20. Hukuk Dairesi 2015/7777 E. , 2015/6129 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ..., 01.04.2003 tarihli dilekçesiyle, ... Köyü 346 parsel sayılı taşınmazın, .... tarafından 1960 yılından önce imar ve ihya edilip, tarım alanı olarak zilyet edildiğini, daha sonra kendisine satıldığını, yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunu belirterek, adına kayıtlı tapunun iptalini ve adına tapuya tescilini, tapunun beyanlar hanesine davalılar murisi yararına konulan zilyetlik şerhinin silinmesini istemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne; çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptaline ve davacı ... adına tapuya tesciline, davalı gerçek kişiler lehine tapu kaydına yazılan zilyetlik şerhlerinin silinmesine karar verilmiş, hüküm tarafından temyiz edilmekle, dairenin 26.03.2009 gün ve 2498-5114 sayılı kararı ile bozulmuş, bozma kararında "Davacının 5 yıldır çekişmeli taşınmazın bulunduğu köyde oturmadığı ve köy nüfusuna kayıtlı olmadığından davanın reddine karar verilmesi" gereğine değinilmiştir.
Bozma kararına uyulduktan sonra, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacının temyizi üzerine, bu kez dairenin 23.12.2010 gün 7958-16520 sayılı kararıyla hüküm onanmıştır.
Bundan sonra davacı vekili, 07.12.2012 tarihli dilekçesi ile, mahkemenin 01.06.2004 gün 2003/371-325 sayılı karari ile çekişmeli taşınmazın adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, davalı gerçek kişiler lehine tapu kaydına yazılan zilyetlik şerhlerinin silinmesine karar verildiğini, kararın taraflara tebliğ edildiğini ve tarafından temyiz edilerek 20. Hukuk Dairesinin 26.03.2009 gün 2009/2498 - 5114 sayılı kararı ile bozulmuş ise de, ilk karar davalı gerçek kişilerce temyiz edilmediğinden davalıların aleyhlerinde kesinleştiğinin karara şerh verilmesini talep etmiş, mahkemece 11.12.2012 tarihinde 2003/371 - 325 sayılı hükmün altına, "Hükmün 2 nolu kısmında belirtilen davalılar lehine konulan zilyedlik şerhinin silinmesine ilişkin kararın, temyiz etmeyen davalılar yönünden kesinleştiği" şerh verilmiştir.
Davalılar vekili 04.03.2013 havale tarihli dilekçe ile, davacı tarafın 07.12.2012 tarihli dilekçesi sonucu 346 parselde davalılar lehine konulan zilyetlik şerhlerinin silinmesine karar verildiğini, davalıların davadan haberinin olmadığını, tebligatların usûlsüz yapıldığını ve kararın tarafından tümden temyiz edildiğini, bozma kapsamı dışında kalan bir hususun bulunmadığını, davalılar, 2/B niteliğindeki taşınmaza ilişkin satış başvurusunda bulunduğundan ..... Tapu Müdürlüğüne yazılan, şerhin kaldırılması işleminin durdurulması veya 346 parsele ilişkin bir işlem yapılmaması için ihtiyati tedbir konulmasını istemiştir.
Mahkemece, zilyetlik şerhinin silinmesine ilişkin hükmün kesinleştiğinin tapuya bildirilmesine, 01.12.2009 gün 2009/360-511 sayılı karar 22.07.2011 tarihinde kesinleştiğinden temyiz isteminin reddine, 01.06.2004 gün 2003/371-325 sayılı hüküm fıkrasının 2. bendinde yer alan zilyetlik şerhlerinin silinmesine ilişkin karar, davalılar aleyhine kesinleştiğinden davalılar vekilinin ihtiyati tedbir talebinin ve tavzih isteminin reddine karar verilmiş, verilen ek kararlar davalı gerçek kişiler vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davalılar vekili, 04.03.2013 havale tarihli ikinci dilekçe ile de, 01.12.2009 gün 2009/360-511 sayılı kararı 22.03.2013 günü öğrendiklerini, yargılama aşamasında yapılan tüm tebligatların usûlsüz olduğunu, davacının aynı zamanda köy muhtarı olması nedeniyle tüm tebligatları kendisinin aldığını, 01.06.2004 gün 2003/371-325 sayılı ilk kararın da aynı şekilde usûlsüz olarak tebliğ edildiğini, davalıların haberi olmadan ve savunma hakları kısıtlanarak yargılamanın bitirildiğini bildirerek, mahkemece kesinleştirilen ilk hükmü temyiz etmiş, karar kısmen onanıp, kısmen bozulmuştur.
Dairenin 11.02.2014 gün ve 426-1621 sayılı kararında özetle ;
[1) İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve davalılar vekilinin hükmü 22.03.2013 tarihinde öğrendiklerine dair savının, mahkemece davanın tümden reddine ilişkin 01.12.2009 gün 2009/360-511 sayılı kararın davalı asillere tebliğ edildiği ve gerekçeli karar içeriğinin de temyiz konusu yapılan kararda belirtildiğine göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile temyiz talebinin reddine ilişkin verilen ek karar usûl ve kanuna uygun olduğundan onanmasına,
2) Davalılar vekilinin tavzih ve tedbir istemi hakkında verilen ek karara ilişkin temyiz itirazlarına gelince; mahkemece, davacının davasının kabulü ile çekişmeli 346 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptaline, davacı adına tesciline ve davalılar lehine olan zilyetlik şerhlerinin silinmesine ilişkin 01.06.2004 tarih 2003/371-325 sayılı kararda yer alan “Tapu kaydına gerçek kişi davalılar lehine yazılan zilyetlik şerhlerinin silinmesine” ilişkin 2. fıkrası hükmünün aleyhe temyiz olmadığından kesinleştiğine karar verilmiş ve bu karara göre işlem yapılmış ise de, verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; davacının davasının kabulüne ilişkin karar tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 26.03.2009 gün 2009/2498 - 5114 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “...orman rejimi dışına çıkarma işlemi adına yapılacağından, 2896 ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince adına orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilmesine olanak bulunmadığı, tapunun beyanlar hanesinde zilyetlerin gösterilebilmesi için diğer şartların yanı sıra, kadastro tesbit tarihinden geriye doğru en az 5 yıl süreyle o köyde ikamet edilmesi ve o orman köyü nüfusuna kayıtlı olunması gerektiği, oysa, davacının, çekişmeli taşınmazın bulunduğu köy nüfusuna kayıtlı olmadığı ve geçmiş 5 yılda bu köyde oturmadığı gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi...” gereğine değinilerek bozulmuş, davacı vekilinin karar düzeltme istemi de 08.09.2009 gün 2009/12587-12509 sayılı karar ile reddedilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş ve hüküm Dairenin 23.12.2010 gün 2010/7958 - 16520 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
O halde, yukarıda belirtilen bozma kararında, dava konusu taşınmazın zilyetlikle kazanılamayacak yerlerden olduğu ve davacının taşınmazın bulunduğu köy nüfusuna kayıtlı olmadığından 2924 sayılı Kanun uyarınca hak sahipliği şartlarının gerçekleşmediği belirtildiğine göre, mahkemenin 01.06.2004 tarih 2003/371-325 sayılı kararının 2. fıkrasındaki davalı gerçek kişilerin zilyetlik şerhlerine ilişkin verilen kararın da bozma kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, mahkemece, bozma kararına uyulduğu, yeniden tayin edilen duruşma gün ve saati ile verilen gerekçeli kararın davalı gerçek kişilere tebliğ edildiği nazara alındığında, zilyetlik şerhlerinin kaldırılmasına ilişkin verilen kararın bozma kapsamında kaldığının kabul edildiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davalılar vekilinin kararın kesinleşmediğine ilişkin tavzih isteminin kabulüne karar verilmesi gerektiği açıklanarak, davalılar vekilinin tavzih ve tedbir istemi hakkında verilen ek karara ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile ek kararın bozulmasına" karar verilmiştir.
Mahkemece onama-bozma kararına uyulduktan sonra, davacı vekilinin karar düzeltme istemi de dairenin 13.11.2014 gün ve 4713-9484 sayılı kararıyla reddedilmiş, mahkemece, 27.03.2015 günlü ek kararla davalıların tavzih talebinin kabulüne, 10.12.2012 tarihli ... köyü 346 parselde davalıların zilyet olduğuna dair şerhin silinmesine ilişkin kararın yok hükmünde olduğunun tespiti ile davalıların, 8 hisse itibariyle ..."in 2 hisse, ..."in 2 hisse, ..."un 2 hisse, ..."in 2 hisse olarak taşınmazda zilyet olduğuna ilişkin eski şerhin tekrar tapu kaydına şerh edilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, imar ve ihya ile zilyetliğe dayanılarak, kesinleşen 2/B madde sahası olarak adına tapuya tescil edilen taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescil ile tapunun beyanlar hanesinde yer alan zilyetlik şerhinin silinmesi istemlerine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1946 yılında 8 numaralı ..... Kadastro Komisyonunca yapılıp kesinleşen orman kadastrosu; daha sonra 7 numaralı ..... Kadastro Komisyonuna bağlı 3 numaralı ekip tarafından yapılıp 14.05.1980 tarihinde, komisyon çalışmaları da 11.03.1981 tarihinde ilan edilerek, itirazsız yerlerde 14.05.1981, itirazlı yerlerde ise 11.03.1981 tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanunun 2. maddesi, 23.12.1988 tarihinde ilan edilen aplikasyon ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması vardır.
... köyünde 1963 yılında yapılan ve 13.04.1978 ilâ 15.05.1978 tarihleri arasında ilân edilen genel arazi kadastrosunda çekişmeli taşınmaz, 1946 yılı orman kadastro sınırları içinde olması nedeniyle tapulama dışı bırakılmış; 1992 yılında 2924 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan kullanım kadastrosunda, 26051 m² yüzölçümüyle, tarla niteliğiyle, 1987 yılında 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulamasıyla P.I poligon numarasıyla adına orman sınırları dışına çıkarıldığından söz edilerek, İsmail çocukları ..., ..., ... ve ..."in 1983 yılından beri zilyetliğinde olduğu beyanlar hanesine yazılarak adına tesbit edilmiş; 02.03.1993-01.04.1993 tarihleri arasında yapılan askı ilânı sırasında, tarafından, beyanlar hanesine yazılan zilyetlik şerhinin silinmesi, .... ve arkadaşları tarafından ise tapuya dayalı olarak taşınmazın adlarına tescili istemiyle dava açılmış; davaların reddine, taşınmazın tesbit gibi adına tesciline ilişkin .... Kadastro Mahkemesinin 23.11.1999 gün ve 1999/197-279 sayılı kararının temyiz edilmeksizin 15.08.2000 tarihinde kesinleşmesiyle, tesbit gibi adına tapuya tescil edilmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 22/06/2015 gününde oy birliği ile karar verildi.