10. Hukuk Dairesi 2015/22812 E. , 2017/8281 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili ve davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, ... 1. İş Mahkemesi"nin 2005/352 E sayılı kararı ve 21.H.D."nin 2008/13451 E. 2008/21602 K. sayılı onama ilamına ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalının tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, 05.08.2003 tarihinde iş kazasına maruz kalan sigortalının % 21 oranında sürekli iş göremez olması nedeniyle bağlanan gelir, yapılan tedavi masrafları nedeniyle oluşan kurum zararının davalıdan tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanunu’nun 9, 10, ve 26. maddeleridir.
Davanın 506 sayılı Kanunun 26 ve 10"uncu maddelerine dayanılarak açılması halinde Mahkemece her iki maddede öngörülen koşulların oluşup oluşmadığının araştırılıp saptanması gerekmektedir. Her iki madde koşullarının oluştuğunun tespiti halinde ise, Dairemizin yerleşmiş görüşüne göre 10"uncu maddenin uygulanma önceliği vardır.
Meydana gelen iş kazası nedeniyle davacı kurumun 506 sayılı Yasanın 9 ve 10 ve 26. maddeye dayalı olarak dava açtığı ve bu kapsamda mahkemece 9 ve 10. madde şartlarının davaya konu olayda gerçekleşip gerçekleşmediği hususları araştırılmaksızın karar verildiği görülmektedir.
506 sayılı Kanunun 10. maddesinde sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tesbit edildiği tarihten önce meydana gelen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde ilgililerin sigorta yardımları kurumca sağlanacağı ancak 9. maddede öngörülen işe giriş bildirgesini süresinde Kuruma intikal ettirmeyen işverenler hakkında 26. maddede öngörülen sorumluluk halleri aranmaksızın, zararlandırıcı sigorta olayı nedeniyle Kurum tarafından bağlanan gelir ve harcamanın işverenden tahsil edileceğini düzenlemiştir.
Kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanunun 9. maddesine göre "" (Değişik fıkra: 25/08/1999 - 4447/2 md.) İşveren çalıştıracağı kimseleri, işe başlatmadan önce örneği Kurumca hazırlanacak işe giriş bildirgeleriyle Kuruma doğrudan bildirmekle veya bu belgeleri iadeli-taahhütlü olarak göndermekle yükümlüdür. İnşaat işyerlerinde işe başlatılacak kimseler için işe başlatıldığı gün Kuruma veya iadeli-taahhütlü olarak postaya verilen işe giriş bildirgeleri ile Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilen işyerlerinde işe alınan işçiler için en geç bir ay içinde Kuruma verilen veya iadeli-taahhütlü olarak gönderilen işe giriş bildirgeleri de süresi içinde verilmiş sayılır.
(Ek fıkra: 14/07/1999 - 4010/1 md.) Dışişleri Bakanlığının sigortalı olarak yurtdışı göreve atanan personeli için işe giriş bildirgeleri ise, Kuruma en geç üç ay içinde gönderilir."" sigortalının işe başladığı tarih yöntemince araştırılıp tespit edilmeli, buna göre işe giriş bildirgesinin verilmesi gereken süre geçtikten sonra mı yoksa henüz yasal süre dolmadan mı kazanın meydana geldiği tespit edilip buna göre 506 sayılı Kanunun 9 ve 10. maddesinin şartları irdelenmelidir.
Mahkeminin kabulüne görede; Mahkemece, 9 ve 10. madde şartlarının gerçekleştiği kanaatine varıldığı takdirde, davalı işverenin 506 sayılı Kanunun 10. maddesine göre sorumluluğu; kusursuzluk ilkesine dayandığı ilkesi gözetilmeli, iş kazasında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe girişi süresinde kuruma bildirilmemişse, Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarından 10. maddeye göre sorumlu tutulması gerektiği gözetilmelidir.
Kusurusuz sorumluluk ilkesinin uygulanmasında da, işverenin, 506 sayılı Kanunun 10. maddesine dayalı tazmin sorumluluğunun sınırlarının belirlenmesi konusuna çözüm getiren, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 15.03.1995 T., 1994/800 E., 1995/166 K. sayılı ilamında “...Hal böyle olunca mahkemece yapılacak iş, hak sahiplerinin işverenden isteyebileceği tazminat (tavan) miktarını önce kusur durumunu hiç gözetmeksizin belirlemek ve belirlenen tazminat miktarını geçmemek üzere davalının olaydaki kusursuzluğu dikkate alınarak Borçlar Kanununun 43 ve 44. maddeleri uygulanarak varılacak sonuç uyarınca rücu alacağına hükmetme...” gereği öngörülmüş olup; işverenin sorumluluk sınırlarının belirlenmesinde, kendisinin kusurlu olup olmaması etkili bulunmakta, işverenin kusursuz bulunduğu durumlarda, ilk peşin sermaye değerli gelir miktarı olarak ortaya çıkan tazminat tavanından, Borçlar Kanunu"nun 43 ve 44. maddeleri uyarınca, % 50"den aşağı olmamak üzere indirim yapılarak, işverenin sorumlu olduğu tazminat tutarının belirlenmesi gerektiği gözetilmelidir.
İşverenin, 506 sayılı Kanunun 26. maddesi yanında 10. maddesi uyarınca da sorumlu tutulması gerektiğinin tespiti halinde ise, işverenin %100 kusurlu olduğu kabul edilerek, hesaplanacak maddi tazminat miktarından, Borçlar Kanununun 43 ve 44. maddeleri uyarınca sigortalının kusurunun %50’sinden az olmamak üzere hakkaniyet indirimi yapılarak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.
Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki olgular karşısında, 506 sayılı Kanunun 9 ve 10. maddelerinin şartlarının oluşup oluşmadığı, ve işverenin sorumluluğu bu kapsamda irdelenmeksizin eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 23.11.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.