Esas No: 2021/7632
Karar No: 2022/3018
Karar Tarihi: 18.04.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/7632 Esas 2022/3018 Karar Sayılı İlamı
Özet: (Bu özet Yapay Zeka tarafından yazılmıştır. Hukuki olarak geçerliliği yoktur.)
Davacı vekili, davalı şirketin yurt dışında para topladığını ancak verilen paranın geri alınamadığını iddia ederek alacak talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi, davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 7194 sayılı kanun kapsamında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi, İlk Derece Mahkemesi kararını usul ve kanuna uygun bulduğu için istinaf başvurusunu reddetmiştir. Ancak, yargılama giderlerinin davacı yerine davalı şirket üzerinde bırakılması gerektiği belirtilmiştir. Bu nedenle kararın düzeltilerek onanması kararlaştırılmıştır. Kanun maddeleri: 7194 sayılı Kanun'un 41. maddesi, 3332 sayılı Yasa'ya eklenen geçici 4. maddesi, 6100 sayılı HMK'nın 323. maddesi, Anayasa'nın 6., 9., 10/4., 10/5., 13., 35., 138/3. maddeleri, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 40. maddesi.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KONYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 24.01.2020 tarih ve 2019/663 E. - 2020/70 K. sayılı kararın davacı vekili ve davalı şirket vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin esastan reddine dair Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi'nce verilen 21.06.2021 tarih ve 2020/2173 E- 2021/1455 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirketin yurt dışında birçok ülkede yatırılan paraların istenildiği her an geri çekilebileceği ve karşılığında yüksek oranda faiz verileceği vaadi ile para topladığını, müvekkilinin de davalı şirkete para verdiğini ancak verilen paranın bir türlü geri alınamadığını ileri sürerek müvekkilinin davalı şirkete ortak olmadığının tespiti ve alacak talep etmiştir.
Davalılar davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, taraflar arasında görülmekte olan davanın 05.12.2019 tarihinde 7194 sayılı Yasa’nın 41. maddesiyle 3332 sayılı Yasa’ya eklenen geçici 4. maddesi kapsamında olduğu gerekçesiyle açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri istinaf etmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve kanuna uygun bulunduğundan istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davacı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Ancak, 7194 sayılı Yasa’nın 41. maddesiyle 3332 sayılı Yasa’ya eklenen geçici 4/2 maddesi “... görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmünü haiz olup, 6100 sayılı HMK’nın 323. maddesi yargılama masraflarını tek tek saymıştır. Bu durumda davacı yan tarafından yapılan yargılama masraflarının davalı şirket üzerinde bırakılması gerekirken davacı üzerinde bırakılması doğru olmamış bu nedenle kararın bozulması gerekmiş ise de yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yargılama masraflarına ilişkin temyiz itirazlarının kabulüne ancak kanuna uygun olmayan husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın yargılama masraflarına ilişkin hüküm fıkrasının 2. maddesinde yer alan “davacıdan” ibaresinin “davalı şirketten” olarak düzeltilmesine, hüküm fıkrasının 5. maddesinin tamamen kaldırılarak 5. madde olarak “İstinafa başvuran davalı tarafından yapılan yargılama masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, davacı tarafından yapılan 203,00 TL harç masrafı ile yine davacı tarafından yapılan 73.02 TL ihtarname masrafının davalı şirketten tahsili ile davacıya ödenmesine” şeklinde düzeltilmesine, kararın düzeltilmiş bu hali ile ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 18/04/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
7194 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile çeşitli kanunlara eklenen Geçici 4. madde, kanaatimce, her şeyden önce, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ve bu maddede öngörülen karar alma hakkıyla birlikte ele alındığında Anayasa’nın 36. maddesinde hükme bağlanan hak arama hürriyetini ihlal eden bir yasal düzenlemedir.
Öte yandan, söz konusu hüküm, yine Anayasa’nın 9. maddesindeki yargı yetkisinin bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağına ilişkin hükme, kanun maddesinin kamuoyunca bilinen ve sınırlı sayıdaki sermaye şirketi ile ve bu şirketler aleyhine açılan davalarla ilgili olduğu düşünülecek olursa Anayasa’nın kanun önünde eşitlik ilkesi kapsamındaki 10/4. maddesi ile yasama meclisinin bir devlet organı sıfatıyla bu ilkeye uygun hareket etme zorunluluğuna ilişkin 10/5. maddesine, yine Anayasa’nın 35. maddesinde belirtilen ve kişinin temel hak ve hürriyetleri kapsamındaki mülkiyet hakkına ve bu hakkın ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılacağına ilişkin hükme aykırı olduğu gibi, buradan hareketle, devletin, kişinin temel haklarını hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan engelleri kaldırmaya çalışması gerekmesine karşın hak arama ve mülkiyet hakkının kullanımının önüne geçen bir düzenleme olarak ortaya çıkmış bulunması nedeniyle Anayasa’nın 5. maddesine, keza düzenlemenin kişinin temel hak ve özgürlükleri kapsamındaki hak arama ve mülkiyet hakkının özüne dokunan niteliği gözetildiğinde Anayasa’nın 13. maddesine, Anayasa’nın 138/3. maddesinde görülmekte olan somut davalarla ilgili olarak yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili görüşme dahi yapılamayacağı hükme bağlanmış iken dava hangi nedenle açılmış olursa olsun verilecek kararın ve hatta yargılama giderlerinin dahi ne şekilde hükme bağlanacağının düzenlenmiş olması nedeniyle söz konusu hükme de aykırı düşmektedir.
Her ne kadar Anayasa’nın 167. maddesinde devletin para, kredi, sermaye piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alacağı öngörülmüş ise de, alınacak bu tedbirlerin herhalde Anayasaya aykırı bir kanuni düzenleme yoluyla gerçekleştirilmesi düşünülemeyecek olup aksinin kabulü Anayasa’nın başlangıç hükümlerine açıkça aykırı düşecektir.
Tüm bu nedenlerle, yasa hükmünün, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesi uyarınca itiraz yoluyla iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması ve buradan çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği kanısında olduğumdan çoğunluğun düzeltilerek onama düşüncesine katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.