3. Hukuk Dairesi 2016/3467 E. , 2017/13105 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, kendisi ile davalıların murisi ... arasında 03/05/1988 tarihli ‘’gayrimenkul ferağ vaadi ile satış senedi ‘’ başlıklı belgeye göre, ..."in, .......Çukurbağı mevkiinde satış senedinde hudutları yazılı taşınmazı kendisine sattığını, satış bedelinin tamamını kendisinden aldığını, ilgili taşınmazın kendisine ferağ edilmediğini,bu nedenle davalılara ... 2.Noterliği"nin 04/11/2013 tarih ve .....yevmiye no’lu ihtarnamesini keşide ettiğini; ancak, söz konusu bedelin tarafına ödenmediğini, davaya konu taşınmazın kendisine devredilmediğini ve dava dışı 3.şahıslara tapu yolu ile satıldığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 10.000,00 TL alacağın dava tarihinden başlamak üzere yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, davanın süresinde açılmadığını,eğer bir alacak iddiasında bulunuluyor ise 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içerisinde dava açılması gerektiğini,davacının dilekçesinde davaya konu edilen belgenin 1988 yılına ait olduğunun belirtildiğini, murislerinin de 2003 yılında vefat ettiğini savunarak; davanın öncelikle zamanaşımından, aksi halde esastan reddini istemişlerdir.
Mahkemece; davacının davayı 07/01/2014 tarihinde açtığı, davaya konu olan gayrimenkul ferağ vaadi ile satış senedi sözleşmesini imzalayan davalıların murisi ..."in 2003 tarihinde vefat ettiği, bu nedenle 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu,davalının ise 04/02/2014 tarihli cevap dilekçesi ile yasal süresi içinde zamanaşımı definde bulunduğu gerekçe gösterilerek, davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, harici satış sözleşmesi gereğince ödenen satış bedelinin, taşınmazın tapuda devrinin yapılmaması nedeniyle sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalılardan istirdadı istemine ilişkin alacak davasıdır.
Davacı ile davalıların murisi arasında akdedilen ‘’gayrımenkul ferağ vaadi ile satış senedi’’ başlıklı harici satış senedi resmi şekilde yapılmadığı için hukuken geçersizdir. (TMK. m 706, BK. m 213, Tapu Kanunu 26 ve Noterlik Kanunu 60)
Bu nedenle de geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Davacı (alıcı) ancak ödediği satış bedelini sebepsiz zenginleşme kuralları gereğince geri isteyebilir.
Satışa konu taşınmazın zilyetliği alıcıya devredilmiş ise, zilyetlik devam ettiği sürece zamanaşımı işlemez. Zamanaşımı süresinin başlangıç tarihi; satış bedeline ilişkin paranın verildiği tarih değil, sözleşme geçersiz olsa da satıcının rıza ve ihtiyari ile taahhüdünü her zaman yerine getirebileceği gözönüne alınarak bunun ifasını beklemek durumunda bulunan alıcı için ancak davaya konu taşınmazın tapuda ferağ ümidinin ortadan kalktığı veya ifanın imkansız hale geldiği tarihtir. Taraflar arasında harici de olsa bir sözleşme bulunduğundan dava 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. (07.06.1939 tarih 1936/31 E ve 1939/47 Karar sayılı Yargıtay İçt.Bir. Kararı)
Somut olayda;davacı ile davalıların murisi arasında akdedilen ‘’gayrımenkul ferağ vaadi ile satış senedi’’ başlıklı harici satış senedinde incelendiğinde,senette ilgili taşınmazın fiilen alıcısına teslim edildiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.Yine,davacı vekili tarafından dosyaya sunulan 22.10.2014 tarihli beyan dilekçesinde ise,her ne kadar taşınmaz tapuda başkası adına kayıtlı olsa da taşınmazın satış tarihi olan 1988 yılından itibaren davacının kullanımında olduğunun ifade edildiği görülmektedir.Mahkemece,davacının bu yöndeki iddiaları açısından herhangi bir araştırma yapılmadan hüküm tesisi yoluna gidildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ve açıklamalar dikkate alınmak suretiyle, davaya konu edilen taşınmazın halen davacının kullanımında olup olmadığının araştırılması, nitekim ilgili taşınmaz davacının kullanımında ise zamanaşımı süresinin işlemeyeceğinin gözetilmesi; aksi durumda ise, zamanaşımının ifanın imkansız hale geldiği tarihten (taşınmazın 3. kişilere satışından) başlayacağının gözetilmesi, dosya kapsamına göre inceleme ve değerlendirme yapılması suretiyle hüküm tesisi gerekirken,eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.