Esas No: 2020/1627
Karar No: 2022/3225
Karar Tarihi: 20.04.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/1627 Esas 2022/3225 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/1627 E. , 2022/3225 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 01.02.2018 tarih ve 2015/156 E. - 2018/22 K. sayılı kararın davalı-karşı davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi'nce verilen 30.01.2020 tarih ve 2018/1900 E. - 2020/107 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davalı-karşı davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 08.02.2022 günü hazır bulunan davalı - karşı davacı vekili Av. ... ile davacı karşı davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı tarafın 08.01.2015 tarihli ihtar ile müvekkiline ...B sayılı patent belgesi ile korunan haklarını açıkladığını ve ihlal iddiasında bulunarak tazminat talep ettiğini, 21.05.2015 tarihli cevabi yazı ile ihtar içeriğinin kabul edilmediğinin bildirildiğini, davalı yanın bir kez daha ihtar göndermek suretiyle taleplerini yenilediğini, müvekkili firmanın herhangi bir ihlalinin bulunmadığını, davalı tarafın 09.09.1985 – 02.07.2013 yılları arasında müvekkili firmada çalıştığını, bu sırada patent başvurusu yaptığını, bu meyanda iddia konusu makinenin davalının müvekkili firmada çalıştığı sırada ve müvekkilinin imkân ve olanaklarının kullanılması suretiyle oluşturulduğunu, 10 yıldan bu yana davalının bilgisi dâhilinde kullanıldığını, bu durumda da zaten 551 sayılı KHK’nın 76. maddesi kapsamında patent hakkının tüketildiğinin kabulünün gerektiğini, davalının patentten doğan haklarının kullanımını 10 yıldır bildiği halde ileri sürmemesinin ve sonrasında emekli olduktan sonra tazminat istemesinin kötüniyetin bir göstergesi olacağını, dava konusu patentin korunabilirlik kriterlerini haiz olmadığını ve hükümsüzlüğünün gerektiğini ileri sürerek, 551 sayılı KHK 149 maddesi gereğince patente tecavüz etmediklerinin tespitini, davalının patentinin hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafın patente konu ürünü kullanmak suretiyle haksız kazanç elde ettiğini, dava konusu makinenin, patentin tüm özelliklerine sahip bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiş; karşı davada, patente tecavüzün menini, sonuçlarının ortadan kaldırılmasını, maddi ve manevi tazminata karar verilmesini talep ederek, karşı davayı belirsiz alacak davası olarak açtıklarını bildirmiştir.
Asıl davada davacı-karşı davada davalı şirket vekili, karşı davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davaya konu patentin üretilebileceği ve kullanılabileceği sabit olduğundan, sanayiye uygulanabilir bulunduğu, dava konusu patentin ana istemi olan 1 no.'lu istem ile bu isteme bağlı yazılmış 2-10 no'lu istemlerin yenilik vasfına sahip olduğu, dava konusu patentin 1 no'lu ana isteminin buluş basamağı kriterine sahip bulunduğu, ana istem buluş basamağı kriterine sahip olduğundan, bu isteme bağlı istemlerin de buluş basamağı kriterine sahip olarak değerlendirileceği, bu meyanda hükümsüzlüğünü gerektirecek bir durumun bulunmadığı, davacıya ait işyerinde incelenen tezgahın, dava konusu patentin ana istemindeki tüm özellikleri bünyesinde bulundurmadığı, dolayısıyla incelemeye konu ürünün aynen/birebir yolla patent kapsamında olmadığı, dosya kapsamındaki yazışmalarda buluş sahibinin buluşunun “serbest buluş” olduğu, davalı-karşı davacının dava konusu patentini kendi isteği ile davacı-karşı davalının iş yerinde kurduğu, yaklaşık 10 yıl gibi bir süreçte davacıya ait işyerinde ve söz konusu makinada kendi rızası ile kullanıldığı ve davalının 2013 yılında emekli olmasından ve aradan emekli olduğu tarihten itibaren yaklaşık 2 yıllık süre daha geçtikten sonra, bir ihtarname ile dava konusu patentin kullanımının önlenmesini ve tazminat talep ettiği, 12 yıllık bir kullanıma sessiz kaldıktan sonra, patentin kullanımı yönünde bedel talep etmesinin iyi niyetli kabul edilemeyeceği, karşı davada davalının kullanımının izinsiz olmadığı, ihtarnameden sonra da patent konusu parçanın makineden çıkarıldığı, nitekim yerinde yapılan incelemede patent konusu ürünün makinede bulunmadığının tespit edildiği gerekçesiyle asıl davanın hükümsüzlük talebi yönünden reddine, menfi tespitler ile ilgili talebin kabulüne, (davacının ürününün davalı patentine tecavüz etmediğinin tespitine), karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı-karşı davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; karşı davada davalıya ait işyerinde incelenen tezgahın, dava konusu patentin ana istemindeki tüm özellikleri bünyesinde bulundurmadığının tespit edildiği, her ne kadar davalı-karşı davacı vekilince, asıl davada davacı tarafından sunulan dava dilekçesinde dahi, anılan unsurların müvekkiline ait makinede bulunduğunun ve işlevlerini gerçekleştirdiğinin kabul edildiği ileri sürülmüşse de, esasen asıl dava dilekçesindeki anılan beyanların, asıl davada davacı ürününün de bahsedilen işlevlerin gerçekleştirebildiğini ifade etmeye yönelik olduğu, dolayısıyla herhangi bir kabul beyanını içermediği, kaldı ki asıl davada sunulan dava dilekçesinde dahi, asıl davada davalının buluşundaki bir kısım istemlerin, müvekkiline ait üründe bulunmadığının açıkça bildirildiği, bir tecavüz eyleminin gerçekleşebilmesi için ise ana istemdeki unsurların tamamının veya eşdeğerinin, tecavüz iddiasında bulunulan üründe olmasının gerektiği, sadece bir kısmının tecavüz iddiasında bulunulan üründe olması, buna karşılık diğer unsurların hiç bulunmaması veya bunların yerine farklı teknik özelliklerin kullanılması halinde, tecavüzün söz konusu olmayacağı, mahkemece asıl davada davacı ürününün, davalı patentine tecavüz etmediğinin tespitine karar verilmesinde bir isabetsizliğin bulunmadığı, yine her ne kadar davalı-karşı davacı vekilince, buluşuna konu parçanın takılması halinde karşı davada davalı ürününde de bu işlevin gerçekleşeceği, bu durumda tecavüz ihtimalinin halen canlı ve geçerli olduğu ileri sürülmüşse de, bu durumun gerçekleşmesi halinde ayrı bir davanın konusunu oluşturmasının ve o davada incelenmesinin gerektiğinin tabii bulunduğu anlaşılmakla, davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı-karşı davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Asıl dava; 551 sayılı KHK 149. maddesine dayalı patente tecavüz edilmediğinin tespiti ve davalı patentinin hükümsüzlüğü, karşı dava; patente tecavüzün men’i, sonuçlarının ortadan kaldırılması ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince asıl dava, davalı patentine tecavüz olmadığı talebi yönünden kabulüne, hükümsüzlük yönünden reddine, karşı davanın da reddine karar verilmiş; kararı davalı-karşı davacının istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, incelenen patent konusu makinenin patentin ana istemindeki tüm özellikleri bünyesinde bulundurmadığının tespit edilmesi karşısında patent tecavüzün söz konusu olmadığı, gerekçesiyle davalı- karşı davacı vekilinin istinaf istemleri esastan reddedilmiştir.
Davalı-karşı davacının karşı davaya yönelik temyiz istemi incelendiğinde;
Davaya konu TR 2002/1271 sayılı patent davalı ... adına tescilli olup serbest buluş niteliğinde olduğu uyuşmazlık dışıdır. Davalı ..., TUSAŞ’ta çalışırken patente konu makinenin bir örneğini imal etmiş ve TUSAŞ bünyesinde uzun yıllar bu makine kullanılmıştır. Davalı ..., işten ayrıldıktan sonra 2015 yılında gönderdiği ihtarname ile patent hakkı sahibi olduğu patente tecavüzün durdurulmasını ve hak ihlali nedeniyle tazminat ödenmesini talep etmiş ancak TUSAŞ tarafından talepleri reddedilmiştir.
2002/01271B sayılı patent dosyası incelendiğinde, uçak gövdelerinde kullanılan çatlaksız joggle parça elde etmeye yarayan patente konu buluşun ekstrüzyon malzemelerin veya ön şekillendirilmiş saç profillerin şekillendirilmesinde set farkı oluşturulmasına yarayan bir yapılanma ile ilgili olduğu, 10 isteme sahip olduğu, 1 nolu ana istemin bağımsız 2-10 nolu istemlerin bağımlı istemler olduğu görülmüş ve yenilik, buluş basamağı ve sanayiye uygulanabilirlik kriteterlerini haiz olduğu anlaşılmıştır.
Patent belgesinin koruma kapsamını istemler belirler. Ana istemde ifade edilen unsurların tamamı ya da eşdeğerinin, tecavüz iddiasını konu üründe de bulunması halinde tescilli patent hakkına tecavüzden bahsedilecektir.
Somut olayda patentten doğan hakların ihlalinden söz edilebilmesi için öncelikle davalının fiili kullanımında olan çentik form tezgahının dava konusu patentin ana isteminde yer alan unsurların tamamını kapsayıp kapsamadığı, kapsamıyor olması halinde ise eşdeğerlilik yoluyla karşı davacıya ait patente tecavüzde bulunup bulunmadığının tespiti gerekmektedir. Zira olaya uygulanacak 551 sayılı Patent KHK’nın 83/5-6. Fıkraları uyarınca, patentten doğan koruma kapsamının belirlenmesinde tecavüzün varlığının ileri sürüldüğü tarihte, koruma talep edilen patente ait istemlerde belirtilmiş unsurlara eşdeğer nitelikte unsurlar olup olmadığının da dikkate alınması gerekmektedir. Eşdeğerlilik yoluyla patente tecavüzün varlığından söz edebilmek için, eşdeğer unsurun patente konu istemlerle aynı işlevi görmesi, aynı çalışma yöntemiyle aynı sonucun elde edilmiş olması gerekmektedir
Mahkeme dosyasında, karşı davalı-davacı firmanın işyerinde bulunan davaya konu ürün üzerinde inceleme yapan bilirkişilerin, bu konuda dosyaya sunulan uzman görüşlerini de dikkate alarak, ana istemde yer alan “çentik form tezgahında pozisyon ayarlı tutucu çene aparatının (T05)” davalının kullanımındaki tezgah üzerinde bulunmaması nedeniyle patente tecavüzden söz edilemeyeceği, eşdeğer yolla da patente tecavüzün olmadığı değerlendirilmesinde bulunulmuş ise de, oysa bu tespitlerin keşif anındaki duruma göre yapıldığı, esasen anılan T (05) numaralı parçanın davacı patentindeki yenilik ve buluş basamağına ilişkin bir unsur olmadığı, varlığının daha önceden de bilindiği, bu parçanın patente konu sistemin çalışma sistemini engellemeyen, arzu edilirse kolayca takılıp sökülebilen, ilave olarak takılıp kullanıldığında kolaylık sağlayan, bir sonraki çentik form operasyonu için konvansiyonel bir aparat niteliğinde olduğu, bulunmadığında dahi tezgahın, tescilli patente konu tezgah ile aynı işlevi gördüğü, aynı şekilde çalıştğı ve aynı sonucun elde edildiği, bu nedenle “Eşdeğerlilik” yoluyla patente tecavüzde bulunduğunun kabulü gerekir. Ayrıca davalı tarafın tescilli patente konu ürünün tüm özelliklerini muhafaza edip ürünün çalışmasını ve kullanılmasını etkilemeyeek bir parçayı eklememiş olması TMK 2. maddesine aykırılık nedeniyle sonuca etkili görülmemesi gerekirken Mahkemece hatalı değerlendirme sonucu patente tecavüz davasının reddine karar verilmesi isabetli görülmemiş ve hükmün karşı davacı lehine hükmün bozulması gerekmiştir.
2-Davalı- karşı davacı tarafça, karşı-davalı şirketin davaya konu patentli ürünü kullanırken, varlığı inkar edilen T05 isimli parçayı da bu ürün üzerinde iş yerinde yıllarca, hatta kendisi emekli olduktan sonra bile kullandığını, dava açıldıktan sonra davayı kaybetmemek için yerinden çıkarıldığını ileri sürmüş ve bu iddiasını tanık deliliyle ispat etmek istemiştir. Esasen bir maddi vakıanın ispatına dönük iddiaların tanık deliliyle ispatı mümkün olduğu halde tanık dinletme talebinin reddi doğru olmamış ve hükmün bu nedenle temyiz eden karşı davacı-davalı taraf yararına bozulması gerekmiştir.
3-Mahkemece, karşı davacının 12 yıl sonra dava açması sessiz kalma sebebiyle hak kaybı olarak nitelendirilmiş ise de, karşı davacının karşı davalıya ait iş yerinde ve onun kontrolü altında çalışıyor olması patentin 2008 yılında tescil olunması patentli ürünün kullanılıyor olması nedeniyle iş yerinden birçok defa ödül talebini tekrarladığı dikkate alındığında patentin kullanılması nedeniyle bir beklenti içerisinde olduğunu karşı tarafa iletmiş olması, 2013 yılında emekli olduktan hemen sonra hak talebinde bulunması ve dava açması nedeniyle sessiz kalma sebebiyle hak kaybından söz edilmesi de isabetli görülmediğinden kararın bu sebeple de davacı yararına bozulması gerekir.
SONUÇ: Yukarıda (1), (2), ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı/karşı davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan alınarak, davalı-karşı davacıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalı-karşı davacıya iadesine, 20/04/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.