davacı adına tescili sağlanamadığından davacının davalıya yapmış olduğu 55.565.92 TL ödeme nedeniyle uğramış olduğu zararın tanziminin gerektiğini ileri sürerek, ödenen bedelin dava tarihinde ulaşacağı değerin denkleştirici adalet ilkesine göre hesaplanarak, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 15.0000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, öncelikle işlem tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan zamanaşımı yönünden davanın reddini yine dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle güncellenmiş değerinin istenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,dava konusu taşınmazın 1976 yılında davacıya teslim edildiğini, davacının otuz dört yıldır taşınmazı kullandığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; bilirkişi raporunda belirlenen taşınmazın rayiç değeri üzerinden davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Dairemizin 17.10.2016 günlü ve 2016/11877 E.- 2016/11687 K. sayılı ilamı ile " Taraflar arasında imzalanan 1976 tarihli sözleşme, tapulu taşınmaza ilişkin olmasına rağmen, resmi biçimde yapılmadığından geçersizdir. ...
Taraflar arasında yapılmış olan harici satış sözleşmesinİ dayanak yaparak davacı ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/168 esas sayılı dava dosyası ile tapu iptal ve tescil davası açmış, davanın reddine karar verilmiş ve karar Yargıtay incelemesi neticesinde 22.06.2012 tarihinde kesinleşmiştir.Mahkemece; 16.07.1975 ve 30.09.1975 tarihinde ödenen satış bedelinin, ifanın imkansız hale geldiği 22.06.2012 tarihi itibariyle (çeşitli ekonomik etkenlerin TEFE-TÜFE artış oranları, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları alınmak suretiyle) ulaşacağı alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde, uzman bilirkişi heyetinden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle belirlenmeli; bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmelidir.
Oysa somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda ifanın imkansız hale geldiği (Davacının ... Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tapu iptal ve tescil davasında verilen red kararının kesinleştiği ) 22.06.2012 Tarihi itibariyle güncellenmiş değerin hesaplanması yapılırken, yukarıda anlatılan şekilde yapılan değerlendirme hükme esas alınması gerekirken, salt işçi ücretlerindeki artışların dikkate alınarak hesap edilen güncellenmiş değeri esas alan bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
Bu nedenle, yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir." gerekçesi ile bozulmuştur.
Bozma kararına karşı davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı tarafın sair karar düzeltme sebepleri yerinde değildir.
2- Her ne kadar Dairemiz bozma ilamında sehven taraflar arasında imzalanan 1976 tarihli sözleşme, tapulu taşınmaza ilişkin olduğu belirtilmiş ise de, davada, satış tarihinde tapuda kayıtlı bulunmayan taşınmaz davalıdan satın alınmıştır. Bilindiği üzere; tapuya kayıtlı olmayan taşınmazlar menkul mal hükmünde olup, zilyetliğin devri suretiyle satış gerçekleşmiş olur. Tapusuz taşınmazlarda, zilyetliğin devri ile ilgili yapılan anlaşmalar geçerli olup, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14/1.maddesi gereğince bu sözleşmelerin varlığı her türlü delil ile ispatlanabilir.
Taraflar arasında yapılan satış sözleşmesinin geçerli bir sözleşme olduğu ve taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerine hükmedilmesi gerekirse de somut olayda davacı tarafından açılan ve kesinleşen tapu iptal ve tescil davası sonucu bu yerin devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup kazandırıcı zamanaşımıyla kazanılmayacağı tespit edilmiştir. Bu durumda davacı; devletin hüküm ve tasarrufunda olan özel mülkiyete konu olamayacak taşınmaz için davalıya verdiği bedeli ancak, sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde geri isteyebilir.
Sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut verileri tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.
Başka bir deyişle, denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün, ifanın imkansız hale geldiği tarihteki alım gücüne uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
Satım bedelinin iade tarihindeki ulaştığı bedel belirlenirken ödenen paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın, işçi ücretlerindeki artış ve döviz kurlarındaki artış ortalamaları gözönünde tutulmalıdır.
Hal böyle olunca, mahkemece 16.07.1975 ve 30.09.1975 tarihinde ödenen satış bedelinin, ifanın imkansız hale geldiği 22.06.2012 tarihi itibariyle (çeşitli ekonomik etkenlerin TEFE-TÜFE artış oranları, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları alınmak suretiyle) ulaşacağı alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde, uzman bilirkişi heyetinden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle belirlenmeli; bu yolla belirlenecek miktara ,müktesep hak kuralları da gözetilerek, hükmedilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenle davacı tarafın sair karar düzeltme istemlerinin REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacı tarafın karar düzeltme isteminin kabulü ile; Dairemizin 17.10.2016 günlü ve 2016/11877 E.- 2016/11687 K. sayılı ilamının kaldırılmasına ve hükmün yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 19.09.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.