11. Hukuk Dairesi 2017/5275 E. , 2019/2001 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 26/04/2017 tarih ve 2016/402 E. - 2017/169 K. sayılı kararın Davacı vekili ve davalı şirket vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair ... Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 21/09/2017 tarih ve 2017/834-2017/805 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin "NUA" ve "NU WELLNESS-SPA" ibareli tescilli markalarının bulunduğunu, "NUA" ibareli markalarının tanınmışlık kazandığını, davalı şirketin ise "NU" ve "NUA" ibareli tanınmış markalara tecavüz oluşturacak, karıştırılma ihtimali yaratacak, seri markalarının arasına sızacak ve tanınmışlıktan haksız yarar sağlayıp itibar ve ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikte "MUA" ibareli 30 ve 43 sınıf mal ve hizmetleri içeren 2015/34746 sayılı marka tescil başvurusunda bulunduğunu, ilana yaptıkları itirazın kabul edilerek başvurunun reddedildiğini, bu karara karşı davalı şirketin yaptığı itirazın ise ... tarafından 30. ve 43. sınıf ürün ve hizmetler yönünden kısmen kabul edildiğini, markalar arasında karıştırılma tehlikesi olduğu gibi dava konusu başvurunun müvekkilinin seri markası olarak algılanabileceğini, 556 sayılı KHK 8/1-b maddesi anlamında markalar arasında benzerliğin bulunduğunu ileri sürerek ..."nin 2016-M-6535 sayılı kararının iptalini, tescili halinde davalı şirkete ait markanın hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Davalı kurum vekili; davacının dava dışı 2011/34864 sayılı “MUA GELATİERİ D"İTALİA” ibareli 30. ve 43. sınıflarda tescilli marka sahibi olması nedeniyle belirtilen sınıflar itibariyle kazanılmış hakkının bulunduğunu, bu durumun belirtilen mal ve hizmet sınıfları yönünden 556 sayılı KHK 8/1-b maddesindeki tescil engelini ortadan kaldırdığını, kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili; davanın süresinde açılmadığını, davacı adına tescilli markalarla başvuru konusu işaret arasında karıştırılma ihtimaline sebebiyet verebilecek derecede benzerlik bulunmadığını, davacı markalarının tanınmış olmasının da sonuca etkisinin olmadığını, ayrıca müvekkilinin "MUA" ibareli 30 ve 43. sınıf ürün ve hizmetleri içeren tescilli markasının bulunduğunu, müvekkilinin "MUA" ibareli markasını uzun zamandan bu yana kullandığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacının "NU" ve "NUA" ibareli markalarıyla davalının "MUA" ibare ve biçimli başvurusu arasında biçim, renk,grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları umumi intiba bakımından ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, başvuru konusu markanın bir bütün olarak korunabileceği, karşılaştırma esnasında ibarelerin parçalara ayrılarak incelenmesinin ve benzerliğin değerlendirilmesinin mücerret bir parçaya bağlı olarak yapılmasının mümkün olmadığı, başvuru konusu "MUA" ibaresinin "NU" ve "NUA" ibareli davacı markalarından anlamsal, görsel ve işitsel olarak önemli ölçüde farklılaştığı, markalar arasında işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun bulunmadığı, davalının başvuru konusu işareti 2011 yılından bu yana kullandığı, davacının 2011 yılından bu yana eş zamanlı süren kullanım sırasında kendi markalarıyla davalı şirkete ait olan marka arasında doğmayan iltibasın, mevcut durumda "MUA" ibare ve biçimli başvuru konusu marka için nasıl doğduğunu ispat etmesinin gerektiği, böyle bir iddia ve ispatın sağlanamadığı, eş zamanlı kullanım sırasında ileri sürülmeyen bu hususun, ibarelerin birbirinden farklı olduğu, ortalama tüketicilerin bunu algıladığı sonucunu haklı kıldığı, tanınmışlığın sonucu değiştirmeyeceği, marka tescil başvurusunun kötü niyetli olmadığı, ibarelerin benzer olduğu kabul edilse dahi davalı şirketin “MUA” ibareli 30 ve 43 sınıf mal ve hizmetleri içeren tescilli markalarının bulunduğu, önceden bu yana son başvuru konusu mal ve hizmetleri içerecek şekilde kullandığı, işletmesi ile özdeşleşmiş asli unsurlarını içeren, işletmesel köken itibariyle önceki tescilli markaları ile bağlantılı olduğu mesajını açık biçimde veren, önceki markaların serisi olarak algılanmasında tereddüt bulunmayan, asli unsur yanında bazı ekler de içeren yeni ve seri bir marka tescil ettirme hakkının bulunduğu, başvuru konusu işaretin de davalının önceki tarihli, halen de hukuki geçerliliğini sürdüren ve hakkında hükümsüzlük istemli dava açılmamış olan markasının serisi mahiyetinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
... Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; davacı vekilinin istinaf başvurusunun, dava konusu "MUA" ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet "NU" ve "NUA" asıl unsurlu markalar arasında ortalama tüketicileri iltibasa yol açacak düzeyde bir benzerlik bulunmadığı gibi esasen davalı şirketin 2011/34864 nolu "MUA" asıl unsurlu markasından kaynaklanan müktesep hakkının bulunduğu ve dava konusu başvurunun da yalnızca davalı şirketin müktesep hakkına dayanak teşkil eden markanın kapsamında bulunan mal ve hizmetler yönünden kabul edilmiş olduğu, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden kanuna uygun olduğu gerekçesiyle esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 13,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 11/03/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.