3. Hukuk Dairesi 2016/16264 E. , 2017/12680 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TİCARET) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 26.09.2017 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davalı asil ... ile vekili Av.... geldi. Davacı asil ... ile vekili Av.... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 01/12/1992-17/10/2012 tarihleri arasında aralıksız olarak davalının araba alım satımı yaptığı işyerinde işçi olarak çalıştığını, 17/10/2012 tarihinde iş akdinin davalı tarafından haksız bir şekilde ve tek taraflı olarak feshedildiğini, çalıştığı müddetçe hiç maaş almadığını belirterek 190.000,00 TL ücret alacağı, 20.000,00 TL kıdem tazminatı, 1.000,00 TL ihbar tazminatı, 1.500,00 TL yıllık ücretli izin alacağı, 500,00 TL fazla mesai ücreti alacağı, 1.500,00 TL resmi, dini-milli bayram tatili ve hafta tatili çalışma ücreti alacağı olmak üzere toplam 214.500,00 TL"nin, kıdem tazminatı için fesih tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte, diğer alacaklar için ihtar tarihinden itibaren işleyecek kanunda belirtilen oranlardaki yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı; taraflar arasındaki ilişkinin işçi işveren ilişkisi olmadığını, mahkemenin görevli olmadığını, tarafların baba oğul olduklarını, davacının alacağının olmadığını, ülkemizdeki kültüre göre aile bireylerinin birlikte çalıştıkları, kazançtan pay aldıklarını, davacının çalışmasının karşılığını nakit ve malvarlığı olarak aldığını, çalışan herkesin ... kaydının olması gerektiğini, sigortasız çalıştırılamayacağından davacının sigortasının yapıldığını, bordro düzenlendiğini ancak taraflar arasındaki ilişki nedeniyle imzalatılmadığını, davacının asgari ücretten çok daha fazlasını davalının hesabından aldığını, kredi kartlarından aylık harcamasının belli olacağını, tarafların birlikte çalıştıklarını, davacının işçi değil iş yerinin patronu olduğunu, davacının 20 yıl içinde ücretini almamasının
hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının ihtiyaçlarının karşılandığını, davacıya 3 adet daire ve 2 adet araba aldığını, davacı adına...Yapı Koop."ne 201.000,00 TL, Bilen Yapı Koop."ne 98.000,00 TL verildiğini, alacaklarını alamayan, eşi de çalışmayan birinin bu kadar mal varlığının olmasının, iddianın gerçek olmadığını gösterdiğini, davacının yeni bir oto galeri açtığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Karabük İş Mahkemesi"nin 2012/250 Esas-2013/219 Karar sayılı ilamı ile taraflar arasında iş akdinin varlığı için ücret, bağımlılık ve zaman unsurlarının olması gerektiği, tarafların baba-oğul oldukları, oto galerisi çalıştırdıkları, davacının araba pazarlığı yaptığı, araba alıp-sattığı, davacının galeride mesai saatlerinde çalıştığı, sigortasının yapıldığı, ücret hususunda tanık beyanlarında açıklık olmadığı, bazı tanık beyanlarına göre hem davacının hem davalının işveren olduğu, davacının malvarlığı, eşinin arabasının varlığı, tarafların baba-oğul olması karşısında davacının aylık belli bir ücretinin olmadığı, davacının davalıya bağımlı olarak çalışmadığı, taraflar arasında adi ortaklık olduğu, tarafların ayrılmasının adi ortaklığın tasfiyesi niteliğinde olduğu, taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi olmadığı, mahkemenin görevli olmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesi"nin 09.12.2013 gün ve 2013/26491 Esas- 2013/21301 Karar sayılı ilamı ile mahkeme kararı onanmıştır.
Görevsizlik kararının kesinleşmesi sonucu görevli mahkemece yapılan yargılama sonucu, davacı ve davalının adi ortak olarak galericilik yaparak ve inşaat sektöründe çalışarak faaliyette bulundukları, baba oğul olan tarafların arasında olan adi ortaklığın 17/10/2012 tarihinde sona erdiği, adi ortaklığın sona erdiği tarihde aktifinin ve pasifinin belirlendiği ve davacının payına düşenin 852.386,21 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.)
Adi ortaklık ilişkisi, TBK"nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.
Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 644.maddesine göre; "Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.".
Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesinde ise "Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır." hükmü yer almaktadır. Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK" nun 642. md.)
Keza, aynı yasanın kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. maddesine göre de; "Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.
Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir." hükmünü ihtiva etmektedir.
Mahkemece yapılacak iş; yukarıdaki yasa hükümlerine göre, öncelikle taraflardan anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.
Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi (TMK"nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK"nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
Bütün bu açıklamalar ışığında, dosya kapsamından, taraflar arasında oto galeri işletmek için geçerli bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu, davalının yönetici ortak olduğu, adi ortaklığın 01.12.1992 tarihinden 17.10.2012 tarihine kadar sürdüğü anlaşılmakta olup ,öncelikle yönetici ortak olan davalıdan, oto galeriye ilişkin ortaklığın kurulduğu tarihten itibaren tüm muhasebesi ile ilgili defterler ve ortaklıkla ilgili tüm belge ve faturaların ibrazı ile ortaklıkla ilgili hesap listesi istenilmeli, ortakların gerek tasfiye şekli gerekse hesap listesi üzerinde uyuştukları ve uyuşamadıkları noktalar saptanmalı, uyuşamadıkları noktalarda tarafların delil ve karşı delilleri sorulup toplanmalı, gerekirse tarafların baba oğul olmaları nedeniyle tanıkları dinlenmeli, yönetici ortağın hesap listesi vermemesi durumunda hesap vermekten kaçındığı kabul edilmeli, taraf iddia ve delilleri değerlendirilerek, oto galeri işletmeciliğine ilişkin adi ortaklığın konusu da dikkate alınarak malvarlığı tesbit edilmeli, adi ortaklığa ait olduğu halde dava tarihinden önce satılan taşınmazların ve taşınırların satış bedellerinin de adi ortaklığın malvarlığı içinde olduğu hususu gözetilerek uyuşmazlığın yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi gerekirken bu şekilde bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan, yanılgılı ve eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, 1.480 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.09.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.