4. Hukuk Dairesi 2011/3386 E. , 2011/3699 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... ve diğerleri aleyhine 29/07/2009 gününde verilen dilekçe ile ayıplı mal nedeniyle bedel indirimi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 15/06/2010 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, icra müdürlüğünce yapılan açık artırmada satın alınan bağımsız bölümün belirtilen özellikleri taşımaması nedeniyle ayıplı olduğu ileri sürülerek mal bedelinin indirilmesi ve manevi tazminat ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istem reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı, davalılardan Ziraat Bankası AŞ’nin davalı...Bir İnşaat Turizm Nakliyat Gıda Sanayi Ticaret Ltd Ş hakkında başlattığı icra takibi sonunda açık artırma yoluyla satışa çıkarılan bağımsız bölümü 2. satışta satın aldığını, satış ilanı ve şartnamede 115 m² kullanım alanlı bağımsız bölüm kendisine teslim edildiğinde 86 m² kullanım alanlı olduğunu gördüğünü belirterek, ayıplı mal bedelinin indirilmesini ve davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmasını istemiştir.
Davalılardan Ziraat Bankası AŞ; Borçlar Yasası"nın 198. maddesi uyarınca davacının satılanı kabul etmiş sayılacağını, açık ayıp söz konusu olup süresinden sonra ihtar çekildiğini, davacının teslim sırasında çekince (ihtirazı kayıt) ileri sürmediğini, manevi tazminat isteminin koşullarının gerçekleşmediğini, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Yasa"nın değil Borçlar Yasası"nın uygulanması gerektiğini, davaya bakmaya asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu ileri sürerek, istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Diğer davalı ... ise; satılanın ayıplı olduğuna ilişkin iddianın satın alma tarihinden itibaren 30 gün içinde ileri sürülmesi gerektiğini, olayda ağır hizmet kusuru bulunmadığını, manevi tazminat koşullarının oluşmadığını, tüketici mahkemesinin görevli olmadığını, icra müdürü ile bilirkişinin kusurlu olduğunu ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Yerel mahkemece; dava konusu bağımsız bölümün değerinin, davacının satın aldığı tutardan çok daha fazla olduğu ve davacının zararının bulunmadığına ilişkin bilirkişi raporu benimsenerek, istemin reddine karar verilmiştir.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Yasa"nın “Tanımlar” başlıklı 3/f bendinde satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişiler olarak; 3/h bendinde de tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlem olarak tanımlanmıştır. Haczedilen taşınmazın icra yoluyla satılması, ticari ve mesleki faaliyet sonucu yapılmış bir satış niteliğinde değildir. İcra Müdürlüğü, mesleki ve ticari olarak tüketiciye mal sunan bir tüzel kişi değildir. Dava konusu olayda, mal veya hizmet piyasasında yapılmış bir hukuki işlem de yoktur. Kaldı ki, davalılar, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Yasa çerçevesinde satıcı da değildir. Ortada tüketici tarafından satıcıya karşı açılmış bir dava da bulunmamaktadır.
Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, davaya genel adli yargı mahkemelinde bakılması gerektiği sonucuna varılıp mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddedilmesi gerekirken, işin esasının incelenmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; bozma nedenine göre öteki yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına 05/04/2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.