21. Hukuk Dairesi 2015/17405 E. , 2015/21033 K.
"İçtihat Metni"Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Diyarbakır 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 11/05/2015
NUMARASI : 2014/417-2015/293
Davacı, ölüm aylığının kesildiği tarihten itibaren tekrar bağlanmasına, Kuruma borçlu olmadığının tespitine, ödenmeyen aylıkların ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası uyarınca kesilen ölüm aylığının kesilme tarihi itibarıyla yeniden bağlanması gerektiğinin ve Kurumca çıkarılan 1.730,88 TL borçtan sorumlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, istem gibi davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 5510 sayılı Yasa"nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak " eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup, kanun koyuca tarafından örneğin; "sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan "boşanma" hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içersinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda "anlaşmalı boşanma" adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01/10/2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
.../...
Somut olayda; davacının ikamet ettiği adresteki bina sakinlerinin ve eski eşin kontrol memuruna verdiği ifadede, davacı ile boşandığı eşinin boşandıktan sonra aynı adreste karı koca olarak birlikte yaşamaya devam ettiklerini beyan etmesine rağmen, mahkemece bu tanıkların da beyanlarına başvurulmak sureti ile yapılan zabıta araştırmasında ve mahkemece de bizzat dinlenilen bina sakinlerinin ayrı yaşadığını beyan ederek ifadelerini değiştirmelerinin izah edilebilir bir gerekçesinin bulunmaması, kontrol memurlarınca da tespit edildiği üzere davacı ile boşandığı eşinin Yasa"da belirtilen “ fiilen birlikte yaşama ” koşulunu taşıdıkları anlaşıldığından mahkemece davanın reddi yerine yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.