3. Hukuk Dairesi 2017/4334 E. , 2017/12369 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tahliye davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; ... İlçesi, ... Mahallesi,... mevkii, 721 Ada, 175 Parselde kayıtlı bulunan taşınmazı 11.07.2013 tarihinde satın aldığını, davalıların ise taşınmazda kiracı olduklarını, davalılara tebliğ edilen ihtarname ile iktisap tarihinin ve mevcut ihtiyacın bildirilmiş olmasına rağmen taşınmazın tahliye edilmediğini, oğlu ile birlikte taşınmazda hırdavat ve inşaat malzemeleri satışı yapacaklarını, ihtiyacının samimi ve gerçek olduğunu belirterek kiralananın tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili; davalılardan ...’un davalı şirket müdürü olup kiracılık ilişkisi olmadığını, diğer davalı ...’un ise şirketle hiçbir bağı olmadığını, bu iki davalı hakkında husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesini yine, şirket hakkında ise ihtiyaç iddiasının samimi olmadığını ve dava sürelere uyulmadan açıldığından davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının gerçek kişi olup, kendisine ait bir işyeri bulunmadığı, oğlunun da halen ... ilinde ticaret yapmakta olup boşta olmadığı, ayrıca davacının yeni iktisap ettiği kiralananda ticaret yapacağına ilişkin soyut iddiası dışında yapacağı iş ile ilgili herhangi bir girişimde bulunduğunu ispat edecek bir delili de bulunmadığı gerekçesiyle, ihtiyaç iddiasının gerçek, samimi ve zorunlu olmadığı kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Borçlar Kanununun 350/1 maddesine göre konut ihtiyacına dayalı olarak açılan tahliye davalarında tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arz etmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir.
Somut olayda; davacı taşınmazı 11.07.2013 tarihinde satın almış ve 15.07.2013 keşide, 25.07.2013 tebliğ tarihli ihtarname ile satın alma iradesini ve tahliye istediğini belirterek tahliye davasını süresinde açmıştır. Yapılan yargılama sırasında gerek davacı gerekse davacı tanıkları; davacının şu an boşta olduğunu, oğlu ile birlikte inşaat malzemeleri alım satım işi yapmak istediğini bildirmişler, davacının ihtiyaç iddiası tanık anlatımları ile doğrulanmıştır. Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacının dava tarihi itibariyle ve halen mevcut bir işinin olduğu iddia ve ispat edilmiş değildir. İhtiyaçlının boşta olması ihtiyacın varlığına karine teşkil eder ancak kiralananın da yapılacak işe uygun ve elverişli olması gerekir. İhtiyaçlının yapacağı iş ile şu anda kiralananda yapılan iş aynı nitelikte olup, kiralanan taşınmazın yapılacak işe uygun olduğu anlaşılmaktadır. Dosyada mevcut deliller karşısında boşta olan davacının işyeri ihtiyacının gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda Mahkemece; şirket haricindeki diğer davalıların husumet itirazları da değerlendirilerek, kiracı olan davalının kiralanandan tahliyesine karar verilmesi gerekirken, değerlendirmede yanılgıya düşülerek yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün davacı taraf yararına HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.