3. Hukuk Dairesi 2021/1761 E. , 2021/11255 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
YARGITAY KARARI
Davacı; eşinin muhtarlığı döneminde ... Köyünün borçlarında kullanılmak üzere 9.400 Euroyu köy tüzelkişiliğine borç olarak verdiğini, bu durumun köy karar defterine de işlendiğini, ancak yeni seçilen muhtarın borcu inkar ettiğini, başlatılan takibe de haksız şekilde itiraz edildiğini ileri sürerek; takibe vaki itirazın iptali ile davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı; davacıya borcu bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; takip dosyasında borcun yabancı para borcu olup olmadığı, yabancı para borcu ise hangi tarihteki kur üzerinden Türk parasına çevrildiği, borcun vadesi ve faizin başlangıç tarihi belirtilmediği, esasen davacı tarafça ve tanıklar tarafından davalı köy tüzelkişiliğinin Euro olarak borç aldığı beyan ve iddia edilse de borcun miktarının dahi açık ve net olmadığı, icra takibinin denetime elverişli ve usulüne uygun olmadığı gerekçesi ile davanın ön şart yokluğundan reddine dair verilen hüküm, davacı tarafın temyizi üzerine; Yargıtay Kapatılan 13. Hukuk Dairesinin 13/11/2014 tarihli ve 2014/3 Esas 2014/35853 Karar sayılı kararıyla; "Dava ödünç sözleşmesine dayalı başlatılan takipte itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece hüküm gerekçesinde davaya konu takibin İİK"nın 58. maddesindeki zorunlu unsurları taşımıyor olması nedeniyle bu takibe dayalı itirazın iptali davası açmanın mümkün olmadığı, davanın bu nedenle dava şartı yokluğundan reddi gerektiği belirtilmesine rağmen bu usuli ret gerekçesinin yanı sıra "Esasen davacı tarafça ve tanıklar tarafından davalı köy tüzelkişiliğinin Euro olarak borç alındığı beyan ve iddia edilse de borcun miktarı dahi açık ve net değildir" denilerek işin esasına ilişkin de değerlendirme yapılmıştır. Oysa usul yönünden reddine karar verilen davanın esasının incelenmesi mümkün değildir. Bu husus gözetilmeksizin yazılı gerekçe ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir." gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemenin direnme kararı, davacı tarafça temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02/05/2019 tarihli ve 2017/13-697 Esas 2019/514 Karar sayılı kararıyla "Yerel mahkemenin usulden ret kararı gerekçesinde yer alan “Esasen davacı tarafça ve tanıklar tarafından davalı köy tüzel kişiliğinin Euro olarak borç aldığı beyan ve iddia edilse de borcun miktarı dahi açık ve net değildir” şeklindeki ifadesi dava ön koşulu yokluğundan reddedilmiş bir davada delilleri değerlendiren, işin esasına temas eden kabuller içeren bir gerekçe olup yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde uyuşmazlıktan yeni uyuşmazlıklar doğurabilecek mahiyet arz ettiğinden hukuka uygun bir karar gerekçesinden bahsedilemez. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır." gerekçesi ile bozulmuştur.
Bozma üzerine mahkemece; davanın ön şart yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
TBK’nın“Ülke parası ile” başlıklı 99. maddesinde “Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu hüküm uyarınca, yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde, alacaklının bu alacağını aynen, vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödenmesini isteyebileceği kabul edilmiştir.
Ancak İİK’nun 58. maddesine göre alacağın Türk parası ile tutarının takip talebinde gösterilmesi zorunlu olup, aynı zorunluluk İİK’nun 41. maddesi delaletiyle ilamlı takiplerde çıkartılacak olan icra emri için de geçerlidir. Anılan noksanlık kamu düzeni ile ilgili ve devletin hükümranlık haklarına ilişkin olması nedeniyle takibin her safhasında re"sen göz önünde tutulmalıdır (HGK’nun 12/05/1999 tarih 99/12-271 E, 99/301 K. sayılı kararı).
Somut olayda her ne kadar mahkemece, takip dosyasında borcun yabancı para borcu olup olmadığı, yabancı para borcu ise hangi tarihteki kur üzerinden Türk parasına çevrildiğinin anlaşılamadığı belirtilmiş ise de; dava konusu takipte 9.400 Euro alacağın takip tarihindeki Türk Lirası karşılığı olan 16.685 TL, asıl alacak olarak gösterilmiş; 8.463 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 25.148 TL üzerinden takip başlatılmış, itiraza uğrayan toplam takip miktarı olan 25.148 TL üzerinden de harç yatırılmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.
Bu durumda mahkemece, davacının alacağını Türk Lirası olarak talep ettiği, faiz oranı ile başlangıç tarihinin takip talebinde gösterilmemesinin ise şikayete tabi olduğu ve bu yönde bir şikayet de bulunmadığı gözetilerek, işin esasının incelenmesi ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11/11/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.