Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, ortak miras bırakanın 1248 ada 20 parsel sayılı taşınmazda mevcut 4 daireleri binasından 1 nolu bağımsız bölümü davalı kızı M."ye, 2 nolu bağımsız bölümü ise davalı oğlu H.. satış suretiyle temlik ettiğini, ancak yapılan işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürüp, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, miras bırakanın çekişme konusu taşınmazda bulunan 4 adet dairesini mirasçıları olan çocukları arasında taksim ettiğini, mal kaçırma amacı olmayıp denkleştirme yaptığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, miras bırakanın sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve mirasçıların tümünü kapsar bir paylaştırma yapmadığı, muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.7.2008 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vs. vekili Avukat D. T. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi S.T.tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanı M.D."in çekişme konusu 1248 ada 20 parsel sayılı ve kat mülkiyeti tesis edilmiş taşınmazın zemin kat 1 nolu bağımsız bölüm niteliğindeki meskenini davalı kızı M."ye, 1.kat 2 nolu bağımsız bölüm özelliğini taşıyan meskenini ise davalı oğlu H.e 25.11.2002 tarihinde ve satış suretiyle temlik ettiğini, davalı M."nin de 1 nolu bağımsız bölümü 29.8.2003 tarihinde üçüncü kişiye devretmiş olduğu anlaşılmaktadır. Davacı, miras bırakanın yapmış olduğu temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmış; buna karşı davalılar, miras bırakanın sağlığında diğer mirasçılara da taşınmazlar temlik ettiğini ve mirasçıları arasında paylaştırma amacı güttüğünü savunmuşlardır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamıyacağıda kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirascılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve begeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirascıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kasdının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Somut olaya gelince; gerek davalıların savunmaları gerekse tanıkların “miras bırakanın çekişme konusu taşınmazın komşu parselinde inşaa edilen binadaki dairelerini de mirasçıları arasında paylaştırdığı” şeklindeki beyanları yukarıda değinilen ilkelerle birlikte gözetildiğinde miras bırakanın iradesinin ne olduğunun ortaya konulması açısından mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve soruşturmanın hüküm kurmaya elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Miras bırakanın tüm mirasçılarını kapsar nitelikte temliklerde bulunup bulunmadığı yeterince araştırılmamıştır.
O halde, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, miras bırakanın temlikteki amacının ne olduğunun duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsiz olduğu gibi, dava konusu 1 nolu bağımsız bölümün dava tarihinden önce üçüncü kişiye temlik edildiği gözetilmeksizin bu taşınmaz hakkında da kabul kararı verilmiş olması doğru değildir. Davalıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 550.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 15.7.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.