1. Hukuk Dairesi 2021/2606 E. , 2021/4670 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik, sahtecilik ve muris muvaazası hukuki nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan ...’in maliki olduğu 536 ada 340 parsel sayılı taşınmazını, mirasbırakandan hile ile alınan vekaletname kullanılarak davalıya satış suretiyle devredildiğini, vekaletnamedeki imzanın da murisin imzasına benzemediğini, işlem tarihinde mirasbırakanın ehliyetsiz olduğunu, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, temlikin bedeli karşılığında yapıldığını, iddiaların doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine ilişkin karara karşı davacılar vekilinin istinaf başvurusu Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince esastan reddedilmiş, davacılar vekilinin temyizi üzerine Dairece; ″Somut olayda, taşınmazın mülkiyetinin naklini sağlayan vekaletnamedeki mirasbırakana ait imzanın sahte olduğu iddia edildiğine göre, bunun sübutu halinde sicilin geçerli bir hukuki sebebinin bulunmayacağı, buna bağlı olarak da TMK"nun 1025. maddesi uyarınca yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı tartışmasızdır. Hal böyle olunca, sahtecilik iddiasının açıklığa kavuşturulması bakımından öncelikle mirasbırakanın çeşitli resmi ve özel kurumlarda bulunan imza ve yazılarını havi belgelerin temin edilmesi, mirasbırakanın tatbike esas alınan imza örnekleriyle birlikte dosyanın bilirkişiye tevdi edilerek 01.03.2011 tarihli vekaletnamedeki imzanın mirasbırakanın eli ürünü olup olmadığı hususunda rapor alınması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.″ gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, mirasbırakanın ehliyetli olduğu ve vekaletnamedeki imzanın da mirasbırakana ait bulunduğu Adli Tıp Kurumunun dosya içindeki 27/05/2015 tarih, 2015/2378 sayılı ve 22/01/2021 tarih, 2020/115003 sayılı raporlarıyla saptandığına göre, ″ehliyetsizlik″ ve ″sahtecilik″ hukuksal nedenleri yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığından, davacıların yerinde görülmeyen öteki temyiz itirazlarının reddine.
Ne var ki; davada ″muris muvazaası″ hukuksal nedenine de dayanıldığı halde, bu yönden herhangi bir değerlendirme yapılmadan sonuca gidilmiştir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Öte yandan, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde muris muvazaası hukuksal nedeni yönünden de değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, anılan hukuksal nedenin değerlendirme dışı bırakılıp hüküm kurulması isabetsizdir.
Diğer taraftan, davacılardan ... 04.02.2020 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiğini bildirdiği halde HMK"nın 307 vd. maddeleri uyarınca işlem yapılması gerekirken bu hususun gözardı edilmesi de doğru değildir.
Davacıların açıklanan nedenlerden ötürü yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/09/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.