10. Hukuk Dairesi 2016/6419 E. , 2016/8295 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilâmına uyulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum avukatının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi olup anılan maddede “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilir” hükmü öngörülmüştür.
Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden Kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek, sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihi de kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Eldeki somut olayda, davacı, 1991-12.10.2009 tarihler arasında davalı ...K Başkanlığı’nda 1Mayıs-15 Ekim tarihler arasında (1994 ve 1996 yılları hariç) geçen çalışmalarının tespitini istemiştir. Mahkemece, davanın kabulü ile davacının kuruma bildirilen hizmet süreleri dışında 01.05.1991 - 15.10.1991, 01.05.1992 - 15.10.1992, 01.05.1993 - 15.10.1993, 01.05.1995 - 15.10.1995, 01.05.1997 - 15.10.1997, 01.07.1998 - 15.10.1998, 01.05.1999 - 15.10.1999, 01.05.2000 - 15.10.2000, 01.05.2001 - 15.10.2001, 01.05.2002 - 15.10.2002, 01.05.2003 - 15.10.2003, 15.05.2004 - 15.10.2004, 10.06.2005 - 30.10.2005, 12.05.2006 - 30.09.2006, 01.05.2007 - 15.10.2007, 11.06.2008 - 16.03.2009, 15.05.2009 - 15.10.2009 tarihleri arasında çalıştığının tespitine dair hüküm tesis edilmiştir. Hizmet cetvelinde, 91/3. Dönem 45 gün ve 1999/2. Dönem ile 12.10.2009 tarihleri arasında giriş çıkış yapmak suretiyle kısmi davalı işverene ait işyerinden bildirimleri bulunduğu, 1994/2 ve 3. Dönemler kısmi, 10.04.1996 - 09.06.1997 ve 01.04.1998 - 23.06.1998 tarihleri arasında ise dava dışı başka işyerlerinden bildirimleri olduğu belirgindir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve davacının başka işyerinden bildirimlerinin bulunması ve çalışmalarının kesintiye uğraması ve ilk olarak bildirimlerinin 01.05.1991 tarih olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, 01.05.1991 ile 01.09.1991 tarihleri arası ve 01.05.1995 - 15.10.1995, 01.05.1997 - 15.10.1997 tarihleri arası çalışmaların hak düşürücü süreye uğradığı belirgindir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.