3. Hukuk Dairesi 2016/3567 E. , 2017/12579 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar (asıl ve birleşen davada), davalılar ile aralarında, ... Noterliği"nce düzenlenen 20/06/2007 tarihli ortaklık sözleşmeleri gereğince, sözleşmede adı geçen taşınmazlar üzerinde mal sahibi olan davalılar tarafından dikilen kavak ağaçlarının bakım ve yetiştirilmesi, çapalama, korunma, sulama, gübreleme gibi her türlü bakım ve giderlerinin kendileri tarafından yerine getirileceğini, 10 yıl sonra kavaklar yetişip kesim aşamasına geldiğinde, kavakların satılıp parasının davalılar ile aralarında yarı yarıya paylaşılacağını, kendilerinin sözleşmede yazılı tüm yükümlülüklerini yerine getirmelerine rağmen, davalı tarafça, ihtarname ile sözleşmenin fesh edildiğinin bildirildiğini, oysa bu iddianın doğru olmadığını ileri sürerek, davalının tek taraflı feshinin haksız olduğunun ve sözleşmenin geçerli olduğunun tespiti ile davalının sözleşmeye müdahalesinin men"ine, bu talepleri mümkün görülmediği taktirde, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşme nedeniyle yapmış oldukları masraflara ve mahrum kaldıkları kara karşılık olmak üzere 10.800,00.-TL nin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar (asıl ve birleşen davada), davacıların sözleşme gereği ağaçların bakım ve yetiştirilmesi konusunda gerekli özen ve çabayı göstermediklerini, bazı ağaçların bakımsızlık ve susuzluk nedeniyle kuruduğunu, bazılarının ise yine davacılardan kaynaklanan farklı sebeplerle zarar gördüğünü, davacıların yaptığı masrafların iddia edildiği gibi olmadığını, yapılan çalışmaların karşılığının ancak 4.223,00.-TL olup, kendilerinin ise, 1.189,00.-TL zararlarının olduğunu, davacıların bunun haricinde kar mahrumiyeti de talep edemeyeceğini bildirerek, asıl ve birleşen dava yönünden kabul ettikleri miktardan kendilerinin zararları düşülmek suretiyle hesaplanacak miktarda davanın kabulünü talep etmişlerdir.
Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 270. maddesinde (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 357 vd.) tanımlanan hasılat icarı (kirası) niteliğinde olduğu gerekçesiyle;
Asıl dosya yönünden, davanın kısmen kabulü ile, 10.800,00.-TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
Birleşen mahkememizin 2008/104 E sayılı dosyası yönünden, davanın kısmen kabulü ile, 10.800,00.-TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1-) 04.06.1958 gün 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı gibi; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hakimin görevidir. Diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir (HUMK.nun madde 76, HMK madde 33). Anılan yasal düzenlemeye göre davayı aydınlatma görevinin mahkeme hakimine ait olmasına göre uyuşmazlığın çözümüne ilişkin hukuki nitelendirme yapılmalıdır.
Somut olayda, taraflar arasında akdedilen ve ... Noterliği"nce düzenlenen, 20/06/2007 tarihli aynı nitelikteki iki farklı sözleşme ile, mülkiyeti davalılara ait olan taşınmazlar üzerinde mal sahibi davalılar tarafından dikilmiş olan kavak ağaçlarının bakım ve yetiştirilmesi, çapalama, korunma, sulama, gübreleme gibi her türlü iş ve işlemlerin 10 yıl boyunca davacılar tarafından yapılacağı, 10 yılın sonunda kavaklar yetişip kesilme aşamasına geldiğinde, kavakların kesilerek satılacağı ve elde edilen gelirin (karın) taraflar arasında yarı yarıya paylaşılacağının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.
Buna göre taraflar arasındaki sözleşmenin içeriği değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki ilişkinin 6098 sayılı TBK"nun 620 vd. maddelerinde (818 sayılı BK.nun 520 vd. maddelerinde) düzenlenen adi ortaklık olduğunun kabulü gerekir.
O halde mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın adi ortaklık ilişkisinden kaynaklandığı göz önüne alınarak, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri somut olaya uygulanması suretiyle, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
2-) Bozma nedenlerine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.