22. Hukuk Dairesi 2015/1423 E. , 2016/9148 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA : Taraflar arasındaki, kıdem tazminatı, fazla mesai ile yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı sebeplerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi ve davalı avukatınca duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 22.03.2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına vekili ... ... geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkili işçinin iş sözleşmesini haklı sebeple feshettiğini, işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık izin ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı taraflar vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-İşçinin, iş sözleşmesini, kendisi veya ailesi üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak şekilde söz veya davranışları bulunan işveren sebebiyle feshedip feshetmediği taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 24. maddesinin (II) numaralı bendinin (b) alt bendi gereğince, işverenin işçiye veya aile üyelerinden birine hakaret etmesi, sövme fiilini işlemesi, sarkıntılıkta bulunması, işçiye iş sözleşmesini haklı fesih imkanı verir. Şeref ve namusa dokunacak söz ve davranışların, işveren veya işveren vekili tarafından gerçekleştirilmiş olması hukuki sonucu değiştirmez. Bu eylemlerin Türk Ceza Kanununa göre suç teşkil etmesi de şart değildir.
Somut olayda, davacı işçi, iş sözleşmesini, davalı şirketin yetkilisi ve ortağı olan ..."in, kendisine ve aile üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla feshetmiştir. Mahkemece, davacı tanıkları anlatımlarına itibarla, feshin haklı olduğu kabul edilmiştir. Ne var ki, davacı tanıkları ..., ... ve ..., davacıdan daha önceki bir tarihte işyerinden ayrılmıştır. Dolayısıyla, fesihle ilgili görgüye dayalı bilgilerinin olması beklenemez. Diğer bir davacı tanığı olan ..., davacının kendisinden bir ay önce işten ayrıldığını beyan etmiş olup, bu tanığın fesihle ilgili görgüye dayalı bilgisi olması ihtimal dahilindedir. Ancak, söz konusu tanığın fesihle ilgili bilgisinin bulunup bulunmadığı hususu tanıktan sorulmamıştır. Anılan sebeple, davacı tanığı ... yeniden dinlenerek, fesihle ilgili görgüye dayalı bilgisinin bulunup bulunmadığı sorulmalı, neticeye göre feshin haklı olup olmadığı noktasındaki uyuşmazlık yeniden değerlendirilmelidir.
3-Mahkemece, davacının haftalık otuz saat fazla çalışma yaptığı esas alınarak, fazla çalışma ücreti alacağı hesaplanmış ise de, haftalık fazla çalışma süresinin belirlenmesinde salt davacı tanıklarının beyanlarının esas alınması hatalı olmuştur. Davacı işçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğu da nazara alınarak, tarafların delillerinin ve özellikle her iki taraf tanıklarının beyanlarının birlikte değerlendirilmesinden, davacının haftanın altı günü 08:00-20:00 saatleri arasında, birbuçuk saat ara dinlenmeyle çalıştığının ve böylece haftalık onsekiz saat fazla çalışma yaptığının kabul edilmesi dosya kapsamına uygun düşecektir. Anılan sebeple, haftalık onsekiz saat üzerinden fazla çalışma ücreti alacağı yeniden hesaplanmalı ve şimdiki gibi indirim de uygulanmalıdır. Diğer taraftan, brüt ücret üzerinden yapılacak hesaplama neticesinde, talep doğrultusunda alacağın net miktarının tespitinde, nazara alınması gerekli kanuni kesintilerin damga vergisi, gelir vergisi ve işçi payına düşen sigorta prim kesintileri olduğu hususu gözden kaçırılmamalıdır.
4-Davaya karşı zamanaşımı savunmasının süresinde olmamasına rağmen, mahkemece nazara alınması hatalıdır. Süresinde ileri sürülen ıslaha karşı zamanaşımı savunmasının ise değerlendirilmemiş olması bir diğer hatalı yöndür.
5-Gerek 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nun mülga 77. maddesi, gerekse 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 80. maddesi uygulaması açısından, yıllık izin ücreti prime esas kazançlar içerisinde olup, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, brüt tutarda hesaplanan yıllık izin ücretinin net miktarının tespitinde, sadece damga ve gelir vergisi kesintileri uygulanmış olup, işçi payına düşen sigorta prim kesintilerinin nazara alınmaması hatalıdır. Yıllık izin ücretinin net miktarının tespitinde, damga ve gelir vergisi kesintilerinin yanı sıra, işçi payına düşen sigorta prim kesintileri de dikkate alınmalıdır.
Yukarıda yazılı sebeplerden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.