3. Hukuk Dairesi 2016/22845 E. , 2017/12965 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalının ...Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğü, ... Akaryakıt Gümrük Müdürlüğü"nde memur olarak görev yaptığını, Maliye Bakanlığı Muhasebat Başkontrolörleri tarafından düzenlenen 06/10/2008 tarih ve 77/CR .1/8 sayılı inceleme raporu ile Akaryakıt Gümrük Müdürlüğü"nde görevli personele 2004 ve takip eden yıllarda kesilen verginin matrahının belirlenmesinde sosyal yardımlar dahil edilmeden hesaplama yapılması nedeniyle eksik gelir ve damga vergisi kesintisi yapıldığının tespit edildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla davalıya yapılan 3.651,18 TL fazla ödemenin 06/10/2008 gününden itibaren 6183 sayılı yasaya göre işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, davacı idarenin gelir ve damga vergisi tahsil etme yetkisi olmadığından aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, uyuşmazlık konusu işlemin idarenin kusurundan kaynaklandığını, hatalı ödeme nedeniyle istirdat isteminin 60 gün içerisinde yapılması gerektiğini, Vergi Usul Yasası"nda düzenlenen 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davacının vergi sorumlusu olmasına rağmen vergi kesintisini eksik yaptığından davacıya rücu imkanının kalmadığı, ayrıca hatalı işlem yapılmasında kusuru olmayan davalıya karşı süresi geçtikten sonra istirdat isteminde bulunulamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekilince temyizi üzerine, Dairemizin 01.04.2015 tarih ve 2015/4384 E., 2015/5346 K. sayılı ilamı ile; " ....ödemenin şart tasarrufa dayanmadığı gözönüne alınmak ve davacının davaya konu eksik vergi kesintisi nedeniyle davacıya yaptığı fazla ödeme miktarına ilişkin uzman bilirkişiden yeterli ve denetlenebilir rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm tesis etmek olmalıdır." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davalıya fazladan ödenen gelir ve damga vergisi tutarının davacıya iadesi gerektiği gerekçesiyle, bozma sonrası aldırılan bilirkişi raporundaki hesaplama çerçevesinde, 3.651,18 TL alacağın 20/03/2009 tarihinden itibaren 6183 sayılı yasaya göre işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bent dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Davalının faize ilişkin temyiz itirazı yönünden ise; dava, idarenin sosyal yardım ödemelerinden eksik gelir ve damga vergisi kesintisi suretiyle davalıya yaptığı fazla ödemenin istirdadı istemine ilişkin olup, dava konusu fazla ödemenin idarenin bir şart tasarrufuna dayanmadığı salt hatalı ödemeden kaynaklandığı, bu nedenle dava konusu hatalı ödemenin TBK"nun 77-82 (BK"nun 61-66) maddelerinde yer alan sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde istenebileceği açık olup, belirtilen tutarın davalıdan sabapsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde tahsiline karar verilmiş ise de, mahkemece bedele 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun"un 51. maddesine göre faiz yürütülmüştür.
6183 sayılı yasanın " kanunun şümulü" başlıklı 1. maddesinde; “Devlete, vilayet hususî idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi aslî, gecikme zammı, faiz gibi fer"i amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile; bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur.” hükmü ile yasanın uygulanma alanı belirlenmiş olup,
Kanundaki terimler başlıklı 3. maddesinde ise, “Bu kanundaki amme alacağı ve amme borçlusu terimlerinin ne ifade ettiği açıklanmıştır. Buna göre "amme alacakları terimi: 1. ve 2. maddeler şümulüne giren alacakları, Amme borçlusu veya borçlu terimi: Amme alacağını ödemek mecburiyetinde olan hakiki ve hükmi şahısları ve bunların kanuni temsilci veya mirasçılarını ve vergi mükelleflerini, vergi sorumlusunu, kefili ve yabancı şahıs ve kurumlar temsilcilerini, Alacaklı Amme İdaresi Terimi: Devleti, Vilayet Hususi İdarelerini ve Belediyeleri, Tahsil Dairesi Terimi: Alacaklı Amme İdaresinin bu kanunu tatbik etmekle vazifeli dairesini, servisini, memur veya memurlarını,”
Gecikme Zammı, Nispet ve Hesabı başlıklı 51. maddesinde; “Amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için ayrı ayrı %4 oranında gecikme zammı tatbik olunur. Ay kesirlerine isabet eden gecikme zammı günlük olarak hesap edilir. Gecikme zammı; 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre uygulanan vergi ziyaı cezalarında bu madde uyarınca belirlenen oranda, mahkemeler tarafından verilen ve ceza mahiyetinde olan amme alacaklarında ise bu oranın yarısı ölçüsünde uygulanır. Bunların dışındaki ceza mahiyetinde olan amme alacaklarına gecikme zammı tatbik edilmez. Şeklinde faizin oranı ve uygulanma şekli belirtilmiştir.
Yukarıda yazılı yasal hükümler uyarınca, somut olayda vergi sorumlusu olduğu anlaşılan davacının yaptığı eksik kesinti nedeniyle davalı çalışana yaptığı fazla ödemeler; haksız iktisap niteliğindedir. Somut uyuşmazlıkta davacı vergi tahsil yetkisini haiz değildir. Sadece Vergi Usul Yasası gereğince kesinti yoluyla verginin ödenmesini sağlamakla sorumludur. Bu nedenle taraflar arasında teknik manada bir vergi ilişkisi olmadığından, eksik kesinti nedeniyle davalının iktisap ettiği bedeller davacı açısından amme alacağı teşkil etmeyeceği gibi, davacı karşısında vergi mükellefiyeti bulunmayan davalının 6183 sayılı yasanın 3. maddesinde yer verilen amme borçlusu tanımına uyduğundan da söz edilemeyecektir. Dolayısıyla davacının alacağı kamu alacağı vasfını haiz olmadığından, iade edilecek bedele 6183 sayılı yasada geçen faiz oranlarının uygulanması mümkün değildir.
Tüm açıklamalar ışığında; davacı idarenin hatalı işlemi nedeniyle sebepsiz zenginleştiği anlaşılan davalının iade yükümlülüğü idare hukukuna ilişkin bir yükümlülük olmayıp, TBK sebepsiz zenginleşmeye dayalı bir yükümlülüktür. Bu itibarla, mahkemece özel hukuk hükümleri çerçevesinde yasal faize hükmedilmesi gerekirken hatalı değerlendirme sonucu 6183 sayılı yasa hükümlerine göre faize hükmedilmesi doğru görülmemiş ise de; bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün HUMK"nun 438/7, C2 hükmü ve 6100 sayılı HMK"nun 370/2 ek 3/1 maddesi gereğince, düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının ikinci bent dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile, hüküm fıkrasınının "3.651,18 TL alacağın 20/03/2009 tarihinden itibaren 6183 sayılı yasaya göre işleyecek faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine" ibaresinin "3.651,18 TL alacağın 20/03/2009 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine" ibaresi şeklinde düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden tarafa iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 28.09.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.