8. Hukuk Dairesi 2014/12562 E. , 2014/13266 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Karasu Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 06/02/2014
NUMARASI : 2013/196-2014/46
E.. T.. ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve terkin davasının kabulüne dair Karasu Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 06.02.2014 gün ve 196/46 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava konusu Karasu İlçesi Denizköy Köyü Camitepe Mevkiinde kain ve parsel sayılı taşınmazların vekil edeni tarafından tapu sicilinin yarattığı güvene dayanarak 1974 yılında satın alındığını, ancak taşınmazların kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesi ile İl Özel İdaresince imar durumunun verilemeyeceğinin bildirildiğini, mülkiyet hakkının o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarufta bulunma yetkisini verdiğini, mülkiyet hakkı sonlandırılırken karşılıklı hak dengesinin sağlanması için mülkiyet hakkı sahibine tazmini niteliğinde bedelin ödenmesi gerektiğini açıklayarak, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile tapu sicilinden terkinini ve fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile 3.000.00TL tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazların davacı adına kayıtlı olup, tapuda kısıtlayıcı bir şerh bulunmadığını, davacının kendi adına kayıtlı taşınmazların tapu kayıtlarının iptalini isteyemeyeceğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, 12.12.2013 tarihli yargılama oturumunda tazminat istemine ilişkin dava tefrik edilmiş, tapu iptali ve terkin istemine ilişkin olarak davanın kabulüne, dava konusu Sakarya İli Denizköyü 2232 ve 2233 parsel sayılı taşınmazların tamamının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı anlaşıldığından tapularının iptali ile kamuya terkini ve tescil dışı bırakılmalarına karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya kapsamı ve toplanan delillere göre; dava konusu taşınmazların arsa niteliği ile, alım nedenine dayalı olarak 24.04.1974 tarihinde davacı E.. T.. adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK"nın 24. maddesi "Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz. Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri dava konusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf yetkisi devam eder." hükmünde tasarruf ilkesi düzenlenmektedir. Eldeki davada; davacı, kendi adına kayıtlı nizalı taşınmazların kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını açıklayarak tapularının iptali ile terkinine karar verilmesini istemiştir. Kıyılar Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kamu malı niteliğinde olup; özel mülkiyete konu olmaz (TC. Anayasası m. 43, EMK. m. 641, TMK. m. 715, 3402 s. KK. m. 16, 13.03.1972 tarih ve 7/4 sayılı YİBK., 3621 s.y. m. 5). Davacının istemiyle ilgili olarak Hazine tarafından açılan bir dava bulunmamaktadır. Davacının kendi adına kayıtlı taşınmazların tapularının iptali ve terkinine ilişkin dava açması doğru değildir.
Bundan ayrı, hiç kimse bir diğerini önce şu veya bu şekilde dava açmaya, takip yapmaya veya herhangi bir biçimde haraket etmeye ya da yol göstermeye zorlayamaz. Nitekim Anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip” olduğunu vurgulamaktadır. Hak arama yollarının açık tutulması esas olup, bunun kısıtlanması ya da tamamen kapatılması kişilerin, kurum ve kuruluşların takdirine bırakılamaz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde de; hak arama hürriyetine ve adil yargılanma hakkına vurgu yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi"nin kararları ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları da bu doğrultudadır.
Hal böyle olunca, davacı adına kayıtlı dava konusu taşınmazların tapularının iptali ile terkinlerine karar verilmesi yukarıda açıklanan ilkelere aykırılık oluşturmakta olup, bozma nedenidir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK"nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 23.06.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davacının adına kayıtlı taşınmazın kıyıya cepheli olması ve Kıyı Kanunu uyarınca kıyı kenar çizgisi uygulamasının yapılmamış olması nedeniyle İmar Kanununa uygun olarak üzerinde herhangi bir yapılaşmaya izin alamadığı anlaşılmaktadır. Bir mahkeme kararına dayalı olarak kıyı kenar çizgisi belirlenmeden, davacının kendiliğinden kıyı kapsamında kalan bölümü tapudan iradesiyle terkin ettirmesi de mümkün değildir. Maliye hazinesi harekete geçmemiştir. Bu yüzden Hazine aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermiştir. Davacının davayı açmakta hukuki yararı mevcuttur. Davacı kıyı olarak terkin edilecek bölüm için bedeli karşılığı tazminat talep etmiş ise de mahkemece tazminata karar verilmemiş; sadece kıyı olan bölümün ifrazı ve mevcut tapu kaydının iptali ile terkine karar verilmiştir. Davacının hem terkin isteyip hem de bedelini istemesi çıkarlar dengesine uygun olmadığından; mahkemenin bedele hükmetmemesi isabetlidir. Yine, mahkemenin davacı yararına vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmetmesi de, hazine dava açılmasına sebebiyet verdiğinden doğru olmuştur. Mahkemece kıyı kenar çizgisi usulünce belirlenip terkin kararı verilmiştir. Açıklanan nedenlerle, temyiz edilen hükmün onanması gerektiğini düşünüyor ve sayın Daire çoğunluğunun bozma kararına katılmıyorum. 23.06.2014